Uzun zamandır futbol ile ilgili yazmayı düşünüyordum. Bir belgesel kanalında izlediğim “Kötülüğün Endüstrisi” isimli bir belgesel ve Turkcell Süper Kupa finalinde Suudi Arabistan’da yaşananlar bu süreci hızlandırdı.
Öncelikle belgeselde ele alınan konulardan kısaca bahsedip futbolun bu endüstrinin bir parçasına nasıl dönüştüğüne değineceğiz. Belgeselin tanıtım sloganı; “Dünyanın en çarpık ve vicdansız ekonomilerinin kirli yüzünü ‘Kötülüğün Endüstrisi’ açığa çıkarıyor!” Fragmanda ise; “Dünyadaki karanlık düzenin kapıları aralanıyor. Şekil değiştiren terör saldırılarından gıda suçlarına, siber dünyanın karanlık dehlizlerinden yeni nesil uyuşturucu kartellerine, kuralları yok, merhametleri yok, hırslarının sonu yok dünyanın en vicdansız sektörleri kötülüğün endüstrisiyle gün yüzüne çıkıyor.”[1] ifadeleri yer almaktadır. Belgeselin ilgili bölümleri izlenirse bu kötülük endüstrisinin; kanlı madenlerden, insan ticaretine, sosyal medya suçlarından fuhuş ticaretine kadar uzandığı ve arkasında hangi karanlık ellerin ve bu elleri yönlendiren güçlerin olduğunu rahatlıkla görebileceksiniz…
Kapitalist toplum, tüketicinin ihtiyaçlarını üretmeyip, ürettiği metalara tüketiciyi uyduran bir üretim biçimi olarak karakterize olmaktadır. Tüketici/spor seyircisi; üreticiler/büyük finans şirketleri, kulüpler tarafından halkın sahte olaylara yönlendirilmiş ihtiyacı, yıldız sporcularla ve onların insanüstü dereceleriyle tatmin olunarak milyonlar kazanılır.[2] Bununla da kalınsa iyi artık her türden sportif faaliyet özellikle de futbol, kumar ve bahis baronlarının hatta devletlerin bile kazanç aracına dönüştürülmüştür. Kazanabilmek için de her yola başvuranların olacağını söylemeye gerek yoktur. Şike, hile, tehdit, şantaj gibi her türlü yöntem kazanmak için birileri tarafından kullanılmaktadır. Hatta bu uğurda çeteler bile kurulabilmektedir. İşte bu sebeple futbol sektörünün de hızla bu kötülük endüstrine dahil olduğu söylenebilir. Çünkü geçmişten günümüze uzanan süreçte diğer spor dallarına fark atarak onların önlerine geçen futbol, XIX. yüzyılın ortalarından başlayarak kitlesel bir nitelik taşıyan çağımızda, kitlelerin gerek seyir ve eğlence talebine gerekse makro düzeyde iktisadi yapının gerektirdiği kitlesel davranış biçimine en uygun spor dalı haline gelmiştir.[3] Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki günümüzde futbol, spor veya oyun olmaktan çok öte bir konuma gelmiştir. Taraftarların döner bıçaklarıyla birbirine girdiğini ve bu uğurda katil olmayı göze aldıklarını düşündüğümüzde, bir spor yani oyun olarak icat edilen futbolun, zaman zaman tehlikeli bir narkotik etkisi yaptığını da kabul etmek gerekiyor. Büyük maçlarda seyircilerin tribünlerden yükselip dalga dalga sokaklara yayılan “ölmeye, ölmeye geldik” biçimindeki tempolu haykırışları, bu etkinin gücünü göstermeye yeter.[4]
Futbolun kötülüğün bir endüstrisi olduğu iddiasını abartı olarak görenlere futbol uğruna neler yapıldığını veya yaptırıldığını yaşanmış örneklerle ispat etmek mümkündür:
1994 dünya kupasında Ekvador-ABD maçında kendi kalesine gol attığı için bahis çetesi tarafında öldürüldüğü iddia edilen “Andres Escobar”ın ölümü daha o yıllarda gidişatın nereye doğru evrildiğinin ip uçlarını veriyordu.
Tribünlerde yaşanan şiddetin hatta ölümlerin ise haddi hesabı yok. Bunlardan birkaç tanesini hatırlamak yeterlidir:
“Arjantin’de oynanan bir futbol maçında bir taraftar tribünde holiganların saldırısına uğradı. Holiganlar tribündeki merdivenden taraftarı aşağı atarak ölmesine neden oldu.”[5] “Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçının devre arasında kapalı tribünde çıkan kavgada bıçaklanan bir taraftar, kaldırıldığı hastanede öldü.”[6]
29 Mayıs 1985’te Brüksel'de Juventus ile Liverpool arasındaki Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçının başlamasından önce Liverpool taraftarlarının İtalyanlara saldırması ve çıkan panik sonucu bir duvarın çökmesi ve taraftarların tel örgülere sıkışması sebebiyle 39 kişinin hayatını kaybettiği “Heysel Faciasını” hatırlatmaya bile gerek yoktur.
