Mustafa Fahs
TT

Tahran-Tel Aviv: Maskesiz bir savaş

İran ile P5+1 arasında nükleer dosya ile ilgili Viyana’da gerçekleştirilen müzakerelerin askıya alındığı bir sırada gözler İstanbul'a veya Tahran ile Tel Aviv arasında, istihbarat çatışmasının arenası olabilecek herhangi bir şehre çevriliyor. Özellikle de Türk ve İsrailli resmi kaynaklardan, Tahran’ın İranlı nükleer bilimcilere ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) kıdemli subaylarına düzenlenen bir dizi suikastın ardından, Türkiye’deki İsrail hedeflerine misilleme saldırılar düzenleyebileceğine ilişkin bilgilerin gelmesinin ardından dikkatler bu meseleye odaklanıyor. Tahran suikastların arkasında İsrail dış istihbarat servisi Mossad’ın olduğunu öne sürüyor.
Uluslararası alanda güvenlik servislerinin yapması doğal olan şey, herhangi bir tasfiye veya suikast operasyonunu açıkça üstlenmemektir. Diğer yandan Tahran'ın Mossad'ı İran’daki suikastların arkasında olmakla suçlaması da doğal. Ancak mevcut güvenlik çatışması tek taraflı -yani İsrail taraflı-. İran’ın içinde ve dışında Ortadoğu'nun güvenliği ve istikrarı ile alakadar olanlar, İran’ın tepkisini ve bu tepkiye gelebilecek karşılıkları bekliyor. Bu tepkiler bölgede daha geniş çaplı bir güvenlik çatışmasına yol açabilir ve bu sefer iki taraf arasında doğrudan bir sürtüşme yaşanabilir. Bu, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ın Knesset’te yaptığı şu konuşmasında açıkça görülüyor:
 “İsraillilere zarar verme girişimine uygun zamanda ve yerde münasip araçlarla nasıl yanıt vereceğimizi biliyoruz. İran tarafından gelecek herhangi bir saldırı eylemi, her yerde güçlü bir karşılık bulacaktır.”
Gantz’ın sözlerindeki en tehlikeli şey, bu sefer tüm senaryoları simüle eden bir dizi hedef hazırlayan orduya işaret etmiş olması. Bu, Viyana müzakerelerinin askıya alınmasından, ABD’nin Tel Aviv’i ihmal etmesinden ve Avrupa’nın Tahran’a karşı tutarsızlığından istifade edilerek iki taraf arasında yıllardır devam eden gölge savaşının açık hale gelebileceği ve farklı düzeylerde olabileceği anlamına geliyor. Bu, iki tarafın (İran ve İsrail), bölgesel ve uluslararası istikrarı tehdit eden ve herkesi müzakere masasına dönmeyi kolaylaştırmaya ya da daha geniş ve daha tehlikeli bir duruma hazırlanmaya iten sert sürtüşmeler ile bazı hedeflerini gerçekleştirme girişimlerine hizmet edebilir.
Tel Aviv'in, DMO İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hüseyin Taib tarafından yurt dışındaki İsrailli hedeflere karşı planlanan herhangi bir operasyonu önlemek için haftalardır tetikte olduğu ortada. Tel Aviv bu süre zarfında, koltuğundan olma tehdidi ile karşı karşıya olan Taib’in nükleer ve füze çalışmalarında uzman olan İranlı üst düzey isimleri korumakta başarısız olmasının ardından içte liderlerinin baskısına maruz kaldığını öne sürmüştü. Mossad'ın neredeyse ulaşması imkansız olan hedeflere eriştiği ve operasyonlarını son zamanlarda neredeyse günlük olarak düzenlediği bir sürecin ardından Taib’in yeterliliğini kanıtlamak ve İran'ın güvenlik ile ilgili prestijini geri kazanmak için atağa geçmesi gerekiyordu. Ancak Tahran, İsrail'in Taib'in görevine devam etme olasılığına ilişkin şüphelerini gidererek perşembe sabahı kendisini görevden aldı. Böylece İsrail, DMO tarihinin en önemli istihbaratçılarından birinin saf dışı bırakılmasına sebep oldu.
Tel Aviv, Tahran'ın yanıt vermesi gerektiğine ikna olmuş görünüyor. Nitekim Tahran sıkıntıya girmiş durumda ve karşılık vermek zorunda. Bu yüzden üst düzey İsrailli yetkililer, İran’ın İstanbul'da misilleme saldırıları yapma olasılığına karşı uyarıda bulundular. Türk ve İsrailli makamlar, Tahran'ın İsrail'e karşı Türkiye ve başka topraklarda intikam operasyonları düzenlemeye hazırlandığına ilişkin bilgileri teyit etti. Bu bilgi aynı zamanda Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi bağlamında geldi. Nitekim iki ülkenin liderlerinin, İsrailli turistlerin Türkiye'deki güvenliğini ve Türkiye'nin İran’ın planlarını engelleme çabaları görüşüldü. Bu, Ankara'nın son dönemdeki tutumundaki değişimi ortaya koyan güvenlik ve siyasi bir gösterge oldu. Nitekim diplomatik kaynaklar, iki ülkenin liderlerinin tehlikenin devam ettiği konusunda hemfikir olduklarını ve İstanbul'daki hücrelerin henüz yakalanmadığını belirttiler. Kaynaklara göre iki taraf da ‘tüm hücreler tutuklanana ve tehditler kesilene kadar aralarında koordinasyon ve iş birliğinin sürdürülmesinin önemini’ vurguladılar.
Dolayısıyla şu ana kadar Suriye'de İran tarafının içine kadar giren İsrail’in apaçık bir güvenlik üstünlüğü var. Daha önce Tahran sessiz kalmış ve iddia ettiği gibi ‘düşmanın istediği yere çekilmekten’ sakınmıştı. Ancak şimdi bir yanıt vermesi gerekiyor. Peki, birincisi bunu yapabilirler mi, ikincisi bu maliyeti karşılayabilirler mi? Bunlar bilinmiyor. Ancak kesin olan bir şey var ki Hüseyin Taib'in yerine Muhammed Kazimi atandı.