Birçok tecrübeye dayanarak, zan değil kesin olarak, Devlet Başkanı ve Fetih Hareketi kurucu liderlerinden Mahmud Abbas (Ebu Mazen), bu hareketin bazı sembollerinin görünürlüğünü örtbas ediyor. Burada kastedilen, özellikle Nasır el-Kudva ve Mervan el-Bergusi’dir. İkili, önceki dönemlerde liderlik pozisyonlarında bulundukları bu harekete olan bağlılıklarını uzaktan dile getirdiler. Bu durum, Abbas için olağana aykırıydı. Oysa Hafız Esad rejimi lehine ‘Ebu Musa’ ve ‘Ebu Halid el-Amle’ ile hareketten ayrılan Merkezi Komite üyesi Nimr Salih (Ebu Salih) dışında, ‘ilk kurşun ve ilk direniş’ olarak nitelendirilen bu kuruluştan ayrılanların bir kısmı da geri dönmemişti. Ebu Salih, kısa bir süre muhalefetini geri çekmişti. Cezası ise üst düzey bir Suriyeli yetkiliyle yaptığı telefon görüşmesinin ardından 3 Ekim 1991 tarihinde ölene kadar kendisine zorunlu ikamet izni verilmesiydi. Arafat, kendisi yani Nimr Salih hakkında, onun cesur bir adam olduğunu söylemişti.
Tabi ki Fetih Hareketi, bazı bölünmelerin ve Irak ‘Baas’ı, Suriye ‘Baas’ı ve ayrıca Libya rejiminden Muammer Kaddafi’ye katılımların hedefi oldu. Ancak bu yalnızca kısa süreli ‘istihbarat’ bölünmeleriydi. Bunun sembollerinden biri de Irak, Suriye ve Kaddafi Libya’sı arasında hareket eden ve trajik bir sonu olan Sabri el-Benna (Ebu Nidal) idi.
Doğrusu ne uzun yıllardır İsrail hapishanelerinde bulunan Mervan el-Bergusi ne de Nasır el-Kudva’nın, Fetih Hareketi’ne karşı gelmesi mümkündü. Ayrıca Ebu Mazen’e de karşı gelemezlerdi. Tüm Filistin örgütsel dalgalanmaları yaşayan Filistin Devlet Başkanı, elbette Arafat, Salah Halef (Ebu İyad), Halil el-Vezir (Ebu Cihad) ve Filistin devriminin tüm sembolleri, 1960’ların ortalarındaki başlangıcından bu yana Filistin yürüyüşünde mücadeleci roller oynayan iki büyük mücadeleciyi terk edemez.
Bu noktada Fetih Hareketi’nin yürüyüşü, Corc Habaş liderliğindeki Halk Cephesi ve onu takip eden üst düzey savaşçılar, Nayif Havatme liderliğindeki Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi de dahil olmak üzere tüm kuruluşların yürüyüşlerinden farklıdır. Hareket, sembollerini, liderlerini veya savaşçılarını kolay kolay terk etmemektedir. Eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed’in ikinci ‘Fes zirvesinden’ erken gerilmesi sırasında Fetih Merkez Komite üyesi Nimr Salih’in ona eşlik ettiğini hatırlıyorum. Ebu Ammar bundan haberdar edildiğinde “Problem değil, diğerleri geri döndüğünde o da geri dönecek’ demişti. Gerçek şu ki o, Fetih’e geri döndü ve onun gibi çok sayıda kişi de bu tarihi hareketten ayrılmaları sonrasında geri döndü.
Elbette ilk kurucu liderlerden olan Ebu Mazen, liderleri Yaser Arafat (Ebu Ammar), Halil el-Vezir (Ebu Cihad) ve Salah Halef’in (Ebu İyad) yanında lideri olduğu Fetih Hareketi’ni, özellikle de Filistin’in birçok zorlukla karşı karşıya olması çerçevesinde dağılmaya terk edemez. İsraillilerin (Doğu) Kudüs’ten çekilemeyecek olması, Binyamin Netanyahu’nun ve Siyonizm yanlılarının zihniyetinin yıllarca İsrail yönetiminde kalmaya devam etmesi, önerilen ‘çözümler’ hakkında söylenen her şeyin kesin ve doğru olmadığı, Filistinlilerin birlik kalması gerektiği ve tüm bu uzun yıllar boyunca yaşananlara benzer şekilde birbirlerine hâkim olma çabaları çerçevesinde Ebu Mazen, Fetih Hareketi’ni dağılmaya terk edemez.
