Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Kızıl Doğu!

7 Ekim 2023 ve sonrasında yaşanan Gazze ve Lübnan'daki savaşlar, İran-İsrail çatışmaları, yanlışlığı ve başarısızlığı kanıtlanmış olan “arenalar birliği” ile ilgili söylenenlerden sonra, bugün “süreçlerin özdeşliği” adını verdiğim farklı bir durumla karşı karşıyayız.

Güncel olayları dikkatle düşünen herkes, İran'dan Lübnan’a, Gazze'den Yemen ve Irak'a kadar yeni bir ortak payda bulacaktır; o da “silahsızlandırma” veya benim “süreçlerin özdeşliği” dediğim şeydir. Mesele bunun başarılı olup olmaması değil, şu anki durumun ve belki de şu anki stratejinin bu olmasıdır.

ABD'nin Ortadoğu Temsilcisi Steve Witkoff, İran'a ilişkin yaptığı açıklamada, Tahran'ın nükleer programıyla ilgili herhangi bir anlaşmanın öncelikle uranyum zenginleştirme seviyelerinin ve nükleer silah kabiliyetlerinin incelenmesine bağlı olacağını söyledi. “Bunlara füzeler ve bombaları (patlatmak için kullanılan) fünyeler de dahildir” diye vurguladı.

Devrim Muhafızları Sözcüsü Ali Muhammed Naini ise hemen yanıt vererek, “Güvenlik, ulusal savunma ve askeri güç, İran İslam Cumhuriyeti için kırmızı çizgilerdir. Hiçbir şekilde tartışılması mümkün değildir” dedi.

Gazze'de ise Hamas'a dün İsrail'den ateşkes için yeni öneriler ulaştı. Öneriler arasında ilk kez müzakerelerin ikinci aşaması kapsamında Hamas'ın silahsızlandırılması da yer alıyordu. Hamas'ın yurtdışındaki Siyasi Büro Başkanı Sami Ebu Zühri ise Hamas’ın buna onay vermeyeceğini söyledi. Ebu Zühri, Hamas'ın silahlarını teslim etmesinin “milyonlarca kırmızı çizgi olduğunu ve tartışmaya, hatta müzakereye bile kapalı olduğunu” sözlerine ekledi. Ebu Zühri bunları, İsrail'in Gazze'nin yaklaşık üçte birini işgal ettiği bir dönemde söylüyor.

Yemen’de ABD'nin Husilerin silah kapasitesini ve gücünü hedef alan saldırıları sürüyor. Wall Street Journal dün, ABD'nin saldırılarının Yemen hükümetine bağlı ve Husilere muhalif tarafları Yemen'de bir kara savaşı başlatma planına teşvik ettiğini ortaya koydu.

Ordunun daha önce Hizbullah'ın kontrolündeki birçok bölgeye konuşlanmasının ardından ve İsrail, Suriye ile kaçakçılığı durdurma, sınırı kontrol etme konusunda anlaşan Lübnan'ın her bölgesinde Hizbullah'ı ve silahlarını hedef almaya devam ederken, Lübnan'da Hizbullah’ın silahının devlete teslim edilmesi gerektiği tartışılıyor.

Bütün bunlar olurken, ABD ve İsrail'in milislere yönelik tehditleri nedeniyle Irak’ta Haşdi Şabi Güçleri ile İran yanlısı milisler dikkat çekici biçimde sessiz. Olayın iç yüzünü bilenler, Irak'ın da yaşananlardan muaf olmadığını, orada da silah sorununun gündeme gelmesinin zaman meselesi olduğunu belirtiyorlar.

Dolayısıyla, İran’ın kolları kırıldıktan, Suriye o kötü denklemden çıktıktan sonra, artık silahsızlandırma aşamasına girdiğimize dair net bir tablo ortaya çıkıyor. Bu bağlamda en önemlisi, nükleer meselenin çözümü kapsamında İran’ın füze projesinin de hedefte olmasıdır.

“Şeytan ayrıntıda gizlidir” diyor Temsilci Steve Witkoff ve bu doğru. Ancak İranlılar, “Büyük Şeytan” olarak adlandırdıkları ABD ile masaya oturduktan sonra bölge, Tahran için her zamanki gibi olmayacak.

Buna, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun “arenalar birliği” çerçevesinde değerlendirilen bölgelerde istediği yere saldırabilmesini sağlayan İsrail’in her türlü bağdan kurtuluşunu da ekleyelim. Bu silah denklemini zayıflatacak ve Hamas'ın şimdi söylediği gibi, “bir milyon” bile olsa, bütün kırmızı çizgileri değersizleştirecektir.