“Göze göz düşüncesi bütün dünyayı kör eder.” Sudan'ın orta kesimindeki el-Cezire eyaletinde yaşanan bazı olayları takip ederken Mahatma Gandhi'ye atfedilen bu cümleyi hatırladım. Bu olaylar, silahlı kuvvetler ve onun saflarında savaşa katılan kuvvetler ile gönüllülerin kazandığı zaferden sonra Sudanlılar arasında, ya da diyelim ki ezici çoğunluğu arasında oluşan büyük sevinç atmosferini neredeyse tamamen gölgeleyecekti. Ordu ve müttefikleri bu zafer ile Sudan'ın “göbeği” olan Medeni şehriyle birlikte yaklaşık bir yıldır Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolü altında bulunan ve bu süre zarfında her türlü acıyı, ciddi sıkıntı ve ihlalleri yaşayan eyaletin birçok bölgesini geri aldı.
Sevinç dolu anlar yaşanırken, sosyal medyada, kimisi silahlı kuvvetler üniforması giymiş kimisi de gönüllülerin üniformasını giymiş silahlı kişilerin sivil giyimli kişileri katlettiği korkunç ve şok edici sahneleri gösteren videolar yaygın bir şekilde paylaşıldı. Şüpheye yer bırakmayacak bir kesinlikle belgelenen bu suçların sınırlı olduğu doğru, ancak etkileri büyük ve zararları derin oldu. Sudan halkı, savunmasız insanların hemen vurularak, katledilerek veya işkence edilerek aşağılandıktan sonra nehre atılıp, ardından bir kurşun yağmuruna tutularak intikamcı bir şekilde ortadan kaldırıldığı videolardaki vahşetten doğal olarak nefret etmektedir.
Suçların dehşet verici doğasının yanı sıra, Cezire eyaletindeki “el-Kenabi” sakinlerinin hedef alınmasına dair paylaşılanlar ve bunun etnik faktörlere bağlanması, hatta bazen abartıya kaçılması rahatsız ediciydi. Bazı haberlerde, “Kembo Tayba”da silahlı kişilerce yaklaşık 13 kişinin öldürüldüğü nakledildi ve olayın etnik ve bölgesel saikler ile işlendiği yorumu yapıldı. Bu, ırkçılık, bölgecilik ve nefret söylemini körüklemek isteyenlerin istismar ettiği hassas bir konuya dokunuyor. Kenabi (tekili kembodur ve kamp anlamına gelir) çoğunlukla Batı Sudan'dan, özellikle Darfur bölgesinden gelen, Cezire eyaletine yerleşip tarımla uğraşan ve eyaletin bir parçası haline gelen insanların yaşadığı fakir bölgelerdir. Özellikle bu savaş sırasında onların koşulları, bazen bölgesel sorunları körüklemek ve nefret söylemini uyandırmak için kullanıldı. Bazı taraflar Kembo Tayba’da işlenen suçla ilgili olarak aktarılanları abartarak bulanık sularda avlanmaya çalışırken, Kenabi sakinlerinin yaygın veya sistematik olarak hedef alındığı iddialarını reddeden, ayrılık çıkarma ve nefreti kışkırtma girişimlerine karşı uyarıda bulunan başka açıklamalar ve bildiriler de yayımlandı.
Birçok gözlemci için Medeni'nin kurtarılmasından sonra yaşanan olayları, Cezire'ye yönelik HDK işgalinden itibaren gerçekleşen ve bulunduğu bölgelerde halen devam eden yaygın ihlallerin bir sonucu olarak intikam güdüsünün yönlendirdiği açık ve net. Zira Kenabi sakinleri ve yerel halk arasında HDK saflarına katılıp ihlallerine iştirak eden yahut rehberlik yapan veya evlere, dükkânlara saldırıp yağmalama suçlarını işleyen çok sayıda kişi bulunuyor. Ancak bunların aksine, Cezire eyaletinin, gönüllü olup silahlı kuvvetler saflarına katılan, bölgelerini geri almak ve diğer bölgeleri savunmak için savaşan evlatları arasında çok sayıda Kenabi sakini de bulunuyor.
Ordu liderliğinin hızla harekete geçip bu olayları ve faillerini kınaması, bunları araştırıp sorumlulardan hesap sorulacağını açıklaması takdire şayan. Egemenlik Konseyi Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ise intikam ve hakkını kendi eliyle alma politikasının reddedilmesi gerektiğini vurguladı. “İsyancı milisleri desteklediği” kanıtlanan herhangi bir sanık veya şüphelinin adil bir şekilde yargılanacağını söyledi.
Önemli olan ordunun bu ihlallerden sorumlu olanlardan hesap sormasıdır, çünkü Burhan'ın da belirttiği gibi, ordu bir milis grubu değil, düzenli güçtür. Dolayısıyla kendi yasalarını uygulama ve uluslararası insancıl hukuka uyma sorumluluğu bulunmaktadır. Onun yükünü artıran bir diğer husus ise, saflarında düzensiz kuvvetlerin, taburların ve çok sayıda gönüllünün savaşmasıdır. Bu kişiler disiplin ilkelerinin dışında farklı davranabilirler ve bir kısmı daha önce vatandaşların şikayetçi olduğu ihlallerde bulunmuş olabilirler. Dolayısıyla kaosun hiçbir tezahürünün yayılmaması yahut bazılarının haklarını kendi elleriyle alabileceklerine, HDK’nin kendilerine ve ailelerine karşı işlediği ihlallerin intikamını alabileceklerine inananlar için hesap sorma ilkesine ihtiyaç vardır.
Sudan'ın içinden geçtiği zor koşullar ve savaşın yol açtığı derin kutuplaşma göz önüne alındığında, nefret söylemi ve kışkırtma girişimleriyle mücadele etmek de önemlidir ve bu konuda sorumluluk herkese aittir. Kenabi'deki bir olayı abartarak, bunu ırkçı veya bölgesel çekişmeleri kışkırtmak ve körüklemek için kullanarak siyasi puan kazanacaklarına inananlar, zaten yaralar ve acılar içinde kıvranan ve bundan daha fazlasına ihtiyacı olmayan ülkenin sırtına bir hançer daha saplamaktadır.
Bu savaş er ya da geç bitecek ve eğer birileri çatışmaya vatan ve bütünlüğünü korumak, birliğini zayıflatacak her şeyden uzak durmak gibi aşılmayacak bir çıta belirlemeye özen göstermezse, bu savaş Sudan'daki son savaş olmayacaktır. Nitekim bazıları bunun son savaş olmasını istediklerini tekrarlayıp tam aksini yapıyorlar.