Ebu Ammar, Ebu Cihad, Ebu İyad ve şu anda da Ebu Mazen’in başında olduğu Fetih Hareketi’nin tüm Filistin davasının başında yer aldığı iyi biliniyor. Herhangi birinin ayrılması veya üyelikten çıkarılması yasak. Her zaman ve sonsuza kadar iyi bilinen bir ‘Fetihsel’ söz var; “Kardeşiniz için bir bahane bulun.” Bu, savaşçılar Mervan el-Bergusi ve Nasır el-Kudva bir hata yapmış olsa bile, tabi ortada bir hata yok, Devlet Başkanı Ebu Mazen’in kendileri için bir bahane bulacağı kesin. Tüm bu uzun yıllar boyunca İsrail hücrelerinin kapılarının ardında kalan her kimse, dinlenmesi ve hatta en azından isteğinin hesaba katılması gerekiyor.
Belki de bu Filistin sürecini yaşayamayanlar, ‘Kardeşiniz için bir bahane bulun’ şeklinde kutsal bir söz olduğunu bilmiyorlar. Bu söz, Allah korusun ‘ulusal bir ihanet’ dışında her şey için geçerli. Bu şu demek oluyor, Filistin Devlet Başkanı, Filistin halkının devrimi olan ve ‘ilk kurşun ilk direniş’ olan Fetih Hareketi’nin işlerini, İhvancı Hamas’ın kontrolüne bırakmaz. İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kadeşler) bu harekete Gazze Şeridi’nin kapılarını kapattığı ve savaşçılarını yüksek kulelerden attığı biliniyor. İran, Hamaney ve ‘Filistin halkına ve onların kutsal davasına’ karşı komplo kuranlarla ittifak edenler de onlardı.
Gazze Şeridi’ndeki en yüksek kulelerin tepesinden ‘Fetih’ savaşçılarını atan ‘Hamas’, şu an Nasır el-Kudva’ya karşı bu hamleyi yürütüyor, ancak bunu, Fetih’in başı ve tüm Filistin halkının başı olan Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı savunmak için yapmıyor. Aksine yaklaşan seçimlerde Gazze’nin kapılarını rakiplerine kapatmak için yapıyor. Tüm tahminler gösteriyor ki Gazze Şeridi’nde, adil seçimler yapılırsa, oğulları ve kardeşleri yüksek kulelerden atılanlar lehine bir zafer kazanılacaktır, o günden bugüne kadar evlerinden uzaklaştırılanlar ve evlerine dönüşleri engellenmiş olanlar lehine bir zafer elde edilecektir.
Nasır el-Kudva, Hamas ile herhangi bir ilişkiyi reddederken, Siyasal İslam’ı eleştirirken ve uzun yıllardır Müslüman Kardeşler tarafından işgal edilen Gazze Şeridi’ni almakta ısrar ederken, uygulamada ve pratikte Filistin halkını, Fetih Hareketi’ni Filistin liderliğini ve ‘tüm Filistin halkının, Batı Şeria ve Gazze’deki vatandaşların, Filistin’in bu bölgesinden zorla çıkarılanların ve kısa süreliğine bile olsa geri dönmesine izin verilmeyenlerin’ başkanı olması gereken Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı (Ebu Mazen) savunuyor. Bu durum, Filistin Devlet Başkanının ve Fetih mensuplarının Gazze’yi ziyaret etmesine izin verilmediği göz önüne alındığında Filistin’in bu kesiminin işgal altında olduğu anlamına geliyor.
Öyleyse Nasır el-Kudva’ya karşı tüm bu çılgın karalama kampanyasını başlatan ‘Hamas’ hareketinin, Fetih hareketini parçalamak, bölmek ve bir başka Gazze Şeridi daha olsun diye Batı Şeria’yı bu hareketin oğulları arasında bir savaş arenasına dönüştürmek istediğini belirtmek gerekir. Ayrıca Hamas’ın, Müslüman Kardeşler’in bu bölgenin önemli bir bölümünde genişlemesini ve Ürdün, Mısır ve yakın ve uzak diğer bazı ülkeler gibi sınır dışı edildikleri bazı ülkelerdeki nüfuzlarını ve varlıklarını yeniden kazanmasını istediğini belirtmek gerekir.
Tüm bunlarla kastedilen, Fetih Hareketi’nin kendi koşullarını anlaması, tüm bu siyasi ve örgütsel kopuşları kapatmak için inisiyatif alması gerektiğidir. Durum, son derece tehlikelidir ve buradaki mesele, kişisel kaprisleri ve arzuları tarafından kontrol edilen insanlarla değil, aksine kirpiklerinde asılı kalan bu Filistin davasıyla ilgilidir. Belirtildiği gibi ve kesin olarak tüm bunları en çok bilen, bu yarayı daha fazla kanamaya terk etmeyeceği açık ve kesin olan Devlet Başkanı Ebu Mazen’dir. Bu nedenle herhangi bir gecikme, tatsız sonuçlara yol açacaktır. Filistin davasının kişisel ve dış müdahale politikalarına çok pahalıya mal olmaya devam ettiği ve bu durumun, tüm bunların sona ermesini gerektirdiği bilinmektedir.
TT
Filistin’in durumu… Koşullar zor, reform mümkün ve Hamas bekleyişte!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة