Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Bağdat, Şara ve Trump'ın Gölgesi

Bağdat, ziyaretçilerini geçmişin ve acıların defterlerini yeniden açmaya iten olağanüstü bir güce sahip. Arkadaşlar akşam yemeğini Dicle kıyısında yemeyi seçtiklerinde bu güç iki katına çıkar, ardından oraya vardığınızda, şu anki tatil köyünün, Saddam Hüseyin döneminin saraylarından birinin yerinde olduğunu keşfedersiniz.

Hep insanların, tıpkı dönemler ve fikirler gibi, zaman treninde birer yolcu olduklarını, döküldüğü yerde boğulmaya mahkum nehir suları gibi akıp gittiklerini hissetmişimdir. Akıp gidenleri birbirinden ayıran şey, gittikleri yer ve arkalarında bıraktıkları ayak izleridir. Geçmişin bekçileri ona doğru yolculuk eder ve orada boğulurlar. Geleceğin adamlarıysa korkular veya kalıplar zindanından kurtulmak, molozları kaldırmak için mücadele ederler. Bu uzun bir konu. Geçmişi geride bırakıp bugüne geçelim.

Bağdat, 34. Arap Birliği Zirvesi'ne ev sahipliği yaparak sanki çeşitli mesajlar vermek istiyordu. İlk mesaj, Bağdat'ın istikrarlı, güvenli ve şehrin bir bölümüne ve sakinlerine ağır güvenlik önlemleri uygulamaksızın bu büyüklükte bir etkinliğe ev sahipliği yapabilecek kapasitede olduğudur. İkincisi, Bağdat, ortak Arap eyleminin öneminin ve bunun harekete geçirilmesinin yaratacağı fırsatların ve Arap treninin iş birliği, değişim ve istişare yolculuğunun hızlandırılmasının onun da çıkarına olduğunun farkındadır. Üçüncü mesaj ise Bağdat'ın gerek iki devletli çözüm gerekse dağılan Arap haritalarının yaralarını sarmak için müzakereler yoluyla çözümler bulma ilgili Arap sabitelerine bağlı olduğudur.

Gazeteciler deneyimlerinden bilirler ki, bilhassa konferans salonları ve otellerin koridorları konuşmacıları resmi kısıtlamalardan muaf tuttuğundan, zirve marjında yapılan tartışmalar bazen zirve sırasında söylenen sözler kadar önemlidir.

Konuk gazeteciler, bir sonraki aşamadaki gelişmelere damga vuracağı inancıyla iki konunun zirve ve marjındaki atmosfere hakim olduğunu fark edebilirdi. Birinci gelişme Donald Trump ile Ahmed eş-Şara'nın Riyad'da el sıkışmasının ve ABD yönetiminin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın talebi üzerine Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırma kararı almasının  ardından Suriye ile ilgiliydi.

Birçok kişi, Şara’nın “istisnai bir dozda Arap ve uluslararası destek aldığını” ve komşu ülkelere tek seçenek kaldığını belirtti. O seçenek de meşru Suriye ile ilişkileri normalleştirmek ve iş birliği yapmak.

Çeşitli ülkelerden Şara ile görüşen birçok insanda kendisinin nasıl bir etki bıraktığını öğrenmek istedim ve sorduğum sorulardan aşağıdaki sonuçları edindim:

- Şara, üzerinde durduğu zeminin, Suriye coğrafyasının karmaşıklığının ve komşularıyla zorlu ilişkilerinin sonuçlarının gayet farkında olan pragmatik bir adam.

- Önceki deneyimlerinden yararlanarak sert bir politika izleme olasılığına ilişkin kuşkuları gidermeye çalışıyor. Bazıları onun hem alenen hem de özel görüşmelerde Suriye'nin hiçbir komşusu için endişe kaynağı olmayacağını tekrarladığını duyduklarını belirttiler ve ziyaretçiler bu açıklamanın içerisinde İsrail'in de yer aldığı sonucuna vardılar.

- Onun, İsrail'e karşı geleneksel yöntemlerle mücadele etmenin, gördüğümüz felaketlere yol açtığını söylediği de duyulmuş. Ayrıca Suriye için tek seçeneğin, birliğini ve istikrarını korumak ve ekonomisini güçlendirmek, yerlerinden edilenlerin evlerine dönmesini sağlamak, ardından Arap ve uluslararası ilişkilerini İsrail'e diplomatik baskı uygulamak için kullanmak olduğunu da söylemiş. Bu, basitçe Suriye’nin İsrail ile askeri çatışma kampından çıkması anlamına geliyor ve bunu yapmak, Şam'ın anahtarlarını elinde tutan için hiç de kolay değil.

