Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Süleyman Frenciye cumhurbaşkanı olursa?

Lübnan’a hangi zarar verilmedi de Hizbullah'ın müttefiki Süleyman Frenciye'nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle nasıl bir zarar verilecek?

Lübnan'da cumhurbaşkanlığı makamında Eylül 2022'den bu yana devam eden boşluk krizine ilişkin objektif bir tartışma bu soruyu görmezden gelemez.

Güç dengesi, artık Hizbullah'a karşı olan ekibin daha önceki adayı Mişel Muavvad gibi şimdiki adayı eski bakan Cihad Azur'u da cumhurbaşkanı seçtirmeyi başaramadığını açıkça ortaya koyuyor. Her iki isim de Lübnan siyasi elitinin ortaya çıkardığı en iyi şahıslar arasında yer alıyor. Güç dengesi aynı zamanda Hizbullah'ın kendi adayı Süleyman Frenciye’yi cumhurbaşkanı yapmaya kararlı olduğunu ve bunu başarmak için ülkenin içinde bulunduğu felç ve boşluk durumunu genelleştirmekten çekinmeyeceğini gösteriyor.

Buna karşı çıkanlar, Frenciye'nin seçilmesinin, Hizbullah'ın Lübnan üzerindeki hegemonyasını cumhurbaşkanlığı yoluyla yasallaştırmak ve gücünü gelecekte onunla mücadeleyi zorlaştıracak şekilde sağlamlaştırmak anlamına geldiğini söyleyen bir dizi eski argümana dayanıyor. Bu adımın Lübnan'ın kalan egemenlik özelliklerini de zayıflatabileceği, devletin ve kurumlarının işlevlerine son vereceği, Lübnan'ın Arap ve uluslararası ilişkilerini karmaşıklaştıracağı ve ülkedeki ekonomik krizi derinleştireceği konusunda uyarıyorlar.

Muhalifler, pozisyonlarının geçerliliğini desteklemek için Mişel Avn'ı cumhurbaşkanı seçerken yapılan anlaşma deneyimini ve bunun Lübnan'ın yaşadığı bir dizi krizde herhangi bir olumlu ilerleme sağlamadaki başarısızlığını kanıt olarak kullanıyorlar. Gerçekten de Mişel Avn'ın seçilmesi ve ardından cumhurbaşkanlığı, cumhuriyete neredeyse ölümcül bir darbe indirdi.

Frenciye'nin seçilmesine karşı çıkanların bu eski anlatısının karşısında, onun seçilmesini isteyenlere ait başka bir eski anlatı duruyor. Söz konusu anlatı Frenciye'nin Lübnan'ın cumhurbaşkanı seçilmesini, siyasi hizipler arasındaki keskin çatışmaların damga vurduğu ve kapsayıcı çözüme sürekli ihtiyaç duyan ülkede nesnel bir sonuç olarak pazarlıyor. Böyle bir çözümün, devlet ve kurumlar mantığının bir miktar da olsa yeniden etkinlik kazanmasına yardımcı olacak, daha istikrarlı ve iş birlikçi siyasi ortama yol açacağını söylüyorlar.

Frenciye'yi seçme yönündeki pragmatik tercihin, Lübnan'ın içinde bulunduğu boğucu krizin çözülmesine yardımcı olacak ekonomik reformların önünü açacağını, Lübnanlıların doğrudan ihtiyaçları listesinin başında yer alan uluslararası mali ve ekonomik yardımın temin edilmesini kolaylaştıracak kurumsal ve anayasal yeterliliği gerçekleştireceğini iddia ediyorlar.

Frenciye’nin seçilmesini destekleyen argümanlar bulmakta daha da ileri gidenler, onun seçilmesinin, Körfez ülkeleri ve Katar arasındaki el-Ula uzlaşması ile başlayan, son olarak Ankara ile Şam arasındaki uzlaşı çabalarının dahil olduğu Türk-Arap uzlaşılarıyla devam eden, Çin'in himayesinde Suudi Arabistan-İran anlaşmasına ulaşan birikmiş aktif siyasi hareketlenmenin,  uzlaşmaların ve diplomatik düzenlemelerin damga vurduğu bölgesel durumun özelliklerine benzediğini düşünüyorlar.

