Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Biden'ın planı ve İran'ın tepkisi

Araplar, Amerikalılar ve Avrupalılar aylardır ateşkes ve iki devletli bir çözümden bahsediyor. Diğer yandan İranlıların ilk kaygısı Aksa Tufanı Operasyonu ve hatta Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki eylemleriyle herhangi bir bağlantıları olduğunu inkâr etmek oldu. Bu sorumluluk reddi öyle boyutlara ulaştı ki, bazı Filistinlileri sadece İran'ı değil, topyekûn bir savaş başlatmayan Hizbullah'ı da suçlamaya yöneltti! Dahası, günlük çatışmalar sırasında ve karşılıklı gerilimin arttığı bir haftanın ardından, İranlı bir yetkili hemen gelip tacizin daha büyük boyutlara ulaşmayacağına dair güvence veriyor. Bu da Hasan Nasrallah'ın bir keresinde şunları söylemesine neden oldu: “Tek başımıza savaşacağız ve hiçbir tarafın müdahalesine ihtiyacımız yok!” O dönemde bazı gözlemciler İran'da iki görüş ya da iki yönelim olduğunu savunuyordu. Birincisi, Amerikalıları ve İsraillileri savaşa kışkırtma eğilimi. İkincisi ise meseleyi Filistinlilere bırakma ve İran'ın gelecekte de ihtiyaç duyacağı Hizbullah’ın kaderiyle kumar oynamama eğilimi.

Tüm bu düşünceler sona ermek ya da azalmak üzereydi ki ABD Başkanı Joe Biden aniden üç aşamalı planını ortaya attı ve bunun İsrail'e ait olduğunu söyledi. İsraillilerin tamamı ya da bir kısmı, Biden'ın planını kabul etmeye hazır görünüyordu. Netanyahu ise bu planın açıklanması ve bunun sonucunda hükümetindeki aşırı sağın hayal kırıklığı yaşaması nedeniyle tereddütlü görünüyordu.

İranlılar, Biden'ın tutumu ve Çin ya da Rusya'nın karşı çıkmasına rağmen Avrupa ve Araplardan destek almaya başlayan ABD-İsrail planı temelindeki çatışmaları durdurma olasılığı karşısında tamamen şaşırmış görünüyor. İranlılar, iki nedenden ötürü Biden'ın planından duydukları rahatsızlığı dile getirdi. İlki, ABD'nin inisiyatifi yeniden ele geçirmesi ve diğeri ise Hamas'ın, ABD’nin halen üzerinde çalıştığını söylediği planı kabul etme olasılığı! Hamaney, Reisi için taziyelerini sunmak üzere İran'ı ziyaret eden Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e şunları söyledi: “Direniş, Suriye'nin bir özelliği ve ulusal birliğinin temelidir. Direniş olmasaydı İsrail, Ortadoğu ve Batı Asya'yı kontrol ederdi.” İran’ın geçici Cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir de Direniş Ekseni heyetlerine şunları söyledi: “İran'ın Irak, Suriye ve Lübnan'a müdahalesi ve Direniş Ekseni olmasaydı, emperyalistler ve İsrailliler bölgeyi ele geçirecekti.” Ancak en net sözleri Nasrallah'la görüşmek üzere Lübnan'a giden ve yolda Lübnanlı yetkililerle görüşen İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri Kani söyledi: “Direniş Ekseni emperyalizm karşısında istikrar ve sebatın temelidir. Özellikle Gazze'deki mücahitlerin, Hamas'ın ve kardeşlerinin sebatıyla zafere ulaştığı için devam etmelidir.” Uzun bir isteksizlik, müdahale etmiyormuş gibi görünme ve hatta bilmemezlikten gelme döneminden sonra direniş adı altında bu savaş hevesi nerden çıktı? Amerikalılar ve İranlılar arasında bölgede temaslar olduğu daha önce de söylenmişti. Ayrıca ABD elçisi Amos Hochstein'ın kendisinin de bir haber aktarıcısı olduğu söylenmişti. Ancak her iki durumda da asıl amacın Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmak ve Güney Lübnan ile Siyonist varlığının kuzeyindeki baskıyı hafifletmek olduğu görülüyor. İranlılar da diğerleri gibi Amerikalıların Katar ve Mısır'daki arabuluculuk toplantılarına katıldıklarını biliyordu. Ancak İranlılar, Amerikalıların İsrail ve Hamas'ı utandıracak ve kabul etmeye zorlayacak bir girişimle ortaya çıkmasını beklemedi. Bu da şu anlama geliyor: Herhangi bir başarı durumunda İran'ın eli zayıflayacak. Ayrıca Hamas'ın müzakerelere katılması ya da Filistin Yönetimi ile uzlaşmasının mümkün olması halinde denklemler değişecek.

Her iki durumda da ABD inisiyatifi yeniden ele geçirip İran'ın vaat edemeyeceği şeyleri vaat ettiği sürece İranlılar kaybediyor ya da kaybetmek üzere yaşıyor. Vaat edilen şeyler ise ateşkes, Gazze'ye yardım sevkiyatının yapılması, şehrin yeniden inşası ve iki devletli bir çözüme doğru ilerlemek!

Çok iyimser olmamak lazım. Çünkü İsrailliler farklı bir millet. İran Dışişleri Bakan Vekili Lübnan'da Nasrallah ile istişare ederken şunları sordu: Çatışmalar durursa ne yapmalıyız? Savaşın devam etmesi için Hamas’a etki edilebilir mi? Hamas olmadan çatışmalar devam edebilir mi? Hamas, İran’a sormadan ateşkesi kabul ederse İran-Hamas ilişkileri nasıl gelişecek?

İran yirmi yıldan uzun bir süredir sıcak anlardan ve ABD ile nihai çarpışmadan kaçınıyor. Ancak savaş şüphesiz bunu tetikledi. ABD'nin İsrail'in yanında durmaya istekli olması karşısında şaşkına dönen Hamas çekildiğini açıkladı ve ABD de buna inandığını söyledi. Savaşı bir ödül olmadan ve Hamas'ın sadakatini korumadan durdurmaya gelince, kayıp kabul edilebilir olanın ötesinde. Bu nedenle Hamas öfke ilan etti ve Filistin Yönetimi'nin eleştirdiği ‘Filistinlilerin kanının dökülmeye devam etmesini’ umursamadı. Savaştan önceki İran ile savaştan sonraki İran aynı, ancak koşullar değişti. Her ne pahasına olursa olsun barışın peşinden gidilmeli.