Genç adam haberi okudu ve memnuniyetsizliğini dile getirdi.
Kovid-19 salgınının yeni bir rekor kırdığını veya doktorlarının Donald Trump’ın durumunun kötüleştiği açıklamasını yaptıklarını sandım ama çok geçmeden yanılmış olduğumu anladım.
Bahsi geçen haber tamamen farklıydı ve salgının faturasını ödemek dışında dünyanın sağlığı veya ABD ve başkanının sağlığı ile hiçbir ilgisi yoktu.
Olay yani memnuniyetsizliğinin nedeni özetle, başrolünde İngiliz yıldız Daniel Craig’in yer aldığı yeni James Bond filmi “Ölmek İçin Zaman Yok”un vizyona girme tarihi ile ilgiliymiş.
Sinema sektöründe James Bond isminin ayrı bir tınısı vardır. 2015’te yayınlanan “Spectre” filmi dünya çapında yaklaşık 800 milyon dolar hasılat yaparken 2012’de yayınlanan “Skyfall” filminin hasılatı 1 milyar doları geçmişti. Bu, Ajan 007'nin beyaz perdeye her dönüşünün film endüstrisi için sanatsal ve ekonomik bir olay olduğu anlamına geliyor.
James Bond’un son filminin bu yılın nisan ayında vizyona girmesi kararlaştırılmıştı ama dünya korku, kapatma, vaka sayıları ve sosyal mesafe senaryolarına saplandığı için bu gerçekleşemedi. Dünya, o tarihte bu vahşi ziyaretçinin ikametini uzatma kapasitesinin farkında olmadığı için de vizyona giriş tarihi bu yılın kasım ayına ertelendi.
Yeni tarih, bu gelişmiş dünyadaki gelişmiş laboratuarların "Çin virüsü" karşısında çaresiz kalmayacağı ve ona karşı koyabilecek bir aşı, neden olduğu acıları ve kurbanlarının sayısını azaltabilecek ilaçları kesinlikle bulacağı yönündeki iyimserliğe dayanılarak belirlenmişti. 200 milyon dolara mal olan bu filmin, Daniel Craig’in beşinci ve son kez James Bond’u canlandıracağı film olacağı haberi, heyecan ve beklentileri daha da artırmıştı.
Ancak yapımcı şirket filmi yayınlama riskini alamadı. Çünkü eğlence, turizm ve seyahat ile ilişkili diğer birçok sektörde olduğu gibi sinema salonları da koronavirüs salgını kurbanları listesinde yer alıyor. Dahası, filmden elde edilecek gelirin önemli bir kısmının, yeniden yüksek sayıda vakaların kaydedildiği ve çeşitli kapatma önlemlerinin tekrar gündeme geldiği Avrupa ülkelerinden gelmesi bekleniyordu.
Bu gelişmelere bağlı olarak ilgili tarafın bir kez daha acı zehri yudumlayıp, dünya ve sinema salonlarının koronavirüs salgının her yere saldığı kurt sürülerinden kurtulmuş olması umuduyla vizyon tarihini bir kez daha (Nisan 2021) ertelediğini duyurmak dışında yapacağı bir şey yoktu.
Ölmek için zaman yok filminin vizyona girmesini sabırsızlıkla beklediğimi iddia etmeyeceğim. Yürüttüğümüz kasvetli meslek (ve bilhassa çatışmalarla dolu bir bölgenin çocukları olmamız) bizi tatsız ve güzel olmayan şeylerle meşgul etmeye zorluyor. Ancak geçmiş yıllardaki casuslara, özellikle de Demir Perde’yi geçip diğer kampa nasıl sızdıklarına, güvenlikleri, bazen de hayatlarıyla ve ülkelerinin itibarıyla kumar oynadıklarına dair hikayelerin verdiği heyecana özlemimi bir ölçüde koruyorum.
Fakat benim için daha önemli husus, romancı ve eski İngiliz casusu Ian Fleming’in ellili yıllarda yarattığı James Bond karakterinin günümüze kadar hayatta kalarak gösterdiği inanılmaz başarıdır. Daha sonra Vladimir Putin'in de ondan hoşlandığını ve ajanlarını Avrupa topraklarında benzer çetrefilli görevlere göndermekte tereddüt etmediğini öğrendiğimde Bond'a olan hayranlığım arttı. Craig ile Putin arasında belli bir benzerlik olması da buna katkıda bulundu.
Dünyanın daha tehlikeli ve acil konularla meşgul olduğunu, özelikle de koronavirüs salgınına bağlı ölümlerin sayısının 1 milyon, vaka sayısının da 35 milyon eşiğini geçtiğini söyleyerek genç adamı teselli etmeye çalıştım.
