İsrail'in Gazze Şeridi'nde başlattığı ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından da onaylanan soykırıma varan etnik temizlik savaşından bir yıl sonra, Suudi Arabistan'ın girişimiyle Filistin devletinin kurulması amacıyla İki Devletli Çözümün Uygulanması için Uluslararası Koalisyon kuruldu. İlk resmi toplantının büyük bir katılımla gerçekleştirilmesiyle, Gazze savaşının ilk günlerinden bu yana dünyanın kafasını meşgul eden soruya stratejik bir yanıt verilmiş oldu... Ertesi günün ne olacağı ve nasıl görünmesi gerektiği sorusu.
Bu soruyu sormak sadece erken değil, aynı zamanda sorunun kökenine inmeden dallara hitap ettiği için her şeyden önce beyhudeydi. Bu yaklaşım, Ortadoğu'yu bir bütün olarak kesen yedi savaşa dönüşen ve uluslararası/bölgesel bir savaşa dönüşme belirtileri gösteren Gazze savaşını, bölgedeki daha geniş çaplı yangının bir parçası ya da Amerikalıların ne yazık ki İsrail'in güvenliğini ve varlığını savunmak için meşru hakkı olarak adlandırdıkları şeyin bir tezahüründen başka bir şey olarak görmüyor gibi görünüyor.
Devam eden savaş ve savaşın tüm cephelerde yol açtığı ağır kayıplar neticesinde, ertesi gün için önerilen düzenlemeler, savaşın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi'nin nasıl idare edileceğinin ötesine geçti. Geçtiğimiz yıl yaşanan gelişmeler, savaş sonrası zorunlulukları değiştiren temel nedenlerin ele alınması ihtiyacının aciliyetini vurguladı. Artık mesele Gazze Şeridi'ndeki yönetim, Güney Lübnan'daki savaşa ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının uygulanması ya da İran ile İsrail arasındaki gerilimin ele alınması ya da kontrol edilmesi değil; bunun yerine mevcut girişimler, bölgeyi Filistin davasına dayanan sonsuz bir savaş döngüsünden çıkaracak düzenlemeler geliştirmeye ve çözümlere ulaşmaya çalışmaktadır.
Bu Uluslararası Koalisyon’un kurulması mantıklı ve gereklidir. Nitekim ilke ve hedefleri konusunda uluslararası bir mutabakat mevcuttur; uluslararası hukuk, BM tüzüğü ve BM kararları ile tamamen uyumludur. Dahası, dünyanın bu kritik bölgede barış ve istikrara ihtiyacı vardır. Bu genel bağlamda böyledir. Bununla birlikte, Gazze savaşı ve genişlemesinden önce yeni bir yola girilmişti ve savaş sona erdikten sonra da muhtemelen devam edecek: ‘Arap devletleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin resmi olarak normalleştirilmesi.’ Bu süreç Suudi duvarına çarpmıştı, ancak şimdi bu yöndeki tartışmalar ve ilerleme yeniden başladı.
Suudi Arabistan, ABD tarafından zorlanan normalleşme için aşılmaz koşullar koymadı. Bunun yerine, normalleşme sürecinden önce ve sonra dünya tarafından kabul edilen taleplerin uygulanması çağrısında bulundu. Bu, ‘Filistin devleti ve iki devletli çözüm meselesinin medyadaki tartışmalardan somut bir sürece kaydırılması’ demekti. Aslında ‘iki devletli çözüm’ sadece özel günlerde dile getirilen folklorik bir terim haline gelmenin eşiğindeydi.
Uluslararası Koalisyon asfalt yollarda ilerlemeyecek ve hedeflerine, ilkeleri formüle edilip üzerinde mutabık kalındığı kadar kolay ulaşamayacak. Başarısını garanti altına almak ve önceki girişimlerin akıbetine uğramasını engellemek için temel unsurlara ihtiyaç var. Bunu inşa etmek için de iki sütun gerekli:
İlk sütun Filistin sütunudur ve mevcut bölünmüşlük, parçalanmışlık, çatışan gündemler ve güç mücadeleleri devam ettiği sürece Uluslararası Koalisyon'un amacını destekleyemez. Bu sorunların çözülmesi, Gazze'ye yönelik savaşın getirdiği ve dağların bile taşıyamayacağı kadar ağır olan ilave yüklerin ardından özellikle kritik hale gelmiştir.
İkinci sütun ise Arapların sadece destek ve onay ile sınırlı kalmaması gereken rolüdür. Suudi Arabistan bu konuyu bir Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ortak Zirvesi çağrısında bulunarak ele almaya çalışıyor.
Filistin sütununa gelince, dünya Filistin'in bölünmüşlüğünü, parçalanmışlığını ve çatışan gündemlerini sona erdirme çabalarından yoruldu. Bu sütunun güçlendirilmesi acil ve ivedi eylem gerektiriyor. Önerilen çözümlerden biri, Filistin Ulusal Konseyi'nin Kahire'deki Arap Birliği merkezinde tüm grupların katılacağı olağanüstü birleşik bir oturum düzenlemesi ve bu oturumda birliğin ilan edilmesi ve Uluslararası Koalisyon için önemli destek sağlayan tek bir ulusal programın kabul edilmesidir.
Filistin devletinin kurulmasıyla tanımlanan yeni bir aşama bilfiil başlamaktadır. Buna paralel olarak, sütunların muhafaza edilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir.