Şarkul Avsat'ın pazartesi günü yayınlanan sayısında yer alan habere göre, Hamas hareketinin yurtdışındaki lideri Halid Meşal, Aksa Tufanı’nın İsrail'i “sıfır noktasına” getirdiğini düşünüyor. Eğer sözü, onu söyleyene isnat etme konusunda daha dakik bir yaklaşım benimsemek gerekirse ki bu en doğrusudur, o halde Meşal’in açıklamasının tam metni şöyledir: “Aksa Tufanı işgali sıfır noktasına getirdi ve varlığını tehdit etti”. Ebu Velid’ten, bu görüşünün tamamen tersi bir görüşü kabul etme hoşgörüsüne sahip olacağını umarak görüşümü belirtmek için izin istiyorum. Burada mesele ne kişi olarak Meşal’i tartışmaya ne de lafı süslemeye değil, apaçık bir gerçekliğe dayanmaktadır. Bu gerçekse, geçen yıl 7 Ekim'e yanıt olarak Gazze Şeridi'nden başlayıp Ürdün Nehri'ne uzanan Batı Şeria'ya kadarki tarihi Filistin topraklarının tamamı ve Lübnan’ın güneyi ile Bekaa Vadisi ve İran’a kadar uzanan, Ortadoğu'da daha geniş bir savaşın çıkması ihtimali taşıyan sahada yaşananların ve halen yaşanmaya devam edenlerin bir yansımasıdır.
Bu durumda Sayın Meşal ve onun “7. Kuala Lumpur Düşünce ve Medeniyet Forumu”nda ifade ettiği görüşe katılan diğerleri, İsrail'in vahşileşmiş barbarlığı hiçbir caydırıcılık korkusu olmaksızın kol gezerken, işgal genişlerken, vahşice öldürürken ve yerinden etmeler devam ederken, 7 Ekim 2023'ün “işgali sıfır noktasına getirdiğini ve varlığını tehdit ettiğini” nasıl söyleyebilirler? Cevap muhtemelen şu ana kadar ödenen bedelin büyüklüğünü, Filistin davası için küresel düzeyde elde edilen “kazanımlarla” karşılaştırıldığında küçümsemek olacaktır. Belki de yukarıdakilere ilaveten, Aksa Tufanı öncesinde işsizlik oranının yüksek olması, abluka sonucu çocuklar arasında yetersiz beslenmenin yaygınlaşmasına ek olarak, esrar ve diğer uyuşturucuların kullanımı gibi çeşitli toplumsal çözülme vaka ve olgularındaki artış nedeniyle, Gazze Şeridi'nde hayatın çekilmez olduğu da hatırlatılabilir. Bütün bunlar, kısmen doğru olsa da, özellikle Gazze Şeridi'nde yaşanan yıkımın dehşetini haklı çıkarmak söyleniyor. Ama aslında böyle bir “haklı çıkarma”, ister parti ve hareketlerin liderleri ister bireyler olsun bunu savunanlar ile var olan anlaşmazlığın temelini oluşturuyor.
Bir yıldır süren dehşetin ardından, Hamas ve diğer Filistinli örgüt ve grupların liderlerinin, Aksa Tufanı ölçeğinde bir eylem gerçekleştirme kararını haklı çıkarmayı bırakıp işgalin ilk yılından bu yana, yani 75 yıldır tekrarlanan ve bilinen gerekçelerle yetinmeleri daha iyi olacaktır. Her an suikasta uğrama ihtimali ile yaşama cesaretini gösteren liderlerin, 7 Ekim 2023 saldırısının öncesindeki hesaplarda hata yapıldığını kabul etmesi çok mu olur? Hayır, böyle bir açıklama utanç verici bir davranış olarak sınıflandırılmamalı. Büyük ülkelerin hükümetleri de hata yapıyorlar, olaylardaki hatalarını halka itiraf etmekten ve ardından reform sözü vermekten çekinmiyorlar. Ayrıca şunu da söylemek gerekir ki, ister Hamas ister diğer Filistinli örgütler olsun, siyasi eyleme yönelik inatçı yaklaşımdan vazgeçmeleri, Filistin'deki durumun düzelmesi için gerekli bir önlemdir. Gerçek şu ki Sayın Mişal, Aksa Tufanı Gazze Şeridi halkını ve diğerlerini sıfır noktasının da gerisine götürdü. İsrail işgalinin Gazze Şeridi'nden Batı Şeria, Bekaa ve Lübnan'ın güneyine bilinmeyen bir zamana kadar saldırmasına izin verdi.