Cuma Bukleyb
TT

Yapay zekâ nereye gidiyor?

Yapay zekâ teknolojisi, son zamanlarda gerçekleştirdiği şaşırtıcı ilerlemeyle birçok çevrede endişe kaynağı haline geldi. Pek çok siyasetçi, uzman, bilim adamı, entelektüel ve akademisyen, bu günlerde endişelerini dile getirmeden edemiyor ve muhtemel tehlikelerin sonuçları konusunda uyararak hükümetleri, dünyayı muhtemel bir kötülükten koruyacak kısıtlamalar ve kontroller getirmek için hızlı davranmaya çağırıyor.

Birleşik Krallık hükümeti, yapay zekâ teknolojisinin kullanımını yasallaştırma niyetinin bir ifadesi olarak bu konuda bir ‘beyaz kart’ sunmak için girişimde bulundu. Ancak bu girişim, uzmanlar tarafından hoş karşılanmadı, çünkü onlara göre bu, yakın tehlike düzeyine çıkmıyor. Basında çıkan haberlerde ABD Başkanı Joe Biden’ın, yapay zekânın yanlış ellere düşme ihtimalini tartışmak üzere geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray’da yardımcıları ve danışmanlarıyla yaptığı bir toplantıdan bahsedildi. Aynı mesele, Avrups Birliği’nde de tartışma konusuydu.

Birkaç gün önce Japonya’nın Hiroşima kentinde düzenlenen G7 zirvesinin gündeminde de bu endişe vardı. Birleşik Krallık Başbakanı, yapay zekânın doğurabileceği muhtemel riskleri önleyecek kısıtlamalar getirilmemesinin sonuçları konusunda diğer liderleri uyardı. Sayın Rishi Sunak’ın söyledikleri, hükümetindeki Teknoloji Bakanı’nın daha önceki açıklamaları ve Birleşik Krallık’ın yapay zekâ teknolojisinin gelişimi önündeki engellerden arındırılmış bir ortam oluşturmaya çalıştığı yönündeki ifadeleriyle çelişiyor.

Geçen hafta Birleşik Krallık’taki büyük okulların bazı müdürlerinden oluşan bir koalisyon arasında yapay zekânın eğitim sürecine etkisini incelemek üzere bir toplantı düzenlendi. Toplantı bitiminde de yapay zekânın eğitime ilişkin tehlikesine dair uyarıda bulunan bir bildiri yayımlanarak bu konunun takip edilmesi için bir uzman komitesi oluşturuldu. Eğitime ilişkin bu uyarı, British Telecom (BT) şirketinin açıklamasıyla aynı zamana denk geldi. Bu açıklamada şirket, 2030 yılına kadar 10 bin çalışanını işten çıkarıp onların yerine yapay zekâyı geçirmek istediğini belirtti. Goldman Sachs Bankası ise dünya çapında yaklaşık 300 milyon işin yapay zekâ teknolojisinin gelişimini nedeniyle tehdit altına gireceğini öngörüyor. Bundan önce basında birçok şarkı sözü ve roman yazarının, eserlerini ortaya koyarken yapay zekânın yardımına başvurduklarını doğrulayan haberler görmeye başladık. Basında çıkan haberler, yazım aşamasında yapay zekâya başvurduğunu belirten yazarların isimleriyle Amazon’da satışa sunulan 200’den fazla kitabın yayınlandığını bildiriyor. Geçen ay Londra’daki kitap fuarında tartışmaların çoğuna bu konu hâkimdi. Geçtiğimiz hafta Londra’da bir Arap gazetesinde editör olarak çalışan bir arkadaşımla görüştüm. Sohbet ederken bana şaka yollu şöyle dedi: Yakın gelecekte gazeteler, sizin gibi yazarlara ihtiyaç duymayacak ve yapay zekânın yazdığı makaleler ve haberlerle yetinecek! Yapay zekâ, dezenformasyonda ve nefret söyleminde kullanılırsa ne olur? Yıllardır sahtekârlık ve hilecilikten mustarip olan akademik çalışmalardan hiç bahsetmeyin artık!

Sorun şu ki tehlike bununla da bitmiyor. Geçen hafta yapay zekâ teknolojisi sektöründeki en büyük uzmanlardan biri ve ChatGPT sistemini geliştiren OpenAI şirketinin CEO’su olan Sam Altman, yapay zekâ kullanımının muhtemel tehlikeleri konusunda uyarıda bulunarak bunun ‘seçimlere hile karıştırmak, mali piyasalarla oynamak ve suçluların insanları kandırmasına yardımcı olmak’ için kullanılabileceğine dikkati çekti. Bu, bu alanda birçok bilim adamı ve uzmanın bu yaklaşıma şiddetle karşı çıktığı gerçeğini değiştirmiyor. Bu kişilerin söylediğine göre bu yönelim, bilimsel araştırma özgürlüğüne sınır getiriyor. İçlerinden biri, yapay zekânın bir çatal gibi olduğunu savundu; nitekim çatalı, makarna yemek için de kullanabilirsiniz birini yaralamak için de tabi ikinci durumda sorumluluğu üstlenmelisiniz.

Tarihten, bilimsel gelişme alanındaki insani ilerlemenin yeryüzündeki hayatı iyileştirmek için gerekli olduğunu, ancak bunun bir bedelinin de olacağını öğrendik. Sanayi Devrimi, kırsal nüfusu şehirlere çekerek tımar sistemini bitirdi. Bununla birlikte emperyalizm ve hammadde elde etme mücadelesi gibi daha tehlikeli bir aşamanın önünde kapıları ardına kadar açtı: sömürgecilik, halkların servetlerini yağmalama, iki dünya savaşı ve dünyanın iki kampa bölünmesi. Bir sonraki atom aşaması bizi, yeryüzündeki hayatın sonuna dair sürekli bir korkuyla yaşar hale getirdi. Bu korku bize nükleer caydırıcılık getirdi ve böylece geçici olarak kurtulduk. Şimdi de elektronik aşama ve yapay zekâ! Hepimiz bilimsel insani gelişmenin bu yeni aşamasının ve yol açabileceği tehlikelerin faturasını ödemeye hazır olalım. Bu, korku ve endişe bakımından öncekilerden aşağı kalmayan ama gerekli de olan bir aşama.