İster Lübnan'da ister Gazze Şeridi'nde olsun, bir ateşkese varılması hayati önem taşıyor. Çünkü bu, bir taraftan, yani İsraillilerden gelecek olan ölüm, yıkım ve yerinden edilmeyi durdurmak anlamına geliyor. Ancak her iki cephede savaş sonrası ortaya çıkacak diğer sorunlar da aynı derecede zor, hatta daha zor ve içinden çıkılmaz. Biz burada Lübnan cephesi ile sınırlı kalacağız.
Ateşkes sonrası ilk zorluk, eğer gerçekleşirse, Lübnan ordusunun İsrail'in boydan boya girdiği Litani sınır bölgesine girmesi olacaktır. Elbette önce İsrail'in çekilmesi gerekiyor, ancak bu gerçekleşirse ordunun girişi kolay ve sorunsuz olacak mı? Söz konusu bölge neredeyse insansızlaştırılmış durumda, ancak Hizbullah unsurlarından yoksun değil ve İsraillilerin tamamen yok ettiği tüneller olmasa da halen silahlar ve sığınaklar olabilir. Lübnan ordusu yüz kilometrelik bir alanı silah ve militanlardan temizleyebilir mi? Hizbullah 1980'lerden bu yana ilk kez bu savaşta olduğu kadar ağır bir darbe aldı. Hizbullah geçmişte, şimdi yapamayacağı zafer iddialarıyla kendini avutuyordu. Bu nedenle Hizbullah, kendisiyle savaşmayacak ama İsrailliler, Amerikalılar ve Fransızların gözetiminde bölgeden çıkmakta ısrar edecek olan ordu ve UNIFIL'e odaklanacaktır.
Çıkış ve ihraç konularını iç durum konuları takip ediyor. Büyük Lübnan devletinin kurulmasından bu yana, ne Suriye, ne İsrail ne de Hizbullah ve militanlarının konuşlandığı bölgeler açısından artık böyle bir durum söz konusu değildir. 1920'lerde devletin kurulmasından bu yana Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki kimlik meseleleri varlığını sürdürmektedir ve artık ikili bir yapıdan ziyade dörtlü bir yapıya dönüşmüştür: Hıristiyanlar, Sünniler, Şiiler ve Dürziler. Şiilerin mağduriyeti 1960'lardan bu yana baskın bir mesele olmuştur ve her düzeyde yaşanan büyük travmanın ardından şimdi de geri dönecektir: Çoğu ev yıkılmışken Şiiler sınırdaki evlerine nasıl dönecek? Büyük yıkıma tanık olacaklar ve adaletsizliği giderme bahanesiyle çaresiz hükümete şantaj yapacaklar. Diğer yandan ülkenin dört bir yanında yerinden edilmiş insanlar tarafından kullanılan on binlerce ev var, kiralı ya da kirasız. Ayrıca kapılarını öğrencilere açamayan onlarca okul var, çünkü içinde yerinden edilmiş insanlar yaşıyor! Hizbullah yerinden edilmiş bölgelere yardım yapmayabilir ama geri dönüşlerini de kolaylaştırmayacaktır. Bu ret, Hizbullah’ın ve Lübnan halkının geri kalanının yaşadığı travmanın bir parçası olacaktır.
Savaştan önce ‘Şii ikilisi’ cumhurbaşkanlığını elinde tutuyordu ve Hizbullah’ın stratejik güvenliği için belli bir adayı dayatmak istiyordu! Şimdi ise diğer Şiiler evlerinde ne güvende ne de emniyetteler. Tahminimce durum daha da karmaşık bir hal alacak, çünkü Şiiler ve Hıristiyanlar giderek şizofrenik bir hal aldılar ve paylaşacak hiçbir şeyleri kalmadı. Lübnanlılar arasında ‘yeniden yapılanma’ ve ‘devletin yeniden inşasının’ Lübnanlıları bir araya getirebilecek iki mesele olduğuna inananlar var. Ancak şu anda durum böyle değil. Beyrut'un yeniden inşası için Suudiler ve Fransızlar tarafından desteklenen bir ‘deli adam’, Refik Hariri vardı. Ancak Arap ve uluslararası dayanışma şu anda mevcut değil. Ateşkes ve siyasi varlığın yeniden tesisi için tek Şii müzakereci Nebih Berri'dir ve Şiilerin ona olan umudu şartlıdır, diğerlerinin ise ona güveni yoktur. Her halükârda vereceği herhangi bir taviz inkâr ve kınama ile karşılanacaktır. Şimdi İran'ın savaşı başlattıktan sonra nihayet durdurmak istediği izlenimi var. İran Dini Lideri’nin danışmanı Ali Laricani'nin bu amaçla Berri ve Lübnan'ı ziyaret ettiği söyleniyor. Elbette artık herkes İsrail'i engel olarak görüyor ve ABD Başkanı'nın Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein bu amaçla Lübnan'a geldi. Diğer yandan ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın da onu desteklediği söyleniyor!
Şimdi herkes, Lübnan savaşı da dahil olmak üzere tüm savaşları durdurmak istediği söylenen Trump'ın niyet ve eylemlerini bekliyor. Önümüzdeki birkaç gün bu açıklamanın doğruluğunu ortaya koyacaktır. Peki, binlerce üyesinin ölümünden sonra Hizbullah ne üzerine bahis oynuyor? Daha önce aşırı gücün kibrinden acı çektiyse, bugün İsrail savaşının kendisine getirdiği aşırı zayıflıktan acı çekiyor. İsrailli sözcüler, Lübnanlıları Hizbullah'ın ve destekçilerinin egemenliğinden kurtarmak istediklerini iddia ederek alay ediyorlar. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun kibri, İran halkına seslenerek onları korkunç rejimlerinden kurtarmak istediğini söylemeye kadar varıyor!
Ateşkes öncesi ve sonrasında yaşanan zorluklar saymakla bitmez. Hochstein Beyrut'a geldiğinde üç kişiyle görüştü: Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Necib Mikati ve Hizbullah'ın tahkimat ve tünellerini değiştirmek üzere Litani bölgesine büyük ordularını göndermesi beklenen Lübnan Ordu Komutanı Joseph Avn.
Lübnanlı ünlü şarkıcı Feyruz doksan yaşına ulaştı. Lübnanlılar ve Lübnan'ı seven Araplar onu iç ve dış sorunlarının büyüklüğüne rağmen Lübnan'ın ebediliğinin kanıtı olarak görüyor.