- Ziyaretçiler, Şara karşıtlarının başında İran ve Hizbullah'ın geldiğini, Rus üslerinin varlığının devam etmesinin ise Suriye'nin çıkarına olduğunu belirttiler.

- Şara'nın ABD yönetimine verdiği sözleri yerine getirmesinin önündeki en büyük meydan okumanın, örgütler döneminin bittiğine işaret eden  Beşşar Esed rejiminin devrilmesine kadar onunla birlikte çalışan güçlerin doğası olduğu konusunda birçok kişi hemfikir.

- Katılımcılar, Prens Muhammed bin Selman'ın Trump'ın Şara konusundaki tutumunda hızlı bir değişim yaratmada oynadığı rolün, Riyad'ın Çin, Rusya ve Avrupa ile mükemmel ilişkilerini sürdürürken, Washington nezdinde artan etkisinin bir işareti olduğunu da belirttiler.

- Katılımcılar, bölgedeki yangınların söndürülmesinde Suudi Arabistan etkisinin önemli rol oynayacağını düşünüyorlar.

Irak'ı ve bölgeyi etkileyen bir diğer gelişme ise Trump'ın son Körfez ziyareti ve istisnai Riyad durağının ardından bölge üzerinde oluşan gölgesi.

Bazı katılımcılar Trump'ın ziyaretinin, ABD'nin Ortadoğu'dan bıktığı ve geleceğine ilişkin her türlü sorumluluktan kurtulmak istediği yönündeki eski söylemin sonunu getirdiğini söyledi. Trump'ın ziyareti, çok kutuplu bir dünyadan bahsetmenin henüz erken olduğunu bir kez daha teyit etti. Zira askeri ve ekonomik alanda Amerikan halesi halen ağır basıyor. Gazze'den İran’ın nükleer meselesine kadar çözümsüz krizlere çözüm arayanlar için Amerikan geçiş kapısı hayati önem taşımaya devam ediyor.

Ukrayna, Gazze ve İran’ın nükleer meselesi dahil olmak üzere pek çok çetrefilli konuda Trump'ın gölgesinin ağır bastığına işaret ediliyor. Bağdat'ta Washington ile Tahran arasında bir anlaşmanın muhtemel olduğu söyleniyor, çünkü ikisinin bir çatışmaya kaymasının sonuçları bölge ve küresel ekonomi için çok maliyetli olacak ve Irak'ı çok zor bir durumda bırakacak.

Bazıları Tahran'ın, bölgenin bir kısmının ve özellikle de General Kasım Süleymani'nin askeri, siyasi ve ekonomik olarak aktif olduğu ve yatırım yaptığı kısmının çehresinin değiştiğinin şüphesiz farkında olduğuna inanıyor. Bu kişiler, İran'ın dar çevrelerde, geçmiş on yıllardaki deneyimlerini gözden geçirme sürecine girdiğini, çünkü şu anda yaşananların onun güvenliği ve bölgedeki rolünün ve varlığının kapsamıyla ilgili olduğunu ileri sürüyor.

Bazı katılımcılar, İsrail'in Aksa Tufanı sonrası yaşanan savaşlardan “öncekinden çok daha güçlü” çıktığını ve Trump'ın “saldırgan davranışlarını kontrol edebilecek veya hafifletebilecek tek kişi” olduğunu inkar etmiyor.

Bağdat, Şara deneyimini inceliyor ve Trump'ın gölgesinin özellikle İran ve seçeneklerine ilişkin yönelimlerini keşfetmeye çalışıyor. Bağdat'ın bu konularla meşgul olması, onu önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimleri ile ilgili konulara dalmaktan alıkoymuyor. Seçimlere giderken Mukteda es-Sadr'ın seçimlere katılması halinde seçimler üzerindeki gölgesinin etkisinin nasıl olacağı sorgulanıyor. Keza  Koordinasyon Çerçevesi içerisinde sert bir mücadelenin, Nuri el-Maliki’nin, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin yeniden seçilmesini engellemeyi amaçladığının işaretleri görülüyor.