İlyas Harfuş
Lübnanlı gazeteci ve yazar
TT

Amerikan itirafı: İran konusunda başarısız olduk!

ABD’li müzakereci Robert Malley’in, daha önce Başkan Donald Trump tarafından defnedilen nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için Başkan Biden’in Beyaz Saray’a gelmesinden bu yana devam eden müzakerelerin akıbeti hakkındaki yorumu şaşırtıcı olmadı. Diplomatik yollar sonuçsuz kalabilir. Nitekim Malley İran delegasyonlarıyla uzun süredir devam eden diyalog ve tartışma turlarının başarısız olma olasılığıyla birlikte ‘askeri seçeneğin’ seçenekler arasında yer aldığını vurguladı. Ancak, İran ile müzakerelerin girdiği mevcut çıkmazın duyurulması sürpriz oldu. Bu aynı zamanda mevcut ABD yönetiminin politikasının ve çatışmaları çözme konusunda uzman olan Malley’in teorisinin başarısızlığının ilanıdır. Washington’un bölgedeki politikasına uymayan akım ve partilere ayak uydurmakla suçlanan Malley gibi birinin kendi pozisyonunda bu kanıya varması, Biden’ın İran’a yönelik politikasının dayandığı temellerin en başından beri sağlam olmadığı anlamına geliyor.
Biden’ın politikası, devletler arasındaki ilişkileri gerçeklere değil beklentilere göre düzenleme gibi garip bir kurala ya da wishful thinking (hüsnükuruntu) adı verilen tutuma dayanıyordu. Bu çerçevede Biden, İran rejimine karşı iyi niyet göstermenin, ister ülke içindeki vatandaşlarıyla ilişkilerinde olsun isterse de izlediği silahlanma programlarında ya da bölge ülkelerinin işlerine müdahalesindeki davranışlarında olsun bir değişikliğe yol açabileceğine bahse girdi. Biden görüşünü, Eylül 2020’de ABD seçimlerinden iki ay önce CNN’de yayınladığı bir yazıda, “İran'la başa çıkmanın daha akıllıca bir yolu var” şeklinde dile getirmişti. Biden, seçilmesinden bir hafta sonra The New York Times’ta Thomas Friedman ile yaptığı röportajda Trump’ın İran’a yönelik politikasını eleştirdi. Biden’ın eleştirisi temelde iki noktadan hareket ediyordu. Birincisi, onun nükleer anlaşmadan geri çekilmesi ki bu, Tahran’ın denetimsiz uranyum zenginleştirmeye geri dönmesine ve böylece programının komşularına ve Amerikan çıkarlarına tehlikesinin artmasına sebep oldu. Bu geri çekilme ABD’yi, onunla yürümeyi ve anlaşmaya olan bağlılıklarından geri adım atmayı reddeden müttefikleri karşısında yalnız bıraktı. Ayrıca Biden, Friedman ile yaptığı görüşmede, İran’ın komşularının ve özellikle de Körfez ülkelerinin Barack Obama yönetiminin izlediği uzlaşı politikasının geri dönmesinden neden endişe duyduğunu anladığını vurgulayarak onların da müzakere masasında olacağına söz verdi.
Ancak bundan sonra olan şey, ABD’nin bölgesel müttefiklerine herhangi bir rol verilmeden ve onların İran politikaları konusundaki tutumları dikkate alınmadan müzakerelerin başlamasıydı. ABD’nin Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerdeki geri çekilmesi, İran’ın bu üç ülkedeki rolünü güçlendirmesine katkı sağladı ve ‘Devrim Rehberi’ Ali Hamaney’e bu ülkelerdeki ‘zaferleri’ ile övünme fırsatı verdi. İran’ın zafer duygusu taleplerin tavanını yükseltti ve listeye, ABD’nin terör örgütleri listesinden ‘Devrim Muhafızları’nın çıkarılması gerektiği talebini ekledi. Ayrıca İran, nükleer programını durdurma veya uranyum zenginleştirmeyi dondurma taahhüdüne bağlı kalmadı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), yakın tarihli bir açıklamada, Fordo Nükleer Tesisi’ndeki zenginleştirme oranının yüzde 60’a ulaştığını doğruladı. Bu, nükleer silah üretmek için gereken seviyeye yakın bir yüzdedir. İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından yapılan ortak açıklamada, İran’ın bu adımının hiçbir gerekçesi olmadığı belirtildi.
Tahran, nükleer silah programını ‘küresel kibir’ olarak tanımladığı şeyle yüzleşmesinde nüfuz aracı olarak görüyor. Bu kibrin tepesinde de ABD bulunmaktadır. Bu bağlamda ABD ve Batılı ülkelerle yüzleşme İran’ın tek takıntısıdır. Ülke içinde muhalifler harekete geçtiği taktirde İran, onları yurtdışına ajanlık yapmakla suçlamaya hazır bekliyor. Protesto seslerinin kendi politikası ve topluma dayattıklarıyla ilgili kendi iç sebeplerinden kaynaklandığını görmezden geliyor. Bu protestolar, Mahsa Amini’nin gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesi ve sonra sayıları 300’ü geçen cinayet ve suikast neticesinde yaşananlardır. İran rejimi ve ‘Devrim Rehberi’ Ali Hamaney, protestoların nedenlerine bakmak yerine protestoları bastırmakta başarılı olduğu için Devrim Muhafızları’nı tebrik etti ve protestocuları isyancı ve terörist olmakla suçladı. İşte ülke içerisinde yaşananlar bunlardır. Yurtdışına gelince, komşu ülkelerde konuşlandırılan milislerin faaliyetleriyle birlikte Hamaney, zaferler elde etmekle ve Amerikan çıkarlarına darbe vurmakla övünüyor. İran’ın insansız hava araçları, milisleri destekleme, istikrarı bozma ve halkı terörize etme araçlarına dönüştü. Ayrıca Ukrayna’da olduğu gibi, İran faaliyetlerinin geleneksel sahaları arasında bulunmayan yerlere de ihraca uygun bir meta haline geldi. Nitekim Tahran, kendisine ait olmayan savaşta varlığını kanıtlamak için Moskova’nın yanında Ukrayna halkına müdahale ediyor.