Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran: Sembolizm ve halı dokumacılığı!

İran protestolarının bilinen bir lideri olmadığı doğru. Ancak bu protestolarda, genç İranlı kadın ve erkek protestocular tarafından atılan sloganlarda görülen farkındalık ve odaklanmaya işaret eden dikkat çekici bir sembolizm var.
Bu sembolizm, protestocuların sloganlarında net görülen bir özellik haline geldi. İran rejiminin dini lideri Ali Hamaney kastedilerek ‘Diktatöre ölüm’ sloganına ve ABD tarafından suikaste uğrayan Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Eski Komutanı Kasım Süleymani’nin fotoğraflarının bulunduğu panoları hedef almaya odaklanılıyor.
Ayrıca protestolarda Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah kastedilerek ‘Seyyid Hasan, seni çekinmeden öldüreceğiz’ şeklindeki bir slogan dışında hiçbir dış meseleye yani İran dışı bir meseleye dikkat çekilmedi. İran'ın tüm şehirlerinde devam eden ve ikinci ayına yaklaşan protestolarda bu çarpıcı bir durum.
Bu sloganlara odaklanılması tesadüf olamaz. 40 yıl boyunca mollalar rejimi ‘ABD’ye ölüm’ ve ‘İsrail’e ölüm’ sloganlarını tekrarlarken, bugün kadınları ve genç erkekleri ‘Diktatöre ölüm’ sloganları ile sokaklara dökülüyor.
İşin ilginç yanı cumhurbaşkanına ya da diğer İranlı liderlere değil, sadece dini lidere odaklanılıyor. Mollalar rejiminin İran’ın ulusal bir kahramanı olarak servis ettiği Kasım Süleymani’nin fotoğraflarının hedef alınması da ilginç. Bunların hepsi bize birkaç şey gösteriyor:
Birincisi, ‘Diktatöre ölüm’ sloganının tekrar etmesi, Velayet-i Fakih ideolojisinin ve dolayısıyla sarıklıların devlet üzerindeki kontrolünün, yani bir bütün olarak Humeyni projesinin hedef alındığını gösteriyor.
İkincisi, Kasım Süleymani'nin fotoğraflarının tekrar tekrar hedef alınması, Tahran rejiminin bölgesel emperyalizminin hedef alındığı anlamına geliyor.
Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'in kurbanı olduğu ve İran’a ait silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) Avrupa'ya ulaşan bu emperyalizm, Humeynici şer devriminden sonra oluşturulan İran’ın temel devlet politikasının merkezinde yer alıyor.
Süleymani’nin fotoğraflarının hedef alınması, rejimin Süleymani’nin ölümünün intikamının alınması gerektiğine ilişkin söyledikleriyle çelişiyor.
Aynısı Hasan Nasrallah'ın hedef alınmasında da geçerli. Bu, İranlı gençlerin, İran’ın yayılmacı planını uygulamada Nasrallah'ın Süleymani'den sonra ikinci adam olduğu konusundaki farkındalıklarının boyutunu gösteriyor. Bu yayılmacı planın feci sonuçları arasında, şu anda İranlı protestocuları bastırmak için Hizbullah ve Irak’taki diğer İran yanlısı oluşumların kullanılması geliyor.
Bütün bunlara devam eden protestoların gençler tarafından yapılmasını, daha doğrusu bunun kadınların bir protestosu olmasını eklersek bu, rejimin meşruiyetinin azaldığını gösterir. Aynı zamanda, rejime duyulan nefretin ve meşruiyetine yönelik muhalefetin, sonuçları ne olursa olsun önümüzdeki yıllarda da devam edeceği anlamına geliyor.
İran rejimi bugün siyasi partilerle değil, bugünün öğrencileri ve yarının anneleri olan çocuklarını rejim nefreti ve meşruiyetini protesto etme cesareti ile besleyecek kadınlarla karşı karşıyadır. Bu da rejimin krizinin derin ve kalıcı olduğu ve düşmanlarının, rejimin geri kalmışlığına ve vahşetine isyan eden kadınlardan oluştuğu anlamına geliyor.
Dolayısıyla, yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bu protestoların net bir lideri yok ama rejimi sarsmak ve çökmesini sağlamak için halı dokuma anlayışını yani sabrı benimseyen net bir düşünce ve plan var.
Ahlak Polisi’nin İran sokaklarında neredeyse ortadan kaybolduğuna dair haberler bunun ilk işaretleridir. Bu, şu anda İran’ın dört bir yanında ‘Diktatöre ölüm!’ feryatlarını kulaklarıyla duyan mollalar tarafından içeriye verilmiş önemli bir tavizdir.