Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Ukrayna Arapları ve Rusya Arapları

Çok az kişi Rus birliklerinin bu hafta Ukrayna’nın başkentinin kapılarını çalacağından emindi. Moskova'nın, eski ABD Başkanı Dwight Eisenhower'ın Dışişleri Bakanı John Foster Dulles'a atfedilen ve ‘uçurumun kenarı’ olarak adlandırılan stratejisini uyguladığına inanan birçok kişiden biriyim. Bu strateji, tüm tarafları savaşın yakın olduğuna ikna etme noktasına kadar, savaşa kuvvetlerin seferber edilmesine ve durumun kriz haline getirilmesine karşı güçlü bir tehdit önermektedir. O zaman herkes, muharipleri felaketi önlemek için gerekli tavizleri vermeye ikna etme çağrısı yapacaktır. Çünkü barış, kayıpları ne kadar büyük olursa olsun, savaşın felaketlerine eşit olmayacaktır.
Şimdi tahminlerimizin doğru olmadığı ve Rusya Devlet Başkanı’nın Ukrayna'ya tehdit etmek için değil, Ukraynalıların yapmayı reddettiği bir görevi yerine getirmek için gittiği görülüyor. Tahminlerimizin doğru çıkmaması önemli bir durum değil, bu çokça yaşanıyor. Fakat ilgimi çeken Arap siyasi kültürüyle ilgili bir meseleden bahsetmek için fırsatı değerlendirmek istedim.
Siyaset ve siyasi kültür arasındaki farkı açıklayarak başlayayım. Siyaseti, kısa ve efradını cami ağyarını mani bir kelimeyle tanımlamak -bence- mümkün değil. Bu nedenle ne olduğuna dair bir açıklama önereceğim. Bana göre siyaset, kamusal-kişisel olmayan- alanda doğrudan veya dolaylı onarım amacıyla kamusal güç kaynaklarının açık veya örtülü kullanımını içeren bir ilişkidir. Siyasal kültür ise, insanın kendisini ‘kamusal yaşamda’ bir aktör olarak algılaması veya onun dönüşümlerinden etkilenmesidir. Özellikle siyaset dünyasındaki insanlar ve eşyalar hakkındaki eylemlerini, tepkilerini ve anlayışını kapsar.
Siyasal kültürün etkisi, bireyin devlete ve bir tür güç uygulayan veya arayan sivil güçlere karşı tutumunda somutlaşır. Ayrıca, şu veya bu nedenle ilgi alanına giren yabancı güçlere ve ülkelere karşı tutumunda da kendini gösterir.
Rusya-Ukrayna savaşına geri dönecek olursak, Arap halkı bu konuda fikir ayrılığına düştü. Bu, benzer kaynaklara sahip toplumların kültürlerinin ana yönü, yani milli ve dini kimliği besleyen yönü için siyasi kültür farklılığını ortaya koyan bir ayrılıktır, ancak modern deneyimleri çok farklıdır.
Olayları takip eden herkes, insanların gerçekten Ukrayna'ya sempati duymak ve Rusya'nın tutumunu anlamak arasında bölünmüş olduğunu açık bir şekilde görüyor. İlk grup Rus istilasını, işgal olarak adlandırırken, ikincisi sadece ‘askerî harekât’ olarak adlandırıyor. Bu niteleme başlı başına sonrasında söylenecek olanlara esas teşkil eden bir hüküm içermektedir. Bunu bir işgal olarak nitelendiren ekip, -en azından prensipte- Ukrayna'dan gelen haberleri ve pozisyonları kabul ediyor.
İkinci taraf ise, Rus konumunu övmeye veya bunu insanları kurtarmaya, ayaklanmayı bastırmaya veya parçayı bütüne döndürme olarak nitelemeye cesaret edemez. Fakat yalnızca hak veriyorlar. Sebebine bakarsanız, nedenini Ukrayna hükümetinin İsrail'e karşı pozisyonunda veya Washington ile ittifakında bulacaksınız. Bazıları da kısa yoldan, ABD nerede duruyorsa, karşı tarafında olduğunu söylüyor. ‘Allah’ın desteği müminler için yeterlidir.’
Yerel krizlerden kaynaklanan durumlar da vardır. Örneğin, Sudanlıların çoğunluğunun Ukrayna'nın yanında olduğunu biliyoruz, çünkü hükümet Rus tarafını tutuyor ya da öyle olduğunu sanıyorlar. Aynı durum Suriye ve belki başka yerlerde de geçerlidir.
Bu kriz bana, Arapların çoğunluğunun mevcut siyasi kaygıları yansıtan bir pozisyon aldığını açıkça gösterdi. Ancak yalnızca küçük bir azınlık, insanlar ve kentleşme için feci sonuçları göz önüne alındığında savaşı reddetme gibi ilkeli bir tavır aldı. Böyle bir durumu Rusya'nın kendisinde ve birçok Batı ülkesinde gördük. Peki, neden Arap dünyasında benzer ifadeler görmedik veya gerçekten yaşandı da diğer ülkelerde olduğu gibi medyada mı yer almadı?