Dolayısıyla bunlara göre Frenciye, İran, Suriye, Körfez ülkeleri ve Mısır ile ilişkilerde dengeyi sağlama, bölgesel gerilimleri ve bunların Lübnan üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik girişimlerden de yararlanma temelinde, Lübnan ile birçok bölgesel güç arasında köprü görevi görebilir.

Lübnan cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmasında göz ardı edilemeyecek ikinci ve en önemli soru ise şudur: Frenciye’yi seçerek hangi sorunu çözmeye çalışıyoruz?

Bu noktada her iki Lübnanlı tarafın siyasi söyleminin eksiklikleri ortaya çıkıyor, siyasi tahayyüldeki boşluğun büyüklüğü ile Lübnanlıların günlük yaşamlarını çevreleyen devasa yalanlar netleşiyor.

Frenciye'nin seçilip seçilmemesi, Lübnan'ın karşı karşıya olduğu temel sorun olan Hizbullah'ın silahlı varlığı ve devletten tam bağımsızlığı sorununu çözmüyor. Hizbullah’ın, 8 Ekim 2023'te Lübnan'a yönelik herhangi bir İsrail saldırısı olmadan tek taraflı olarak İsrail'e savaş ilan etme girişiminde bulunması ile direniş fikri bile devre dışı kaldı. Bu, Hizbullah'ın Şii kutsallarını koruma bahanesiyle Suriye savaşına dahil olmasından beri devletten bağımsızlığının tehlikeli bir şekilde büyümesinin en belirgin gelişmesiydi.

Bu sebeple Lübnan'daki tartışmalarda kendisine pek yer bulamayan asıl zorluk, Hizbullah'ın devlet kurumları üzerindeki hakimiyetini zayıflatacak yapısal reformların onaylanması ve uygulanmasında yatıyor. Bu olmadan, Frenciye'nin seçilmesi ya da karşıtının seçilmesi de dahil olmak üzere herhangi bir siyasi çözüm, Lübnan krizi üzerinde hiçbir olumlu ya da olumsuz etkisi olmayan, yalnızca yüzeysel bir işlemden ibarettir.

Hizbullah'ın askeri yetenekleri, Lübnan'ın güvenliğine ve egemenliğine yönelik büyük bir tehdit oluşturuyor ve bununla başa çıkmak, uzun vadeli istikrarın silahsızlanmayı gerektirdiğine inananlar ile bu silahın ulusal askeri çerçevede sürmesini isteyenler arasındaki siyasi bölünmenin ilk odak noktası olmalı.

Süleyman Frenciye'nin cumhurbaşkanlığına karşı çıkmak veya güç dengesi nedeniyle seçilse bile etkinliği zayıf olacak bir kişiyi desteklemek yerine, "hızlandırma mantığı" diyebileceğimiz bir adımı benimsemek en akıllıca strateji olabilir. Yani Hizbullah'ın nihai ajandasını ve bölgesel güvenlik üzerindeki yansımalarını tam olarak ortaya koyan kesin bir zafer kazanmasına izin vermek daha akıllıca olabilir. Böyle bir senaryo, uluslararası ilgiyi Lübnan krizine daha fazla çekmeyi sağlayacak, katı yaptırım programını harekete geçirecek ve Hizbullah krizini, Lübnan ve Lübnanlılar için bir sorundan çok daha büyük bir krize dönüştürecektir. Hizbullah'ın hedeflerinin daha kapsamlı bir şekilde ortaya çıkmasına izin vererek, yerel, bölgesel ve küresel aktörleri, Lübnan'ı sarsan temel sorunlarla daha etkili ve kapsamlı bir şekilde yüzleşme ve bunları çözme konusunda teste tabi tutacaktır.