Kahramanmaraş’taki yüksek şiddetli, yüzeye yakın gerçekleşen ve çevre illeri de etkileyen deprem, kelimenin tam anlamıyla sadece Türkiyelilerin değil tüm haberdar olan insanların canını yaktı. Her ne kadar devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, dünyadaki neredeyse tüm ülkeler, sivil vatandaşlar el birliği ile müdahale etmeye çalışmış olsa da hem depremin büyüklüğü, hem deprem bölgesinde depreme dayanıklı inşa edilmemiş binalar ve geç kalınma nedeniyle kelimelerle ifade edilmeyecek kadar büyük acılar yaşandı, emin olun yaşanmaya da devam edecek. Böyle bir afetin tesellisi olmaz ama en azından enkaz altından kurtarılan insanlar, Türkiye’nin iyi ilişkileri olmamasına rağmen yardıma koşan ülkeler, elleriyle moloz kaldırmaya çalışan insanlar en azından acıyan insanlığımıza az da olsa merhem oldu.
Deprem normal bir şey değil aynı zamanda yıkıcılığı bu kadar yüksek olunca ve ortaya büyük bir çaresizlik çıkınca insanların da normal tepki vermesini bekleyemeyiz, bu gerçekten çok ciddi bir şok durumu. Hangi insan, aç ve üşürken enkaz başında, enkaz altındaki sevdiklerinin sesini duyarak normal kalabilir. Ya da internet ve televizyon haberleri vasıtasıyla bu duruma şahit olan insanlar nasıl makul ve normal kalabilir? Şok içindeki insanlardan öfke taşması gayet normal bir durum, makul olmalarını beklemek abes olurdu.
Zannediyorum Kovid-19 sırasındaki ani karantina kararları nedeniyle insanların “yoksunluk” hissiyle neler yapabileceğini yakın zamanda görmemiş olsak şu durumda bile insanların zaruri olan su, ekmek, battaniye gibi temel ihtiyaçlarını bazı yerlerden izinsiz almasını anormal karşılayabilirdik. Ancak durum böyle olunca artık biliyoruz ki, insanların yıkılan dükkanlardan televizyon, ütü vesaire değil, temel ihtiyaç maddelerini yağma yapmadan alması gayet normal bir durum. Dolayısıyla birkaç parça temel ihtiyaç maddesi alınması yağma değildir. Ancak şöyle vahim durumda bile yağmayı aklına getiren varsa ve bu eylemi gerçekleştirmesi halinde, insanların çıldıracak kadar öfkelenmesi normal bir durumdur. Ancak yağmacı mı yoksa depremzede mi olup olmadığı bilinmeden ya da yardımcı olmak için bölgeye gelmiş insanlar olup olmadıklarını bilmeden, bu insanlara “hırsız, yağmacı” denilerek linç edilmesi doğru değil. Yağmacı dahi olsalar meydan dayağı ya da linç etmek bu durumla mücadelenin yolu değildir, bu kişiler tespit edilir ve adalete teslim edilir zira aksi durumda ortaya mevcut kaosun üzerine daha büyük tehlikeler oturur ve bunun ucu kaçtı mı bir daha toparlamak gerçekten zor olur.
