Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Bu tarihi unutmayın

Bu 11 Eylül 2001'deydi. Güvenlik, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'i New York'ta olup bitenler hakkında bilgilendirdi. Dönüp ekrana baktı ve yorum yapmadı. O ilk anda belki de olayın Irak’tan çok uzakta olduğunu düşündü. Ancak günler sonra, George Bush, İran, Irak ve Kuzey Kore'yi içeren bir "şer ekseni"nden bahsettiğinde, resim değişti. Saddam kabine toplantısına geldi ve hazır bulunanlara şunu söyledi: “İran ve Kuzey Kore'yi unutun. Hedef Irak’tır.” Haksız değildi, Amerikan savaş mutfağı senaryolar geliştirdi, suçlamalar ve kanıtlar icat etti ve Irak Baas rejimini kökünden söküp attı.
Aynı gün Libya’da güvenlik "Kardeş Lider" Muammer Kaddafi'yi olay hakkında bilgilendirdi. Kaddafi hemen dışişleri bakanı Abdurrahman Şalkam'dan Libya'nın pozisyonunu ifade eden bir açıklama hazırlamasını istedi. Açıklama hazırlanıp önüne konduğunda Kaddafi, Libyalıların kan bağışı yapmaya hazır olduklarını vurgulayan bir ifade eklemeyi önerdi. Albay, uçakları 1986'da yatak odasına ulaşmayı başardığından beri şiddetli Amerikan korkusuna alışmıştı.
Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in güzel bir gün geçirmesi gerekiyordu. 11 Eylül onun doğum günüydü (1965) ve Suriye'de endişe verici hiçbir şey yoktu. Olup biteni korkmadan takip etti. Rejiminin el-Kaide’ye karşı tutumu iyi biliniyordu. Üstelik o günlerde ne İran eğilimli ne de Rusya’ya meyilliydi. Tercihleri ABD'nin Irak'ı işgaliyle değişecekti.
Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'e de güvenliği olanları bildirdi. İlk anda inanamadı. Ancak sahneler kısa sürede onu inanmaya zorladı. Saddam Hüseyin rejiminin kökünden söküldüğünü ve ardından idam edildiğini görmek onu endişelendirdi. Bir Arap zirvesinde, muhataplarını yargılanma tehlikesi konusunda uyarmaktan çekinmedi.
Kral İkinci Abdullah o günü unutamaz. O sırada uçağı Atlantik üzerindeydi ve ABD'ye gidiyordu. Uçak indiğinde, yaşananlarının korkunçluğunu anladı ve Amerikan tepkisinin geniş ve kitlesel olacağını tahmin etti. ABD, cezalandırma kampanyasını Afganistan'dan Irak'a taşımayı seçtiğinde, ateş çok geçmeden Krallığının sınırlarına yaklaşacaktı.
Yaser Arafat ilk görüntüleri endişeyle izledi. Nefesini tuttu ve etrafındakiler kafasından neler geçtiğini anladılar. Bir Filistinli örgütün çıkıp saldırıların sorumluluğunu üstlenmesinden korkuyordu. Failin bilinmesine rağmen Arafat bedel ödedi. Ariel Şaron, Filistin liderini kuşatmak ve yıpratmak için 11 Eylül sonrası dünya denklemlerinden yararlandı.
Bir Fransız hapishanesinde, o zamanlar dünyanın en ünlü mahkûmu olan Venezüellalı Carlos, Amerikan kibrine atılan "tokat"a sevinmişti. Carlos, "İslami ve anti-emperyalist güçlerin" geçmişteki bir toplantısında olanları hatırladı. Genç bir adam ayağa kalkmış ve sivil bir uçağı bomba olarak kullanmayı, onunla Dünya Ticaret Merkezi'ne çarpmayı önermişti. Genç adamın adı, Murtaza Butto'ydu ve merhum Pakistan lideri Zülfikar Ali Butto'nun oğluydu.
11 Eylül ABD'yi ve dünyayı sarstı. Hızla son on yılların hafızasındaki şiddetli depremler listesine eklendi. Berlin Duvarı'nın yıkılması (9 Kasım 1989) ve Sovyetler Birliği'nin dağılması (26 Aralık 1991) olayları yanında yerini ayırdı. Saldırılar iki savaşı ve dünya çapında bir avı tetiklediğinde, 11 Eylül sonrası dünyanın kendisinden öncekine benzemediğine dair bir kanaat oluştu. Gazetecilerin muhataplarını o korkunç gün ile ilgili kişisel hikayelerini anlatmaya ikna etmek için onlara “O gün neredeydiniz?” türü soru sormaya hevesli olması doğaldı.
