Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Umut verici Ramazan baharı

Yemenli kardeşlerimizin bereketli Ramazan baharında (7 Ramazan 1443 - 7 Nisan 2022) Riyad'da başardıklarına ve duyurduklarına benzer bir gelişmenin Lübnan, Suriye, Irak, Filistin, Tunus, Libya ve Sudan'da da gerçekleşmesi ve Maşrık’tan (Levant) Mağrip’e Arap dünyasında geri kalan siyasi atmosferlerin de düzelmesini bekliyoruz. Bu bekleyiş sırasında, koruma ve muhafaza altındaki kağıt ve belgelerim arasından 23 Ocak 2015 Cuma günü Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz tarafından yapılan biat hutbesiyle ilgili belgeyi çıkarıyorum. Hutbe onun bir ahdi andıran şu sözlerini içeriyordu: “Arap ve İslam milletimiz bugün birlik ve beraberliğine en muhtaç olduğu bir zamandadır. Allah’ın mesajının beşiği ve Müslümanların kıblesi seçerek şereflendirdiği bu ülkeden, safları birleştirmemizi, bir araya getirmemizi ve ümmetimizin davalarını savunmamızı sağlayacak her şeyi yapmaya devam edeceğiz…”
Kral Selman’ın biat hutbesindeki bu sözleriyle birlikte, başkent Sana ve yönetim kurumlarının başına geldiği gibi Husi kuşatması altına girmekten cumhurbaşkanlığını ve meşruiyetini kurtarabilen eski Yemen Devlet Başkanı Abdurabbu Mansur’un verdiği karşılığı da hatırlıyorum. Abdurabbu Mansur, iki ay sonra (24 Mart 2015) bir mektup ile karşılık vererek, Kral Selman ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) liderlerine şöyle seslendi: “Yemen'i ve halkını Husi saldırganlığından korumak için gerekli tüm araç ve önlemlerle acil destek sağlanmasını rica ediyoruz.” Bu ricası karşılıksız kalmadı ve Körfezli yetkililer Riyad’da “Yemen’i Kurtarma Konferansı”nı (17-19 Mayıs 2015) düzenlediler. Bu hatırlatmadan kasıt, krizin siyasi olarak Yemen’in egemenliği ile karar alma bağımsızlığının teminini, milis olgusunun reddini sağlayacak şekilde ele alınmasının, Suudi Arabistanlıların Yemen meselesini ele alma biçimlerinde büyük rol oynadığını anımsatmaktır. Veliaht Prens Muhammed bin Selman bin Abdulaziz'in özenli çabasıyla elde edilen şeyin temelini, kelimenin tam anlamıyla Kral Selman atmıştı. Aynı şekilde, Kral Abdullah bin Abdulaziz de Yemen'deki ihtilafları Yemen ulusal siyasi çerçevesi içinde münhasır kalması umuduyla elinden geldiğince yatıştırmaya çalışmıştı. Mezhepçi kavramlar ve milisçe yol haritalarına göre Yemen iradesini ele geçirmek isteyenlerin sızmasını engellemek için tüm kapıları hatta pencereleri kapatmaya çabalamıştı. Biraz sağduyu ve ifade diplomasisiyle birlikte bilgelik, siyasi partizan devletçiklerde kendisine az da olsa bir fırsat bulabilseydi, Devrimci İran İslam Cumhuriyeti'nin Husileri aracılığıyla bilhassa en önemli hedefi olan, Suudi Arabistan’a karşı Yemen'i emelleri için meşru bir hak olarak görme fırsatını kaçırması sağlanabilirdi. Bu noktada merhum Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih bu milis gücüne olanak tanıdığı için şiddetle kınanıyor. Zira Husilerin otoritesini ve gücünü pekiştireceğini varsaydı, ama tam aksine baltaladı ve daha fazla kınama ve sitem ile anılmasına yol açtı.
