Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

ABD ve Araplar: Gözden geçirme

Son birkaç ayda Araplar ile ABD, özellikle de Körfez Arapları arasında basın dilinde bir gerilim mevcut. Araplar tarafında ABD politikasını eleştiren yazılar yazanlar, Batı tarafında buradaki siyasetin bazı yönlerini eleştiren yazılar yazanlar var. Bazı gözlemciler ve yorumcular, her zamanki gibi, şuradan ve buradan bir bağlantıyı buzdağının ucu olarak yorumlayarak, (belki de istedikleri) iki taraf arasında neredeyse bir kopuş olduğu sonucuna vardılar.  Rusya-Ukrayna savaşı, artan enerji fiyatları ve Batı'nın bu enerjiye olan ihtiyacı sonrasında onlara göre belki de kopma ihtimalleri arttı. Ama tüm bunlar yüzeyde görünenler. Onun için derinlere, derinlemesine çalışmalara bakalım. Amerikalı politikacılar ve medya seçkinleri arasında etkili olduğu iyi bilinen "Foreign Affairs" dergisi son sayısında (Mart-Nisan 2022) "Ortadoğu hareket halinde" başlıklı dikkat çekici bir dosya yayınladı. Şahsen yayınlananlarla ilgili Arapça herhangi bir yorum okumadım. Bence ilgili karar mercileri bu dosyada ne yazdığına bakmalılar. İkinci önemli husus, dosyanın Ukrayna savaşından önce yayınlanmış olması. Dosyanın içeriğindeki başlıklarından bazıları şunlar: “İstikrara doğru”, “Ortadoğu'da zor demokrasi”, “İran: İçi boşaltılmış zafer”, “Yanan toprak: Ortadoğu'da iklim ve çatışma”, “Eski harita Ortadoğu'daki yeni gerçekleri nasıl çarpıtıyor”, İbrahim Anlaşmaları.” Bunlar başlıklardan birkaçı. Dosyada yazılanları özetlemenin zorluğu, bazı çalışmaların Arapları, bazılarının da daha geniş perspektifte Arapları, İran ve Türkleri ilgilendirmesinden kaynaklanıyor.
En önemlisi, dosya (çoğu çalışmasında) ABD’ye Arap bölgesine karşı farklı bir yaklaşım öneriyor ki bence en önemlisi bu. Çünkü bu öneri, mevcut ABD yönetiminin şimdiye kadar benimsediği politikadan neredeyse tamamen ayrılıyor. Zira bu yönetim, dış politikasında, selefi Demokrat (Obama) yönetim gibi inandığı şekilde “demokratikleşme çemberini genişletmeyi” benimsedi. Gerek mevcut idare gerekse Obama idaresi olsun, birçok Arap ülkesinin iç işlerine "sağduyusuz" bir şekilde müdahale etti ve bu toplumları Amerikan modeline uydurmayı amaçladı.   Ancak, dosyadaki çalışmaların gösterdiği gibi, amaçlanan bu model başarısız oldu. Bu görüş, içi boş bir iddiaya değil, tanınmış bir kamuoyu yoklama kurumu olan “Arab Barometer” aracılığıyla yapılan anketlere ve verilere dayanıyor. Çalışmalar, bu “demokratik” yönetim biçiminin dışarıdan dayatılamayacağını gösteriyor. Zira Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, politikalarıyla, “devleti inşa etmekten ziyade yıkabileceklerini” kanıtladılar. Örneğin Afganistan ve Irak, her ikisinde de önceki devlet yıkıldı ve yerine hiçbir devlet kurulmadı. Kötü ve iyi hükümetler arasında üstünlük çekişmesine dayandığı için varsayım, yanlış bir şekilde temellendirilmişti. Çalışma ayrıca, istikrarın, daha sonra siyasi gelişmenin önünü açabilecek rasyonel bir hükümetle birleştiği takdirde ekonomik kalkınma fırsatları için daha iyi koşullar yaratabileceği temeline dayanarak, bugün varsayımın, ya istikrar empoze eden merkezi bir hükümet ya da hükümetsizlik şeklinde değiştiği görüşünde. Bunun, daha az şiddet içeren bir Ortadoğu yaratacağı ve bu tür rejimlerle ilişki kurmanın, onları düşmanlaştırmaktan daha iyi olduğu kanaatinde. Çalışmanın özetlediği paradoks, geçen yüzyılın son 30 yılında “yönetimde istikrar” olduğu, ancak bunun “kurumların ve denetimde disiplinin inşa edilmesi” ile sonuçlanmadığı. Bu, birçok Arap ülkesine sömürge ülkelerinin (Fransa ve İngiltere) miras bıraktığı bir tarihin sonucuydu, bu ülkeler etkili hükümetler veya halka hizmet edecek kadrolar inşa etmek için uygun bir zemin hazırlamadılar. Arap dünyası, sonunda devletin başarısız olmasına ve yenilgiler almasına yol açan "askeri darbeler" adı verilen kronik bir hastalığa yakalandı.