Genç adam, bütün bunlara saygı gösterdiğini, dünyanın eski haline dönmeyeceğini bildiğini, üzüntüsünün nedeninin hayalindeki James Bond imajının sarsılması olduğunu söyledi.
Bond tüm savunmaları deler, girdiği çatışmalardan hep galip çıkar, sırları ele geçirir, ezici darbeler indirir, hep başarılı olur ve kazanırdı. Şimdi, korona salgını ondan bu rolü çaldı.
James Bond artık sinema salonlarına girmeye cesaret edemiyor, çünkü hayranları, onu izlemek yerine kapalı alanlardan uzak kalmayı, sosyal mesafe ve maske tedbirlerine uymayı tercih edebilirler.
Son olarak gülerek şunu ekledi, “Korona, James Bond’u vizyona girmek için belirlemiş olduğu tarihleri ertelemeye zorladı. Salgının Ajan 007’den daha güçlü olduğu ortaya çıktı”.
Ne var ki, James Bond'un imajının uğradığı zarar, başkalarının uğradığı zararın yanında az kalıyor. Dünyanın en güçlü ülkenin başkanı ve tarihin en güçlü askeri makinesinin baş komutanı koronavirüsüne yakalandığını duyurduğunda tüm dünya adeta nefesini tuttu. Donald Trump hastaneye nakledildiğinde tüm dünyanın gözleri hemen kendisine çevrildi. Yakın ve uzak başkentlerde gündemdeki tek soru, Trump’ın sağlığı ve hain virüsün ona ne gibi sürprizler sakladığı oldu.
Beyaz Saray sakininin rolü ve sağlığı, James Bond’unkinden daha önemli. Başkan maskeyi ve maske takanları küçümseme politikasını sürdüremedi. Korona kendi kurallarını dünyanın en güçlü ülkesinin başkanına da dayattı. Artık hiç kimse, değiştirilemez denilen tarihlerin bile öyle olduğundan emin değil.
Herkes şunu soruyor: Trump seçimlerde hazır bulunacak mı?
Aldığı puanları ve sahip olduğu desteği, aşırı enerjisine, peş peşe aldığı ve indirdiği darbelere borçlu olan Trump, seçim sırasında yorgun mu görünecek?
Dünya 4 yıldır Twitter “generalinin” tweetleriyle yaşıyor, korona bunların devam etmesine izin verecek mi yoksa bitirecek mi?
Korona dünyanın mutluluğunu bozdu. El sıkışmayı, sarılmayı, yakın olmayı ve kaynaşmayı yasakladı. Takvim ve tarihlerle oynadı. Eğitim uzaktan oldu. Ofis işleri uzaktan yapılmaya başlandı.
Çalışanları kucaklayan o sıcak yerler şimdi tek başına dezenfektan ve sosyal mesafe işaretleri ile yaşıyor. Gidenlerin dönüşünü bekliyor ve bunun gecikmesinden korkuyor.
Korona birçok görüşmeyi iptal etti. Onları soğuk hale getirdi. Tam bir felce uğramamızı engellediği için teknolojiye binlerce teşekkür ama dünya, yakınlaşmadan, ele ele tutuşmadan, gözler ve nefesler buluşmadan kasvetli görünüyor.
BM Genel Kurulu, Japonya’daki Olimpiyat Oyunları, Dünya Ekonomi Forumu, Expo Fuarı, Cannes Film Festivali, Oscar Ödül Töreni, Rio Karnavalı, bölgesel ve küresel zirveler ya ertelendi ya da uzaktan gerçekleştirildi.
Bond’un imajının zarar görmesinden Trump’ın hastalığına ve ertelenen tüm tarihlere, dünyanın motivasyonunu korumak için çok mücadele etmesi gerektiği kesin.
Son James Bond filmi “Ölmek İçin Zaman Yok” diyor.
Gerçek şu ki, ölümden, sayılar ve korkulu, yaşlı gözlere ait fotoğraflar yayınlamaktan yorulduk. Veda etmeden ayrılan sevdiklerimizin fotoğraflarını yayınlamaktan yorgun düştük.
Kalp, uzaktan veda etme kuralını kabul etmiyor. İnsanlığın ölüme karşı zorlu bir savaş verdiği aşikar ama umut etmekten başka seçenek yok.
Bu kez, yeni James Bond, sinema salonundan değil bir laboratuardan çıkıp salgına karşı mücadele savaşına aşının da dahil olduğunu duyuracak.
O zaman dünya, bu yeni mühendisi, Ajan 007’yi yaratan İngiliz romancıdan daha çok övüp takdir edecek.
TT
Ölmek için zaman yok
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة