Dünyanın gözleri Gazze'ye çevrilmiş durumda ve bu trajedi, şüphesiz tüm bu uluslararası ilgiyi ve odaklanmayı hak ediyor. Ancak yaralar içindeki dünyamızın bir başka köşesinde, Batı Sudan'daki Kuzey Darfur Eyaleti'nin başkenti el-Faşir, uluslararası toplumun sınırlı ilgisinin gölgesinde kuşatma ve açlık acısı yaşıyor.
Çağlar boyunca kuşatmalar, şehirleri çevrelerinden soyutlayan, sakinlerini aç bırakan ve savunma duvarlarını aşmadan önce iradelerini kırmak için üzerlerine ateş yağdıran en sert çatışma biçimlerinden biri oldu. Bu silahın acımasızlığına direnişte, tarih boyunca bazı şehirlerin isimleri öne çıktı, kararlılıkta destanlar yazdılar ve sabrı, kararlılığı güçlendiren bir silaha dönüştürdüler.
Leningrad şehri (şimdiki Saint Petersburg), belki de İkinci Dünya Savaşı sırasında kuşatmaya, açlığa ve soğuğa karşı 872 günlük direnişi ve Nazilerin eline düşmemesiyle en ünlüsüdür. Ancak Bosna'nın başkenti Saraybosna, modern savaşta en uzun kuşatmayı yaşayan şehirdir. 1.425 gün süren kuşatma boyunca halk, topçu ateşi, keskin nişancı ateşi ve erzak eksikliğinin yanı sıra sürekli elektrik ve su kesintileri altında yaşadı. Bu iki örneğe ilave olarak hem uzak hem de yakın tarih, hem uzun hem de kısa süreli kuşatmalara direnen birçok şehrin hikâyeleriyle doludur; hepsini burada anmak zordur.
Bir yıldan uzun süredir devam eden sıkıntılarıyla Faşir de bu listeye dahil. Kuşatma ve açlığa rağmen, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından düzenlenen 227 saldırıyı püskürtmeyi başardı. Bunların en sonuncusu, geçen pazartesi günü şehre çok sayıda asker ve araç tarafından üç yönden düzenlenen saldırıydı. Ordu ve ortak kuvvetler, şiddetli bir çatışmanın ardından saldırıyı tekrar püskürtmeyi başardı.
HDK, başarısız olduktan sonra masum sivillerden intikam alma yoluna gitti. Şehrin eteklerinde bulunan ve mülteciler için kurulmuş Ebu Şuk kampına saldırarak, sakinlerine karşı bir katliam gerçekleştirdi; 40 kişiyi öldürdü, 19 kişiyi de yaraladı. Amaç, geniş çaplı ihlaller ve sistematik öldürmeyle ilgili raporlara rağmen, defalarca saldırdıktan sonra baskın düzenleyip ele geçirdiği Zemzem Kampı’nda olduğu gibi, kampı ya korkutma ve açlık yoluyla ya da sistematik öldürme yoluyla boşaltmak. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Zemzem Kampı’nda yaşananları “uluslararası toplumun sessizliğinin ağır bedelini ortaya koyuyor” diye tanımlamıştı.
Birleşmiş Milletler'e göre Faşir nüfusunun yüzde 70'inden fazlası kuşatma nedeniyle aylardır gıda güvensizliğinden muzdarip. Çad sınırındaki Adré Sınır Kapısı’nın silah kaçakçılığı için kullanıldığını bilmesine rağmen Sudan hükümeti, BM Genel Sekreteri António Guterres'in çağrısına yanıt vererek yardım ulaştırmak için kapının açılmasını kabul etse de HDK şehre yardım ulaşmasını engelliyor.
HDK ve destekçileri, Kolombiya ve diğer birçok ülkeden ilave paralı askerler toplayarak Faşir’e tüm güçleriyle yükleniyorlar. Şehrin düşüşünün savaşın gidişatında kesin bir değişim yaratacağına ve dengeleri kendi lehlerine çevireceğine inanıyorlar. Ancak, HDK’nin bu savaştan hiçbir ders çıkarmadığı anlaşılıyor.
Hartum yaklaşık iki yıl işgal altında kaldı ve el-Cezire eyaletinin başkenti Medeni düştü. HDK, Sudan topraklarının neredeyse yüzde 70'ine yayıldı ve Sudan devletini tamamen devirip kontrolünü ele geçirmenin eşiğinde olduğuna inandı. Ancak ardı ardına gelen kabus gibi yenilgilerle birlikte bu rüyadan uyandı; kontrol ettiği alanlar Darfur ve Kordofan'ın bazı kısımlarıyla sınırlı kalacak kadar azaldı. Şu anda ordunun kalelerine doğru ilerlemesini ve son sınır kapısı da dahil olmak üzere tüm toprakları geri alma hedefini gerçekleştirmesini engellemek için bu bölgelerde savaşıyor.
HDK Hartum'a, Medeni'ye veya ulaştığı ya da ulaşmayı hayal ettiği bölgelere geri dönemeyeceğini anladı. Ardışık saldırılarında verdiği büyük kayıplara rağmen Faşir'i işgal etme konusunda diretmesinin nedeni, Sudan'ın tamamının kontrolünü ele geçirme planının sürpriz bir darbeyle başarısız olmasının ardından, destekçilerinin Sudan'ı bölme planının bir parçası olarak Darfur'un tamamının kontrolünü ele geçirme yönündeki baskıları olabilir. Arzuladığı tanınmayı elde edememiş ve elde edemeyecek olan “paralel” bir hükümet kurma girişimleri de bu bağlamda gündeme geldi. Bu hükümet, uluslararası alanda kınama yağmuruna tutuldu, duyurusu açıkça reddedildi ve tanınmayacağı teyit edildi.
Faşir'in direnmeye devam ettiği her gün, HDK daha fazla ekipman ve asker kaybediyor; bazıları, safları arasında artan hoşnutsuzluk nedeniyle çatışmalardan kaçarak başka bölgelere gitmeye veya orduya teslim olmaya başladı. Bu, ordunun yalnızca Faşir kuşatmasını kaldırma planlarına ve eylemlerine değil, aynı zamanda tüm bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirmesine de kesinlikle hizmet ediyor.
Faşir'in direnişi, tarih boyunca kuşatmaya direnen şehirlerin ve halkların kitabında yeni bir sayfa yazıyor. Tarihin hafızası, diğer şehirlerin isimlerini koruduğu gibi, kuşatmaya meydan okuyan ve açlığa direnen, sabır ve kararlılık ruhunun kolay kolay yenilmeyeceğini kanıtlayan Faşir'in adını da koruyacaktır.