Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Hamas ve Netanyahu'nun imkansızı arasında Gazze

ABD'nin Ortadoğu Temsilcisi Steve Witkoff'un yoğun çabalarının sonuçsuz kalması nedeniyle, Gazze, kendilerine henüz bir orta yol bulunamayan iki imkânsızlık arasında sıkışmış, çözümsüz bir ikilem olmaya devam ediyor. Oysa Başkan Trump'ın Suudi Arabistan, Katar ve BAE'ye yaptığı ziyaretler sırasında bir anlaşmaya varılması isteği, Witkoff’un çabalarının başarıya ulaşmasına dair iyimserliği artırmıştı.

Netanyahu'nun imkansızı, kendisinden geri adım atma imkânı olmayan ve “mutlak zafer” başlığı altında yürüttüğü bir ölüm kalım savaşıyla vücut buluyor. Bunu daha en başında, Hamas'ın sadece Gazze'deki otoritesinin değil, varlığının tamamen ortadan kaldırılmasını, yaşayan ve ölü tüm rehinelerin geri dönmesini, Hamas'ın zaferini teyit eden bir sahne ile silahlarını teslim etmesini, liderlerinin Gazze'den onları kabul edecek herhangi bir ülkeye gönderilmesini öngören özel şartlarını ortaya koyarak tanımlamıştı. Tüm bunlar, kontrol altına almak ve tüm hedefleri gerçekleştirmek için  askeri planların gerektirdiği gibi, Gazze'nin yeniden işgal edilmesinden sonra gerçekleştirilecek.

Hamas için imkansız olansa, Netanyahu'nun mutlak zaferini, kendisi için mutlak yenilgi anlamına gelen bir şeye çevirmesidir. Hamas’tan ya Netanyahu'nun kendisinden istediği her şeyi kabul ederek bir kerede veya sınırlı süreli ateşkesler ve sınırlı sayıda takaslar ile somutlaşan kademelerle kendini yenilgiye uğratması bekleniyor.

Gazze'ye yönelik savaşın yaklaşık iki aydır ikinci safhasına girmesinden beri, Arap arabulucuların çabaları sekteye uğradı. Çifte vatandaşlığı bulunan rehine Aidan Alexander'ın serbest bırakılmasını bir dönüm noktası olarak görmezsek, Witkoff ve Boehler'in çabaları ise çok sınırlı bir ilerleme bile sağlayamadı.

Bu bağlamda dikkat çeken husus, Aidan operasyonunun İsrail’e hiçbir bedel ödetilmeden, tamamen karşılıksız gerçekleştirilmiş olmasıdır. Tam aksine bu, ABD’nin Hamas ile doğrudan diyalog kurmaya yönelimi için bir teminattı. Bunu yaparken İsrail'in arkasından ABD ile anlaşmasının ters etki yaratacağı Hamas’ın aklına bile gelmedi. Oysa bu durum, Husiler ile de aynı şekilde, yani İsrail'in arkasından varılan anlaşmayla aynı zamana denk geldiği için, İsrail'in daha da uzlaşmaz olmasının bir başka nedeni oldu.

Doha’daki anlaşma görüşmeleri, Netanyahu kendisini doğrudan ve açıkça dile getirmese de onu daha fazla etkileyen başka bir konu nedeniyle daha da karmaşık hale geldi. O da ABD ile ilişkiler tarihinde ilk kez bir Amerikan Başkanının İsrail'i bölgeye yaptığı ziyaretin dışında bırakarak, danışmanlarından, Netanyahu'yu arayıp İsrail’in hep akılda olduğunu söylemelerini istemekle yetinmesidir.

Netanyahu'nun Trump'ı kızdırmanın ve dışlanmaktan, ötekileştirilmekten duyduğu hayal kırıklığını ifade etmesinin tek yolu Gazze'ye yönelik savaşı daha da derinleştirmek, yıkımı artırmak ve daha fazla kan dökmek, yardımların girişi ve nasıl dağıtılacağı kartını oynamaktı. Zira bu, Amerikan Başkanı ve danışmanlarının tarihi ziyaretinden önce faydalanmaya çalıştıkları, İsrail'in Gazze'de zaten kınanan imha savaşında açlığı ve yardımları engellemeyi bir silah olarak kullanması nedeniyle uluslararası alanda kendisine yönelik yaygın eleştirilere karşı kullandıkları karttı.

Gazze'ye yönelik savaş devam ediyor ve İsrailli komutanların profesyonel olarak gereksiz olduğuna dair açıklamalarına rağmen genişleme yönünde ilerliyor. İsrailli komutanlara göre ne Netanyahu'nun mutlak zafer olarak tanımladığı, rehinelerin serbest bırakılmasının başlıklarından biri olduğu askeri çözümün başarılı olması, ne de Hamas'ı kökünden söküp atmak, liderlerinin yenilgi ve mutlak teslimiyet içinde ellerini havaya kaldıracakları aşağılayıcı bir tablo için savaşı genişletmenin gereği yok.

Hamas, kadroları, üyeleri ve imkanları açısından ağır can ve teçhizat kayıplarına uğramasına rağmen iki husustaki kararlılığından vazgeçmedi; silah bırakmak ve Gazze Şeridi'ni herhangi bir formül ile ve herhangi bir yere giderek terk etmek.

İsrail, Gazze'yi yeniden işgal etmek ve Gazze'den veya işgal ettiği bazı bölgelerden çekilmeyi düşünmeden orada kalmaya devam etmek için yedek güçlerini göreve çağırdı.

Yani Gazze aslında orta yolu olmayan iki imkânsızlığın ortasında kalmış durumda. Bunlar üçüncü bir tarafın kesin çözüm dayatma gücünün olmadığı iki tarafın imkansızlarıdır. Önümüzdeki haftaların Gazze için iyi haberler taşıyabileceğinden bahseden Başkan Trump da bu üçüncü tarafa dahil. Ne var ki dünya genelinde gözlemciler her gün ölü ve yaralıları sayarken, önümüzdeki haftalarda Gazze'deki kayıpların ne kadar büyük olacağını kimse bilmiyor. İnsan yaşamı için gereken asgari şartların bile kaybedilmesinden ise bahsetmiyoruz bile.

Biraz iyimser olmak adına şimdilik sonu görünmeyen dediğimiz bir savaşta zaman sayacı 600’üncü güne yaklaşıyor.