Bunların yanı sıra futbolda kazanmak, şampiyon olmak için dönen dolapların, yapılan şikelerin haddi hesabı yok.[7] Bahislerde üzerine oynanan takımların kazanması veya gerektiğinde kaybetmesi için de tehditlerden şantaja kadar her türlü fırıldak döndürülmektedir. Futbol kulüplerinin kara para aklamak isteyen kişiler için bir cazibe merkezi ve araç olduğunu da unutmamak gerekir. Bu işlerin nasıl yürütüldüğü ile ilgili ülkenin önemli spor gazetelerinden birinin yaptığı bir habere bakmak yeterli olur sanırım: “Singapur merkezli bahis çetesinin başındaki isim Wilson Raj Perumal. Europol, Perumal'ın çetesinin 13 bin e-mail'ini inceledi. Çete futbol üzerinden yılda yaklaşık 8 milyon euro'luk haksız kazanç sağlıyor. Bu paranın yaklaşık 1 milyon euro'su Türkiye üzerinden elde ediliyor. Liderleri Perumal, Türkiye pazarında kalabilmek için "reis" lakaplı bir Türk'e ödeme yapıyor. Bahis çetesi, futbolculardan özellikle stoper ve kalecilerle iş birliği yapmayı tercih ediyor. Çete şike yaptırmak için Türkiye'de bir yıl içinde 500 bin euro dağıttı.”[8] Bir başka gazetede atılan başlık yaşanan vahameti açık bir şekilde anlatmaktadır: “Futbolu saran kanser: Bahis ve şike.”[9]
Futbolda şiddetin artmasında ve insanların futbola gerektiğinden fazla anlam yüklemesinde basının rolü de azımsanmayacak kadar çoktur.[10] Zira aynı sektörler basın üzerinden de meseleyi kışkırtıp tahrik etmek suretiyle hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadırlar. Suudi Arabistan’da oynanması gereken maç öncesi yaşananlar ise futbolun siyasete ve ideolojik yaklaşımlara nasıl bir araç haline dönüştürüldüğünü gözler önüne sermiştir.
Futbol, son gelinen noktada halkları kaynaştıracak ve eğlendirecek bir spor aracı olmaktan çıkmış; her türlü kötülüğün ve suçun işlenmesine neden olabilecek bir enstrümana ve “kötülük endüstrisinin” bir aracına dönüştürülmüştür. Zira yirmi iki ülkeyi gezerek dünyanın en popüler sporunun bu ülkelerdeki kültürel ve politik etkisini inceleyen Simon Kuper’in dediği gibi: “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir!”
Kendine özgü dil, ekonomi, hukuk, siyaset hatta inanç sistemi oluşan bu alana acilen tedbir alınmalıdır…
[1] https://www.trtbelgesel.com.tr/bilim-teknoloji/kotulugun-endustrisi 30.12.2023
[2] A. Gür, Spor ve Sosyal Sınıflar, (İstanbul: Aydınlık Yayınları,1979), 8-9
[3] Selma Ulus, “Bir Derbi Cinayetinin Ardından: Futbolda Şiddetin Türk Basınında Temsili Üzerine”, 189
[4] A.Oktay, Medya ve Hedonizm, (İstanbul: Yön Yayınları, 1995), 128
[5] https://www.cnnturk.com/video/spor/futbol/tribunde-cinayet-islendi-iste-goruntuleri 30.12.2023
[6] https://www.superfb.com/tribunde-cinayetSXHBQ11356SXQ 30.12.2023
[7] İddialar için bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/murat-agirel/sike-teklif-eden-bahis-oynayan-futbolcular-2144616#google_vignette 30.12.2023
[8] https://www.fotomac.com.tr/futbol/2013/02/07/iste-sike-iste-cete 30.12.2023
[9] https://www.futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/genel/122-tugrul-aksar/1942-futbolu-saran-kanser-bahis-ve-%C5%9Fike.html, 30.12.2023; Ayrıca bkz: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bahis-mafyasinin-istanbuldaki-toplantisi-ifsa-oldu-yapilan-sikeyi-detaylariyla-749219h.htm 30.12.2023
[10] Ayrıntılı bilgi için bkz: https://globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/Selma%20ULUS.pdf 30.12.2023