Binyamin Netanyahu savaşın sona ermesinden korkuyor. Çünkü o zaman soruşturma komiteleri olacak, sorumluluklar ve başarısızlıklarla ilgili birçok soru sorulacak. Onun için bu neredeyse bir hayat memat meselesi. Ancak mesele Netanyahu'nun hesap vermekten kaçmak için makamına yapışmasına indirgenemez. Üst düzey bir düşmana yönelik güvenlik ve siyasi sonuçları olabilecek herhangi bir suikastta başbakanın imzasının şart olduğu doğru, ancak başbakanın masasına aralarında seçim yapması için seçenekler listesini koyan tarafın ordu ve güvenlik kurumu olduğu da doğru.
Beyrut ve Tahran'da yakın zamanda gerçekleşen iki suikast büyük olasılıkla İsrail güvenlik kurumunun, Aksa Tufanı operasyonunun ardından derinden sarsılan caydırıcılık kapasitesini yeniden tesis etme arzusunu ifade ediyordu. İmaj savaşı İsrail için her zaman önemli olmuştur. Düşmanların, saldırılarından kaynaklanabilecek yüksek maliyeti hissetmelerinin, onları uygulamadan vazgeçmeye sevk edebileceğine inanıyor.
Savaşlarda zamanlama olağanüstü bir öneme sahiptir. İki suikast, Netanyahu'nun, etkileri abartılmadan fark edilebilecek boş koltuklara rağmen kendisini uzun süre alkışlayan Kongre’de dördüncü kez konuşmasının ardından gerçekleşti. O konuşmada İran'dan 27 kez bahsedilirken ateşkesten bahsedilmedi.
Joe Biden'ın sitemlerine ve Kamala Harris'in eleştirilerine rağmen Netanyahu'nun gezisinden ABD'nin İsrail'i savunmaktan vazgeçemeyeceği sonucunu çıkardığına inananlar var. Netanyahu'nun Beyrut ve Tahran'dan geldiğini düşündüğü tehlikeye yönelmeden önce Hamas'ı Gazze'de bitirme misyonunu tamamlamayı beklediğini düşünüyorlar. İsrail Başbakanı'nın, Hizbullah'ın geniş çaplı bir savaşa girmek istemediğini, Tahran'ın da isteksiz olduğunu hissettiğini ve bu yüzden her iki tarafı da zor durumda bırakmak için bu savaşı başlatmaya karar verdiğini söylüyorlar.
Netanyahu, İran'a ve Hizbullah’a yanıt vermekten başka seçenek bırakmayan iki saldırıyı onayladı ve ardından Kassam’ın en kıdemli generali ve en parlak simgesi Muhammed ed-Dayf'ın da kesinlikle öldürüldüğünü resmen duyurdu. Belki de tüm bunlarla savaşın bir sonraki aşamasına Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlilerle değil, İran ve müttefikleri ile mücadelenin damgasını vurmasını istiyor.
Gazze'de ateşkes, çözüm ve Filistin devleti dosyasının üstünü örtmek için İran, bölgesel rolü ve nükleer programı dosyasını açmak istedi. Bilhassa Tahran'ın müttefiklerinin bölgedeki askeri üslere saldırmaya kalkışması durumunda ABD’nin, İran'ın İsrail'e yönelik saldırısını engelleme görevini üstleneceği ABD-İran çatışması hayaletini geri getirmek istemiş de olabilir.
Netanyahu'nun, açık bir yıpratma savaşının önünü kesmek ve İran'ın istisnasız tüm cephelerde ateşkes talep etmesini sağlamak için bölgeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirdiğine inananlar var.
İsrail askeri ve güvenlik kurumu, Hizbullah'ın füze ve insansız hava araçlarının İsrail'in her noktasına ulaşabilecek kapasitede olduğunu biliyor. Aynı şey İran'ın füzeleri ve insansız hava araçları için de geçerli. Buna rağmen her iki tarafı da topyekûn bir savaş seçeneği ile karşı karşıya bırakmayı tercih etti.
Hizbullah, kalesi olan Beyrut'un güney banliyösünde üst düzey askeri liderlerinden Fuad Şükür'e düzenlenen suikasta karşılık vermekten kaçınamaz. İran da Hamas lideri İsmail Heniyye'nin Tahran'da öldürülmesine karşılık vermekten kaçamaz.
İsrail askeri ve güvenlik kurumu, savaşı Yahya Sinvar'ın programıyla çatışmaktan İran Dini Liderinin programıyla çatışmaya dönüştürmeye çalışıyormuş gibi davranıyor. Bu nedenle Netanyahu dün şunu söylemeye dikkat etti: "İran'a ve vekillerine karşı çok cepheli bir savaş yürütüyoruz ve onun kollarından her birini güçlü bir şekilde vuracağız." On ayın ardından İsrail, Aksa Tufanı'nı sanki koordineli ve açık, durdurulması sponsorları ile geniş çaplı bir çatışmanın eşiğine gelme riskini göze almaya değer bir yıpratma savaşının başlangıcıymış gibi ele almaya karar verdi.
Netanyahu'nun son günlerdeki davranışları, son on aydaki davranışlarını açıklıyor. Rehinelerin aşamalı olarak serbest bırakılması kendisine eşlik etse bile ateşkes onun için söz konusu değildi. Hem Hamas hem de Gazze'ye ölümcül bir darbe indirmenin, rehinelerin dönüşünü kutlamanın öneminden çok daha ağır basan stratejik bir hedef olduğunu düşündü. Güçlerin yapısı, çatışma sahası ve bölgesel derinlikteki farklılıklara rağmen, Hamas’a verdirdiği kayıpların benzerini Hizbullah’a da verdirmeyi hayal ettiğini düşünenler var. Bu aynı zamanda Biden yönetiminin neden İsrail'den "anlaşmanın" kabul edilmesine yardımcı olacak bir onay koparamadığını da açıklıyor.
Ortadoğu bir darbe beklentisiyle yaşıyor. Özellikle öncesinde yaşanan suikastlar nedeniyle, durumun nisan ayında bölgede yaşananlardan daha şiddetli olacağına dair inanç büyüyor. Beklemeye yangının sınırlarıyla ilgili sorular da eşlik ediyor; İran'a sadık Iraklı grupların rolü ne olacak? Husilerin katkısının sınırı nedir? Suriye cephesinin rolü nedir? Netanyahu İran’ın saldırısına savaşın ağırlığını Lübnan arenasına kaydırarak mı karşılık verecek?
Onlarca yıldır Ortadoğu'nun sıcak bir tabaka üzerinde yaşadığını duyuyoruz. Yeni sahnelerse emsalsiz, suikastlar ve karşılıklı darbeler yazı daha sıcak. İsrail'in bölgedeki nüfuzunun sınırları nerede bitiyor? İran'ın rolünün sınırları nerede bitiyor? ABD, İran ile İsrail arasında bölgeyi topyekûn bir savaşın eşiğinden uzak tutacak “angajman kurallarını” düzenlemek için yapılan değişiklikleri kabul edebilecek mi?
Korkunç Ortadoğu budur; hükümetlerin kafası karışık, ordular endişeli, örgütler seferber durumda, Amerikan üsleri alarma geçti ve savaş gemileri uyumuyor... Dünyanın bu bölgesinin günleri ne kadar zor?