Depremi tecrübe etmiş insanların yaşadıklarından sonra normal olmayan davranışlar sergilemesi, öfke nöbetleri yaşamaları gayet olağan bir durum demiştim, ancak bölgeyi izleyebildiğimiz kadarıyla gördüğümüz maalesef şu; depremzedeler öfke konusunda daha sakinken, depremi tecrübe etmemiş ancak orada bulunan bazı gazeteciler ve siyasetçiler daha öfkeli, daha tepkili… ya da bölgeye hiç gitmemiş, sosyal medya üzerinden yorum yapanlar, yaşayanlardan çok daha öfkeli… Bunu anlamak mümkün değil. Bilip bilmeden, provokasyona mahal vermeyi huy edinmiş birkaç tipolojinin evlerinde çay, kahve içerken “İlk önce AK Partililer kurtarıldı, Suriyeliler yağma yapıyor, entarili Araplardan yardım eden olmadı, mülteciler hırsızlık yapıyor” gibi gerçeği yansıtmayan yalan haberleri sosyal medyadan kusmasını; “Amerikalıların yardımını istemiyoruz, UNESCO çocuk çalmaya geliyor” diye üfürmelerini; enkaz altından çıkan insanlara “Tekbir getirmeyin, niye tekbir getiriyorsunuz, enkazdan çıktın başörtüsünü ne yapacaksın” diye bağırmalarını; tüm İslami referanslı -bu da ne demekse- STK’lar oradayken, tüm Müslümanları hedef alarak “Sarıklı, cübbelileri niye burada göremiyoruz” diye sızlanmalarını anlamak mümkün değil. Çünkü kendi içlerinde biriktirdikleri nefreti kusmak için yalandan bir düşman yaratıp ona saldırıyorlar! İlk etapta bu tiplerin bir karşılığı olmadığını düşünüyordum ancak sosyal medyada neredeyse depremzedelerden çok bu provokatif ifadelere tevessül edildiğini görünce açıkçası ürktüm. Bu kadar din karşıtı, ırkçı, ayrımcı, yalan ifadeyi böyle acı günlerde bile çekinmeden kurabilenler en az 5 şiddetinde bir deprem kadar toplumsal birlik için bir tehlike!
Hatay, depremin en fazla zarar gören yerlerinden biri… Hatay, medeniyetler beşiği, sadece Hatay değil tüm deprem bölgesi öyle; Ermeni, Kürt, Türk, Arap, Alevi, Müslüman, Hristiyan, Yahudi… her dinden, her ırktan insanların toprağı orası, ırkçılığın en son yapılacağı yer orası. Üstelik orada cümle milletin canı yanmış, tarihi, mabedi yıkılmışken fırsattan istifade ırkçılık yapmak kimin aklına gelir ya da hangi vicdana sığar? Hiçbir millet tümden suçlu değildir, suç bir millete ait bir durum değil, suç bireysel bir durum, birkaç yanlış hareketi tüm mültecilere mal etmek hangi adalete sığar?
Deprem sadece Türkiye’de olmadı, Suriye’de de oldu. Savaş olan bir ülkede… insanlar toplu mezarlara gömülüyor, kefen bulunamıyor, şehirlerden ceset kokuları yükseliyor. Suriye’de hamile bir anne, bebeği kordonuna bağlı halde ölü bulundu. Bebek anne kordonuna bağlı yaşıyor. Suriyeli Ömer Ali, deprem sonrası Maraş’ta dükkanındaki meyve ve sebzeleri yol kenarında ihtiyacı olanlara dağıtıyor. Yurt dışından ceset torbası isteyecek kadar büyük bir yıkımın, acının içindeyiz. Tüm bu sadece yazılan değil yaşanan acıların içinde aklınıza ırkçılık yapmak nasıl geliyor? New York Belediye Başkanı Türk camisini ziyaret etmişken, İran ve İsrail uçakları Türkiye içinde yan yana gelmişken, 35 yıl sonra Ermenistan sınır kapısı yardım için açılmışken, Meksika’dan sivil kurtarma ekipleri Maraş’a yardıma gelmişken bu neyin ırkçılığı? Dünyanın hemen hemen her ülkesinden maddi, manevi yardımlar gelmişken bu neyin ırkçılığı? Bir de şöyle soralım; bu deprem evet çok etkili ve yıkıcıydı ancak depreme dayanıklı yapılarımız olsaydı daha az zararla atlatırdık ama bildiğiniz üzere yoktu, şimdi malzemeden çalan, uygun olmayan binaya ruhsat verenler de Türkiyeli, orada yıkılmayan binaları yapanlar da Türkiyeli… Nasıl ki depremde bu kadar yara almamıza neden olanların kabahatlerini ırklarına, dinlerine bağlayarak geneli itham etmiyorsak, birkaç ahlaksıza bakıp binlerce insana onur kırıcı ithamlarda bulunamayız. Eğer bunu ayıracak kadar asgari fehmetme kabiliyetiniz yoksa, insanlara insanlık dersi vermek üzere sosyal medyaya çadır kurmayın, önce kendinizi içinizdeki kötülük enkazından kurtarın!
TT
Deprem, ırk, din ayırmıyor!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة