Gazze'de masum insanların kanının döküldüğü ve saçıldığı kanlı bir intikam savaşı yaşanıyor. Bu arada Gazze'deki kanlı savaşa ilişkin, Gazze dışından, hatta ülke ve bölge dışından, Gazze'deki masumların başlarına düşen İsrail'in top mermilerinden ve füzelerinden uzakta yapılan açıklamalar başta olmak üzere, bir şarkıcılar korosunun başlattığı ateşli açıklamalar yarışı var. Silahlardan değil, histeri kahkahalarından nefes bile alamayan sanatçı ve gazetecilerin, fanlarının beğenisini kazanmak için şu ya da bu şekilde kamuoyunu kışkırtan ateşli açıklamalar yaptıklarını görüyoruz.
Ateşli açıklamalar korosuna siyasetçilerin ve eski bakanların da katıldığını görüyoruz. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan bile şu sözlerle ateşli açıklamalar korosuna katıldı: "Tel Aviv'in suçlarının devam etmesi için zaman hızla tükeniyor." İran Devrim Muhafızları Komutanı da; "Gazze halkına karşı devam eden suçlarda Tel Aviv için zaman daralıyor" dedi. Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ayrıca "hiçbir gücün karşı koyamayacağı askeri caydırıcılık” ile de tehdit etti.
Bazılarının başımızı şişiren retorik tarihsel “direniş” söylemine rağmen Hizbullah'ın Aksa Tufanı’na ürkek katılımı, Yemen'deki Husilerin hayali hedeflere birkaç füze fırlatmakla yetinen zayıf katılımından pek de farklı değil.
İran Hava Kuvvetleri Komutanı ise daha önce, direnişe balık vermek yerine onlara olta yapmanın öğretilmesi gerektiğini söylemişti. Bu durum mevcut çatışmanın çok cepheli bölgesel bir çatışmaya dönüşeceğinin habercisi ve bilhassa İsrail'in Washington Büyükelçisi Michael Herzog'un şu açıklamasından sonra pek çok uzmanın korktuğu şey de bu. Büyükelçi "İsrail liderliği perde arkasında İranlıların bunda parmağı olmasından şüpheleniyor" demişti.
Husi milisleri ve Hizbullah milisleri gibi çoğunlukla direniş veya kurtuluş hareketleriyle ilgisi olmayan gruplar var. Ama Filistinlilerin arzu ettikleri ve topraklarını geri alma konusunda sonuç elde edeceğine inandıkları direniş yöntemini seçme haklarına müdahale etmeye çalışıyorlar.
Ateşli açıklamalar yapanların bir kısmı başkalarının tüfekleriyle, askerleriyle kendi savaşlarını yürütüyorlar. Zaman zaman ateşli açıklamalar yapmaktan vazgeçmiyorlar. Direniş adı altında kendi özel, bölgesel ve uluslararası hesaplaşmaları için bölgedeki kollarını kullanmak dışında doğrudan silahlı çatışmaya girmeye ise cesaret edemiyorlar.
Kartları karıştırmaktan ve oğlunu Kaliforniya'da savaş cehenneminden uzak tutarken, İsrail’in evlatlarını, yakıtı insan olan bir savaşın içine atan Netanyahu'nun ateşli açıklamalarından yararlanmaktan uzakta, krizdeki hükümeti krizi yönetemiyor ve bunu bir yok etme savaşı, bir varoluş savaşı olarak ele alıyor.
Topraklarını geri almak ve üzerinde barış içinde yaşamak Filistinlilerin hakkıdır. İsrail ordusunun savaşta yaptığı gibi sivilleri, hastaneleri, camileri ve kiliseleri bombalamak ise meşru müdafaa hakkını aşarak bir savaş suçuna, Filistinlilere yönelik bir soykırıma dönüşmüştür.
İsrail ne kadar yıksa, öldürse, zorla yerinden etse ve İsrailli askerleri zorlasa da güçlü Filistin halkını ortadan kaldıramaz. İsrailli askerler Filistinliler ölmedikçe topraklarından söküp atamayacaklar çünkü onlar yüksek palmiye ağaçları gibi ayakta ölürler.
Çatışmanın çözümü uzadı ve şu anda 80’inci yılını yaşıyor. Bu "çok medeni dünyada” Filistinliler hâlâ işgal altında ve "Ortadoğu’daki tek demokrasi" dedikleri bir gücün zulmü altında acı çekiyorlar. Evet, “Ortadoğu'daki tek demokrasi”, tekrarlanan uydurma savaşlarla yok edilen ve çoğu kurbanın çocuk ve kadın olduğu Filistinlilerin kafatasları üzerine inşa edildi.
Çatışmanın etkili çözümü, özellikle Birleşmiş Milletler'in 1947'de Filistin'i iki devlete bölen bir kararı kabul etmesinden itibaren, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs'ü tanımlayan Yeşil Hat'tan oluşan 1967 sınırları içerisinde bir Filistin devletinin kurulmasıdır. İsrail, tarihi Filistin topraklarının dörtte üçünü yuttu ve bir devlet kurma ihtimalini engellemek için geri kalan çeyreğin dörtte birini de İsraillilerin art arda yaptığı girişimlerle yerleşim yerleri ile parçalanmış ve tükenmiş bir halde bıraktı. Ama buna rağmen, uluslararası toplum baskı yaparsa, bugün Gazze'de olduğu gibi herhangi bir temasın, çatışmanın veya savaşın ana nedeni olan İsrail yerleşim yerleri tahliye edilebilir.