Hamas ile hiziplerin gerçekleştirdiği “Aksâ Tufanı” Operasyonu’nun ardından işte yine Gazze’de faydasız yeni bir savaşla karşı karşıyayız.
Faydasız savaşlar diyorum çünkü bunlar stratejik bir hedefi olmayan ve arkasında İran’ın ve ona bağlı odakların bulunduğu hiziplerin özel çıkarlarını gerçekleştirmek için başlatılan savaşlar.
Ticaret savaşları diyorum çünkü operasyonun arkasında duranların bir planı projesi yok.
Bu operasyonun sonucunda İsrail geri mi çekilecek? Hayır!
Örgütlerin bu operasyonun ardından müzakere masasına oturmak için herhangi bir planı var mı?
Cevap yine aynı: Hayır!
Aslında Aksa Tufanı, Hamas’a ve diğer Filistinli örgütlere 24 saatlik yayın garantisi veren, sonra da Filistinliler için on yıllar boyunca yaptırımlar ve sıkıntılar doğuran uçak kaçırma operasyonuna benziyor.
Aksa Tufanı görüntülerinin ‘gönüllere şifa’ verebileceğini düşünen varsa, bilinsin ki sonuçları, kalpleri kanatacak ve Hamas ile diğer örgütlerin liderleri lüks otellerde kalırken kurban olan her zamanki gibi günahsız Filistinliler olacak.
Bu operasyonun Gazze’de yeni bir ticaret savaşına yol açtığını söylüyorum, çünkü zamanlama manidar. Kazanımların sonuçları da vahim ve Filistinlilerin lehine bir sonuç vermeyecek. Bölgesel ve uluslararası etkenler, maceraları yersiz kılıyor.
Zamanlama manidar çünkü şu an Suudi Arabistan ile ABD arasında, Filistinliler için daha iyi yaşam koşulları temin edecek şekilde İsrail’le bir barış fırsatı oluşturmaya yönelik bir müzakere söz konusu.
Zamanlama manidar, çünkü şu an İsraillilerin kendi aralarında Netanyahu’ya karşı bir bölünme mevcut.
Üstelik Mısır, seçim arifesinde ve ABD de seçim kampanyasının başlarında.
Zamanlamanın manidar olduğunu söylerken aynı zamanda arkasında İran’ın olduğu bir komplonun varlığını ve Hamas ile örgütler tarafından makul bir siyasi değerlendirmenin eksikliğini de kastediyoruz ki bu onların Gazze’de daha önce yaşanan her savaşta olduğu gibi bu yeni savaşta da değişmeyen yaklaşımları olageldi.
Makul bir siyasi değerlendirmenin olmadığı açık. Hele de bu operasyonun, Filistin davasının ABD’de Demokratlar arasında benzeri görülmemiş bir sempatiyle karşılandığı ve Netanyahu’yla açık bir husumet içinde olduğu söylenen Başkan Biden’ın İsrail’e sempati besleyen son başkan olabileceğinin söylendiği bir zamanda gerçekleştiğini düşünürsek…
Filistin davası, ülkeler ve kuruluşlar açısından Avrupa’da da bir sempati görüyor ve Batı solu bu meseleye her zamankinden daha güçlü bir destek gösteriyordu. Tüm bunlar bu operasyonların ardından yayınlanan görüntüler ve videolar arasında o destek de ortadan kaybolacak. Artık kimse İsrail’e karşı tek bir hak söz söylemeye cesaret edemeyecek.
Öte yandan İran, gerçek bir barış ya da özellikle bir Suudi-İsrail barışı görmek istemiyor. Çünkü bu gerçekleşirse bölgenin çehresini değiştirecek bir barış olacak.
Hamas ve diğer örgütler herhangi bir barışın, birbirini besleyen çıkar oyununun sonu anlamına geleceğinin, Filistin Yönetimi’ni tekrar ön plana çıkaracağının ve gerçek bir barış sürecini canlandıracağının farkındalar.
Aynı şekilde bu barış, ekonomik ve insani sıkıntıların hafiflemesi bakımından Filistinliler için de yaşam gerçekliğini değiştirecek ki bu, Hamas ile diğer örgütleri zayıflatacak; Bölgede barış düşüncesine yeni bir tasavvur alanı açacak.
Velhasıl bu iki tarafın da (Örgütlerin ve Netanyahu’nun) çıkarına olan yeni savaşın sonucunda İran’ın bölgeyi tahrip kartlarını güçlenecek, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler), Hamas ve örgütler yeniden konumlanacak ve arabulucuların oyunları geri dönecek. Kaybedense hiç şüphesiz Filistin davası ve Filistin halkı olacak.
Halk düzeyinde alkışlar ve tezahüratlar ne kadar yükselirse yükselsin, denklemde değişen hiçbir şey olmayacak. Nitekim bölgemiz on yıllardır bunlara sahne oluyor lakin bir faydası görülmüyor.
Aksine sonuçları, tam tersi ve vahim oluyor.