Henry Kissinger ya da Enver Sedat'ın dediği gibi ‘Sevgili Henry’, yorulmadan çalışan ve yorulmadan ödül alan örnek bir ABD’li göçmendi. Almanya'daki Nazi zulmünden kaçarak ailesiyle birlikte ABD'ye gelen ‘Heinz’, tüm göçmenler gibi bir Amerikan ismi aldı ve adı Henry oldu. Henry akşamları gece okuluna gidiyor, gündüzleri ise bir tıraş fırçası fabrikasında çalışıyordu. 1950'de Harvard'dan felsefe alanında üstün bir başarıyla doktora derecesi aldı.
Hiç şüphe yok ki, Harvard'da profesör olacak Alman Yahudi mülteci, kendi etrafına bir hale örme konusunda iyi veya usta olan adamlardan biriydi. Geçtiğimiz yüzyılda bu ‘kendi kendine sanayi’ sanatında ondan önce Winston Churchill, Charles de Gaulle ve Mahatma Gandhi gibi diğer devler geldi.
Birkaç gün evvel sona eren yüz yıllık ömür, Sevgili Henry’nin yaşadığı şekliyle diplomasinin yüzüncü yılıydı. Çin'e açıklıktan, Ortadoğu'nun ‘mekikçisine’, Vietnam'daki müzakereciye, Kamboçya'daki yok ediciye, Latin Amerika'daki komplocuya, Avrupa'daki terk ediciye, ağlayan Golda Meir'e... Tartışmalı bir insan kitlesi, Dünya'daki olaylara sanki onun malıymış gibi dalmıştı. İnsan, Henry'nin kendisinin ölmesine nasıl izin verdiğini merak ediyor. Muhtemelen evrende bir olayın meydana gelmesine izin vermeyen ve bu konuda söz sahibi olmayan falcıların yöntemlerine benzer yazılar, notlar ve tahminlerle kendini bir yüzyıla daha hazırlıyordu. Kissinger, aktif diplomasiden çıktığında bir danışmanlık şirketi kurdu. Zamanını belirli fiyatlara sattı: Henry ile kahvaltı, öğle yemeği fiyatı, akşam yemeğine özel indirim… Konuklarının ona, onun verdiğinden daha fazla malzeme verdiğinden eminim.
Kissinger'ın hareketlerinde pek çok akrobasi vardı. Özür dileyerek, geçen yüzyılın diplomasisinde diğer bazı Amerikalı diplomatların daha etkili, daha bilge ve değerli olduğuna inanıyorum. Ön saflarda efsanevi George F. Kennan, Averell Harriman ve George Marshall (Avrupa Yeniden Yapılanma Projesi'nin sahibi) yer alıyor.
Kissinger'ın öneminin büyük kısmının temsil ettiği ülkeden kaynaklandığını unutmamalıyız. Eğer doğduğu ülkenin Dışişleri Bakanı olsaydı, hiç bu kadar öneme sahip olmayacaktı. İnsan ne kadar çok şey yaparsa, yaptıkları da insanı o kadar değerli kılar.
Bir hafta içinde ‘diplomatik yüzyılın’ sahibi Kissinger ve ‘borsa yüzyılının’ sahibi Charlie Munger yaşamını yitirdi. Wall Street'tekiler bunu zar zor fark etti. İlkinin yaşamı savaşlardan ve gerçekçi ya da ‘pratik’ politikalardan oluşuyordu. İkincisi ise hayatını kâr ve kazançla doldurdu.