Birden fazla fırsatın kaçması, sabır ve insansız hava araçlarının kasıtlı saldırılarına karşılık verebilecek güçle birleşmiş çabaları sona erdirmek anlamına gelmiyor. İran eğilimli Yemenli yelpaze büyük bir farkındalık ve doğrulukla kişisel çıkarlar ile ülkenin menfaatlerini birbirinden ayırmaya başlar başlamaz, feragatler, tavizler ve nesnel perspektifler, yıkımı artıran, yeni sefalet çeşitleri ortaya çıkaran, komşu, kardeş ve dost nezdinde kötü bir itibar kazandıran inatçılığın önüne geçecektir. Zira bu, vatanın ve milletin başında bilgelerin olduğu geçmiş zamanda Yemen kültür tarihinde izler bırakmış kimselere yakışmamaktadır. Ahmed Muhammed Numan ve Abdurrahman el-Aryani ile devrim ağına düşmeden doğru yolu izleyen politik, diplomatik ve askeri seçkinlerle birlikte anavatan Yemen'i inşa etme yoluna katılan yoldaşlara Allah rahmet etsin. Burada, insan Husi kardeşlerimizin birleştirici konferansa yönelik sert tutumu karşısında şaşırıyor. Konferansa katılmaları için yapılan iyi niyetli davete verdikleri karşılığın, dinimizin selamlaşma, herhangi bir davete, sabah veya herhangi bir vakitte verilen selama aynı ya da daha güzel bir şekilde karşılık vermekle ilgili öğütlerinin tam aksi olması dikkati çekiyor. Husiler bu davete ne teşekkür ettiler ne de herkes için hayırlı olanı temenni edenlerin ev sahipliğini yaptığı konferansta onlarla yan yana durmak için diğer kardeşleri ile yarıştılar. Söylemek istediğimiz, herhangi bir baskı ve teşvikten uzakta, sevgi dolu sığınağın konuk ettiği Yemen İşbirliği Konferansı’nın sonuçlarından olan Başkanlık Konseyi formülü Yemen’in Yemenlilerinin elde ettiği bir fırsattır. Yemen’in Yemenlileri ile pozisyonlarının vatansever olmasına, dost, iş birlikçi, anlayışlı ve çevresine zarar vermeyen Yemen’in egemenliğine özen gösterenleri kastediyoruz. Buna karşılık, Husilerin oluşturduğu ve pozisyonlarını kabusa dönüşebilecek demeyelim de gerçekleşmesi zor hayaller üzerine kuran Yemenli kesimler şimdilik bu fırsatı kaçırdılar. Şimdilik bu fırsatı kaçırdıklarını söylüyoruz, çünkü Yemen sürüsünün dışına çıkıp İran’ın devrimci bahçesindeki ağaçların dallarında öten kuşlara benzeyen Husiler, er ya da geç ayrımına varmak istemediği şeyin, Riyad’daki istişare konferansının, destekçisi İran rejiminin gönüllü değişimi nedeniyle onu bir gün kaçınılmaz olarak bekleyen kaderden kurtulmanın bir yolu olduğunun ayrımına varacak.
İran rejimi, Amerikan yönetimiyle herhangi bir anlaşmayı kaçırmamak, kötü duruma, aksayan hizmetlere, Arap, Müslüman ve yabancı olsun öteki ile uzun süreli düşmanlığa karşı halkın öfkeli patlamasını önlemek için politik ve diplomatik deneyim sahiplerinin yönetimde Mollalar ve Devrim Muhafızları’nın önüne geçmesi ile er ya da geç değişecektir. Yıkılan Sovyetler Birliği’ndeki üçlü yönetim rejimi gibi daha sağlam rejimlerin başına gelenin sürpriz bir şekilde bu iki tarafın da (Mollalar ve Devrim Muhafızları) başına gelmesi uzak bir ihtimal değildir. Bu yaşandığında, Lübnan’dan, Irak, Suriye, Filistin ve son olarak Yemen’e kadar İran etkisi altındaki devletçikler güçsüzleşecektir. O zaman Yemenli, Suriyeli, Iraklı, Lübnanlı ve Filistinli, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini ancak bir sığınak ve destek olarak göreceklerdir. Gerek sözlü saldırılar gerekse zarar veren eylemler olsun kötülüğü amaçlayan pozisyonların çirkin ve menfur olduğunun farkına varacaklardır. Bilhassa uyuşturucu kaçakçılığı, günah ve ayıba yakın bir hataydı.
 Yemen halkının dörtte üçünün ulaştığı uzlaşı, ümit verici bir Yemen ramazan baharıydı. Bunun, Suudi Arabistan Büyükelçisi Velid el-Buhari ile uyutulmuş Lübnan yöneticilerinin değerlendirmedikleri Körfez girişiminin sahibi Kuveyt’in Büyükelçisi Abil Al Süleyman el Kannayi'nin takdire layık geri dönüşleri ile iyimserliğe kapılan Lübnan hükümeti ve halkı için derin bir tefekkür sebebi teşkil etmesini umuyoruz. Nitekim Lübnan’dan yapılan pek çok açıklamadaki köklü değişiklik dikkatleri çekiyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkiler ile Lübnan'ın Arap kimliği hakkında ifadeler, geçtiğimiz birkaç gün içinde karşı taraftaki İran eğilimli kesimlerden gelen açıklamaların önüne geçtiler.
İstişarelerden sonra varılan uzlaşı aynı zamanda Arap ve uluslararası toplum tarafından da memnuniyetle karşılandı. Bunun yanı sıra, birçok engelin aşılmasına yardımcı olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kişisel himayesi de övüldü. Bu sayede Yemen’in hayırlı evlatlarını bir araya getiren konferans bir hafta içinde güzel bir şekilde sonuçlandı. Umarız Yemen’in diğer evlatları da bu süre içinde ulaşılan başarıyı, mübarek ramazanın bir cuma gününde yapılan duyuruyu doğru okur ve böylece birleşme tamamlanır. Yemen sahnesi, Yemenli gruplardan birinin yeterince acı çeken bir vatanın, yeterince travma yaşayan Yemen milli ailesinin çöküşünden zevk alması nedeniyle şaşkınlık ve yadırgamaya sebep olan eski haline dönmez.