“Arap Baharı”na atıfta bulunan çalışma, başlıca sloganı “ekmek, özgürlük ve adalet” gibi sloganların başında ekmeğin geldiğine dikkat çekiyor. Demografik ağırlığı olan ülkelerdeki her bahar hareketinde "birlik" ya da "kurtuluş" sloganı atılmadı. Ancak “bahar”ın müjdelediği “umut”, kısa sürede umutsuzluğa dönüştü. Örneğin Tunus gibi bir tür demokrasiyi benimsemiş ülkeler bile ekonomik çözümler sunamadılar. Dahası Zeynelabidin Bin Ali döneminde ekonomik durum, rakamlarla, 10 yıllık kırılgan bir “demokrasi” döneminden daha iyi! Arab Barometer’ın yaptığı anketlere göre 2010-11’de Arap katılımcıların yüzde 70'i “demokrasinin” çözüm olduğuna inanıyordu. 2018-19'da bu sayı yüzde 50’den biraz fazla olacak şekilde geriledi!  İşsizlik arttı, eğitim kötüleşti ve yolsuzluk arttı. Çalışma, birçok Arap ülkesinin ekonomisinde iki önemli faktör olan petrol veya turizm gelirlerini düşürmesi nedeniyle pandeminin durumu daha da kötüleştirdiğine inanıyor.
Çalışma, “demokrasinin” tek başına yolsuzluğu önlemediği, dolayısıyla ne ekonomik büyümenin ne de sosyal adaletin sağlanamadığı kanaatinde. Irak ve Lübnan (ve çalışmada adı geçen diğer ülkelerde) "seçim sandıkları" var, ancak seçim sandıklı çoğu Arap ülkesinde yolsuzluk ulusal ekonomiyi vurmuş ve hizmetler kötüleşmiş durumda! Çalışma iki örnek model sunuyor; son 20 yılda kişi başına düşen gelirin üç katına çıktığı Rusya ile 800 milyon insanını yoksulluktan kurtaran Çin. Batılı kapitalist ülkelere gelince, gelir 20 yılda sadece iki katına çıktı. Bu nedenle Araplar (çalışmaya göre) Doğu modelini daha başarılı ve tekrarlanabilir olarak görüyorlar.
Bahsettiğimiz dosyada yer alan çalışmaların ulaştığı sonuç özetle bu; ABD'nin dış politikasının gözden geçirilmesi önerisi. Bu politikanın yeniden gözden geçirilmesi bize geniş çizgiler sunuyor. Sorunun çözümü şu; etkili bir hükümet kurup yolsuzluğu ortadan kaldırarak siyasi reform için zemin hazırlanabilir, ama siyasal reform arabanın önüne geçirildiğinde rakamların gösterdiği gibi araba ileri gitmiyor, geriye gidiyor.
Bu dosyadaki çalışmaların ulaştığı sonuçların tam tersini düşünenler olabilir, ancak çalışmalar, Amerikalı karar alıcılara son yıllarda hâkim olandan farklı bir bakış açısı sunuyor. Bize de öncelikleri belirleme konusunda düşünülebilir bir bakış açısı takdim ediyor.
İhtilaf konusu olabilecek husus, Doğulu (totaliter) modelin, birçok kusuruna rağmen Batılı modelin yaptığı gibi cazip şeyler sunmaması!
Son söz; dosya, Amerikan “ideolojik” çağrısından kurtulmayı, ekonomik kalkınmaya önem vermeyi öneriyor. Çünkü istikrar getiren ve aşırılığı ortadan kaldıran ekonomik kalkınma 21. yüzyılın savaşı!