Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Arap toplumları ve kendine güvenme sorunu

Bugün tüm dünya, ciddi bir belirsizlikle sarılı çok özel bir andan geçiyor. Dünya bir dönüşüm ve değişim sürecinde ancak bu dönüşümlerin sonuçlarını kestirmek zor.
Şunu görüyoruz ki, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını o kadar güçlü ki, salgının zirvesindeyken salgından sonraki dünyanın öncekiyle aynı olmayacağını söyleyenlerin sözleri kelime oyunu ya da dayanaksız bir düşünce niteliğinde değildi.
Gerçekten bir doğum sancısı, belirsizlikler ve zorluklar var. Ancak bunların hepsinden, bize şekillenmek ve yeniden oluşmak üzere olan gerçeklerin olduğunu gösteren bir nebze loş bir ışık yayılıyor. Bugünkü tüm bu uluslararası belirsizliğin ortasında en açık nokta şu ki, kendimize güvenmemiz ve her ülkenin ne kadar zor, meşakkatli ve kaynaksız olursa olsun imtihan ve inşa sürecine girmesi gerekiyor.
İlk olarak, dayanışma ve işbirliğine ilişkin uluslararası söylemin herkes için geçerli olduğu akıllarımızdan çıkmamalı. Zira dünya, yalnızca kendine güvenen, yolunu bulan ve yalnızca desteğe ihtiyaç duyanlarla dayanışma içindedir.
Toplumların toplumsal değişim ve olumlu ekonomik ve sosyal çözümler bulmak için kolları sıvayıp çaba göstermeye, ter dökmeye, fikir vermeye ve gayret etmeye hazır olduklarını kanıtladıkları an, devletin kendine güvenme yoluna girdiği andır.
Şu bir gerçek ki, kendimize güvenmemiz elzemdir. Toplumlar kendilerini inşa eder, temellerini atar ve sonra siz kendi başınıza toparlanma ve inşa etme sıkıntılarından başarıyla geçtikten sonra dünya size yardım elini uzatır.
Bu, dışarıdan bakıldığında faydasız gibi gözükse de gerçekçidir. Bu, başlı başına bunu bir varoluş felsefesi olarak benimsemek için yeterlidir.
Tabi ki kendimize güvenmek için, var olan şeyleri ve kendi kendimize yeterek yaşamanın temel etmenlerini inceleyen ve her türlü beşeri ve doğal kaynağı akıllıca ve iyi bir şekilde yönetmenin hedeflenmesi durumunda mevcut olanlarla ulaşılabilir olanları kıyaslayan toplumsal bir işbirliği ve sosyal bir birlik olması gerekiyor.
Aslında toplumlarımız zekaya, genç insan gücüne ve çocuklardan oluşan geniş bir demografiye sahiptir ki bu durum toplularımızı ufku, geleceği ve soy devamlılığı olan toplumlar yapmaktadır. Bu çok önemli bir konu çünkü nüfusunun ciddi derecede yaşlı olmasından ve çocuk sahibi olma isteksizliğinden mustarip gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkeler vardır. Bir toplumdan bahsettiğimizde, yarından ve gelecek nesillerden bahsetmiş oluyoruz. Bu, nasıl tartıp değerlendireceğimizi bilirsek aslında bir zenginliktir.
Öte yandan, Arap ülkelerinde son yıllarda elde edilen kazanımları olumsuz olarak görmek yanlıştır. Zira günümüzde yeterince nesil ve milyonlarca diploma sahibi kişi var. Tıp, bilim, beşeri bilimler, sosyal bilimler ve mühendislik alanlarında yüksek niteliklere sahip yeterli bir seçkin kitle var. Bütün bunlar, insan sermayesine yapılan önemli bir yatırımın sonucudur. Bu, günümüzde kendine güvenme sürecini her zamankinden daha fazla garanti, mümkün ve başarılı kılacaktır.
Kendine güvenme becerisinin başlı başına, bağımsız Arap devletleri inşa etmeden oluşan bütün bir sürecin sonucu olduğu göz önüne alınırsa, on yıllardır devam eden bağımsızlıktan sonra statülerine bakılmaksızın tüm Arap ülkelerinin kendine güvenme seçeneğini benimseyebildiği veya kendi kendine yetme becerisine sahip olma sürecinde olduğu aşikârdır. Kendine güvenme becerisi, devletin gücüne eklenen olumlu bir sonuç gibidir. Bu yüzden kendine güvenmek, başlı başına kendinle meşgul olmanın bir sonucudur.
Ayrıca toplumlarımızın kendine güvenme becerisine sahibi olması gelişme, dayanıklılık, uyum ve gelişmelere ayak uydurma özelliklerine sahip oldukları anlamına gelir. Dolayısıyla, tüm olası dış destek biçimlerinin en önemlisi, gerçekten kendimize güvenme becerisine sahip olmamız ve üzerine bir şeyler inşa edilebilecek ve geliştirilebilecek minimum miktarda başarıya sahip olmamızdır. Şu noktaya dikkat çekmeliyiz ki, kendimize güvenme yolunda elde ettiğimiz her şey kazanımlar içinde yer alır ve servet alanında oluşturulanların içinde sayılır ancak destek almak kısmen bir yük olabilir.
Oldukça önemli olan bir noktaya da değinmeden geçemeyeceğiz. Kendimize güvenme yolunda ne kadar ilerler ve önemli adımlar atarsak, başka ülkelerle olan ilişkilerimizde güç, kültür, konum ve seçenekler açısından önceliklerimizi ve yaklaşımımızı müzakere etme ve kabul ettirme gücümüz o kadar artar.
Tüm bireysel başarılar, kendine güvenmekle ilgili hikayelerdir. Birey için geçerli olan, toplumlar ve ülkeler için de geçerlidir. Nitekim sadece kendi toplumsal zenginliğine güvenen bir toplumun hikayesi bugün ve insanlık tarihinde dünya tarafından takdir edilmiştir.
Arap toplumları kendine güvenme unsurlarının hepsine sahiptir. Ancak cesareti daha fazla…