Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Lübnan sahnesi ve bölgenin ertesi günü

Hizbullah'ın Gazze'deki savaş ile bağının koparılmasından önce Lübnan'ı içine düştüğü felaket durumdan kurtarmak için harcanan ve tarafları Suudi Arabistan, ABD ve Fransa olan çaba, hayal edilmesi neredeyse imkânsız bir başarı ile taçlandı.

Bölgedeki krizlerin niteliğinin, bunların olumlu ve olumsuz etkilerinin farklılığına ve çokluğuna rağmen Lübnan'daki başarı, bütünüyle alevler içindeki Ortadoğu'nun durumunu temsil eden diğer krizler karşısında da benzer başarılar elde etmek için kullanılabilir ve bir temel oluşturabilir.

Lübnan'daki başarının otomatik olarak kopyalanmasını beklemeden önce, bu başarıya neden olan ve en önemlileri üç başlık altında özetlenebilecek etkenleri okuyalım.

Birincisi; Suudi Arabistan, ABD ve Fransa'nın çabalarının etkinliğinin dayandığı Lübnan kuluçka merkezinin varlığıdır.

İkincisi; temelinde Suriye'de yaşananların yattığı İran'ın yıkıcı etkisinin azalmasıdır.

Üçüncüsü; üçlü çabanın tarafları arasında siyasi eşgüdümün sağlanmasıdır. Lübnan meselesinde üç taraftan her birinin kendine özgü bir nüfuzu ve her tarafın bölgesel düzeyde kendi çıkarları ve ajandalarıyla ilgili kendine özgü hesapları bulunmaktadır.

Lübnan’da üçlü çabaya karşılık vermeye ve onu başarıya ulaştırmaya hazır olan kuluçka merkezi, ülkeyi kurtarmak ve siyasi sisteminin meşruiyetini yeniden sağlamak konusunda fikir birliğine yakın bir çoğunluk tarafından sağlandı. Meclis Başkanı Sayın Nebih Berri, geçici Başbakan Sayın Necip Mikati ve Sayın Velid Canbolat'ın rolleri de inkâr edilemez. Onların iş birliği cumhurbaşkanının seçilmesi ile eksikliğin tamamlanması konusunda başarıyı sağladı.

Rolünü kusursuz bir şekilde yerine getiren Lübnan’daki kuluçka merkezi, Lübnan Temsilciler Meclisi’nin Beyrut'taki tarihi binasında cumhurbaşkanını seçmesiyle dünyayı büyüleyen tarihi bir sahneye imza attı. Cumhurbaşkanı da dünün Lübnan'ına veda edip, yarının Lübnan'ına geçişi müjdeleyen tarihi bir konuşma yaptı. Konuşmanın en güzel tarafı, silah kaosu sorununu ve vatan, devlet ve toplum için yıkıcı olan iç çatışmada dış desteğe bağımlılık sorununu ele alma cesaretiydi.

Amerikalılar Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararına olumlu yaklaşması ve uygulanmasına bağlı kalması için İsrail'e baskı yapma konusunda eşsiz bir güce sahipler. Bu baskı sınırlı ihlallere rağmen, kararın nihai olarak uygulanması aşamasına geçilmesi ile sonuçlanacaktır. Böylece Lübnan topraklarında İsrail işgalinin varlığı hiçbir şekilde görülmeyecek, kara sınırları belirlenecektir. Şebaa Çiftlikleri dosyasının tartışmaya açılması ihtimali de göz ardı edilmemelidir.

Fransız tarafı ise ABD ve Suudi Arabistan'ın imkân ve kabiliyetleriyle kıyaslandığında sınırlı imkânlara sahip olsa da tüm Lübnan düzeyinde büyük önem ve etki taşıyan tarihi bir manevi role sahiptir.

Suudi Arabistan Krallığı, Gazze'ye yönelik savaşın başlangıcından ve hatta öncesinden beri açıkça görüldüğü üzere, bölge meselelerine ilişkin siyasi tutumlarını anlık veya duygusal nedenlere dayanarak belirlememektedir. Bilakis, genel iç ve dış politikasını ulusal çıkarları ile milli, İslami ve uluslararası sorumlulukları temelinde oluşturmaktadır.

Bağımsız karar alma yeteneğini etkin bir şekilde kullanan, dünya ülkeleriyle ilişkilerini kendi çıkarlarına, taahhütlerine ve yükümlülüklerine hizmet edecek şekilde geliştiren Krallık açısından Lübnan kardeş ülkedir. Suudi Arabistan, ülkenin iç siyasi hayatındaki tüm liderler ve taraflar nezdinde sözü dinlenir bir ülkedir. Nitekim son derece karmaşık ve Lübnan için tehlikeli olan iç savaşı, herkesin Taif Konferansı'na katılmasıyla sona erdiren Krallık değil miydi? Eğer dış müdahaleler olmasaydı, tüm Lübnanlılar bu anlaşmanın, uzlaşılarının ve kararlarının dışına çıkmayacaktı.

Cumhurbaşkanının seçilmesi, ülke ve rejim için anayasal meşruiyet zincirinin tamamlanmasıyla taçlanan Lübnan sahnesi, Trump Amerikası, Avrupa, Rusya ve Çin dahil, tüm dünya ülkeleri açısından sonraki adımlar için ilham kaynağı olmaya adaydır. Bu adımlar şunlardır; Gazze’de savaşı durdurmak, iki devletli çözüm çerçevesinde Filistin devletinin kurulmasını amaçlayan Suudi Arabistan'ın uluslararası girişiminin çalışmaları için ortamı hazırlamak. İki devletli çözümün tüm bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması için- zorunlu demiyorum- hayati bir yol olduğu görülüyor.

Her başarının temelinde bir irade vardır ve Lübnan sahnesi ile Suudi Arabistan, Fransız ve Amerikan kaldıraçları bunu kanıtlamıştır. Bunun bölge ve sorunları düzeyinde başka ertesi günlerin başlangıcı olmasını umuyoruz.