11 Eylül sonrası dünyada Batı'nın düşmanlarının listesi belliydi. Usame bin Ladin ve arkadaşları, daha sonra Ebu Bekir el-Bağdadi ve arkadaşları ile ikisinin yörüngesinde dönenler veya onlarla özdeşleşenler. Bin Ladin'den Eymen el-Zevahiri ve El-Bağdadi’ye kadar Washington, muazzam imkanların ve ileri teknolojik yeteneklerin mümkün kıldığı tarihteki en büyük takip operasyonunu organize etti. Usame bin Ladin Batı'nın düşmanıydı, Bağdadi de tıpkı onun gibiydi.  Ancak Batılı servisler, asıl programını ve derin intikam arzusunu uzun süre gizlemeyi başaran birinci gerçek düşman yerine bu tür düşmanlarla meşgul olduklarında tarihi bir hata yaptılar. Kırım'ı ilhak etme ve Suriye'ye askeri müdahale adımlarına rağmen Batılı istihbarat servislerinin Vladimir Putin'in kafasında dönenleri yakalayamaması gerçekten garip. Son yıllarda NATO'nun sınırlarına yaklaşmasının Rusya'nın güvenliğini ve istikrarını tehdit ettiği bahanesiyle Putin’in tek kutuplu dünyaya karşı büyük bir darbe hazırlığında olduğu aşikardı.
"El-Kaide" ve "DEAŞ"ın yöntemleri, büyük can kayıplarına, ekonomik zararlara neden oldu ve birden fazla yerde neredeyse bir arada yaşam krizlerini tetikledi. Batı, el-Kaide'yi parçalamayı ve Bağdadi'nin "hilafet devleti" dediği şeyi silmeyi başardı. Ancak uluslararası dengeleri tehdit etmeyen bu uzun süreli yüzleşme, aylarca süren açık çatışmadan çok daha az tehlikeliydi.
Şubat ayının son haftasında Batı, acı verici ve maliyetli bir gerçeğe uyandı. Birinci düşmanı Kremlin'de yaşıyordu. Bu sefer mücadele bir örgüt ya da devletçiğe karşı değildi. Dünyayı yok etmeye yetecek bir nükleer cephanelik üzerinde uyuyan, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi koltuğunda mutlu bir şekilde oturan Rusya adlı bir kıtaya karşıydı.
24 Şubat'ta dünya, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana benzeri görülmemiş bir depremle sarsıldı. Putin savaşı Avrupa topraklarına geri getirdi ve güçleri Ukrayna'yı işgal etti, ancak işgali "özel askeri operasyon" diye adlandırdı. 11 Eylül sonrası sayfası çevrildi. Yeni sayfa dengelerin, modellerin, haritaların, para birimlerinin ve ekonomilerin kaderini belirleyecek.
Ukrayna ordusuna destek için akan Batı silahları, birkaç gün önce Rus kuvvetlerinde bir gerilemeye neden oldu. Ukrayna ordusunun “Rusya'nın kazanmasını engellemek” amacıyla fiilen “NATO” adına hareket ettiğini hesaba katarsak, çatışma neredeyse bir dünya savaşı gibi. Sahadaki çatışmaların geleceği hakkında sonuçlara varmak için henüz çok erken. Büyük ihtimalle vur-kaç operasyonları savaşı uzatacak. Putin savaşı kaybedemez. Bu savaş bataklığından zayıf çıkmaktansa, devam etmeyi ve belki de genişletmeyi tercih eder. Savaş herkesi ilgilendiriyor. Avrupa "sert kıştan" korkuyor. Çin Ukrayna sahnesini bir gözü Tayvan’da izliyor. Bir yanda buğday, tahıl, gaz ve petrol bekleyen, diğer yanda artan fiyatlardan ve öfke bulutlarının toplanmasından endişe eden ülkeler var.
11 Eylül sonrası dünya sona erdi. Bu sayfa çevrildi ve 24 Şubat sonrası dünyaya daldık. Daha da korkunç bir dünyaya battık. Sevgili okuyucular, bu tarihi unutmayın. Sizi, çocuklarınızı ve ülkenizi ilgilendiriyor.