Kabil’in düşmesinin üzerinden bir hafta geçti. Etrafımızdaki her şey, bir Afgan kaosu ve yalnızca çatışma tarafları olan ABD ve Taliban Hareketi’ni değil, aynı zamanda dünyayı ve tabii ki uluslararası toplum ile bölgemizi de etkileyen bir şaşkınlık ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Örneğin Taliban Hareketi ile ilgili olarak, Reuters haber ajansının aktardığına göre ismi açıklanmayan bir Taliban yetkilisi, hareketin Batı’nın tanımına göre demokratik olmayacak “ancak herkesin haklarını koruyacak” yeni bir yönetim modeli hazırlamayı planladığını söyledi. Yetkili aynı zamanda “Taliban Hareketi’ndeki hukuk, din ve dış siyaset uzmanlarının önümüzdeki birkaç hafta içinde yeni bir yönetim çerçevesi sunmayı hedeflediğini” belirtti. Bu, Taliban’ın büyük lokmayı -Afganistan’ı yönetmeyi- nasıl yutacağını bilmediği ya da dünyayı artık “ılımlı” olduğuna ikna etmeye çalıştığı anlamına geliyor, ki buna inanmak tehlikeli bir acelecilik olur.
Peki ya Washington? Hiç şüphesiz Washington’ın durumu daha da kötü. Zira ABD Başkanı Joe Biden’ın Taliban ve Afganistan hakkında yaptığı üç konuşmasında da çelişkiler vardı.
Örneğin Biden “Dünyanın dört bir yanındaki müttefiklerimizden güvenilirliğimiz hususunda hiçbir şüphe görmedim…” ifadelerini kullandı. Washington'daki İngiltere merkezli Sky News muhabiri Mark Stone, haberinde bu konuda şu yorumda bulundu: “Aslında tüm müttefiklerini krize sürükledi.”
Diğer bir örnek ise, Başkan Biden El-Kaide’nin Afganistan’dan “gittiğini” söylerken Pentagon bunun aksini iddia etti. Biden yanlısı CNN ağı Biden’ın El-Kaide hakkındaki açıklamalarının “doğru olmadığını” belirtti.
Uluslararası topluma gelince, burada da şaşkınlık ve kaos olduğu açıkça görülebiliyor. Örneğin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) akıbeti ne olacak? Bu soru Avrupa’da yüksek bir sesle dile getiriliyor. Çünkü ABD müttefikinin güvenilirliği sarsıldı. Taliban ile nasıl başa çıkılabilir? Taliban’ı ilk kim tanıyacak? Buna ilaveten İran ve Rusya’nın da kafasının karışık olduğu aşikâr.
Peki ya bölgemiz? Suudi Arabistan’ın söylemi netti. Nitekim Suudi Arabistan mümkün olan en kısa süre içerisinde durumun istikrara kavuşmasını umduğunu ifade etti. Aynı zamanda Suudi Arabistan “Taliban Hareketi’nin ve tüm Afgan taraflarının güvenliği, istikrarı, canları ve malları korumak için çalışacağını” umduğunu dile getirdi. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamanın devamında Suudi Arabistan’ın “Kardeş Afgan halkını ve hiç kimsenin müdahalesi olmadan tek başına yaptığı seçimlerini desteklediği” vurgulandı.
Sünni ve Şii olarak siyasal İslam tehlikesini tadan ve uzunca bir süre terör ateşiyle dağlanan bölgemiz tavırlarında, görüşlerinde ve neyi kabul edip neyi etmeyeceği konusunda daha açık olmalı.
Bölgemizin üzerinde kartlar karıştırılmamalı ve başta teröre destek vermemek, radikal söylemleri yaymamak ve teröristlere kucak açmamak olmak üzere belirli şartları olmalı. Afganistan terör eylemleri için bir üs olmamalı. Burada uyuşturucu tarımı veya satışı yapılmamalı ve uluslararası yasalara saygı gösterilmeli. Bunların dışında kalanlar Afganistan’ın meselesidir.
Basına gelince, örneğin ABD-Afgan müzakerelerinin şartlarını öğrenmek için gözlerimizi bir şahin gibi Afganistan'ın üzerine dikmeliyiz. Taliban yıkılan Afgan güçlerinin moralini bozmak için sosyal medya üzerinden propaganda yaparak nasıl yeteneklerini geliştirdi? Bunu incelemeliyiz, ki aşırılık yanlılarını çekmek ve radikalizme teşvik etmek için düzenlenen kampanyalar karşısında şaşkına dönmeyelim.
Taliban Sözcüsü’nün Batı medyasına açılmasının ve hatta İsrailli bir gazeteci ile konuşmasının ne anlam ifade ettiğini bilmeliyiz. Afganistan’da olup bitenlerin bir Afgan meselesi olduğu doğru ancak tarih bize son 20 yılda aldığımız en büyük darbenin terörizm ve Afganistan'dan gelen darbe olduğunu öğretti. Bu yüzden aynı delikten iki kere sokulmamalıyız.
TT
Afgan kaosu!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة