Bahreyn’in Gılgamış Destanı’nın günlerinden bugüne uzanan köklü bir tarihi vardır. Hükümdarları Âl-i Halife ise Arap Yarımadası’nın doğu yakasında, suyun ve çölün hafızasında özel bir konuma sahiptir.
Âl-i Halife, Arap atlarının seçkin soylarına sahip oluşlarıyla tanınmıştır. Mısır Valisi Abbas Paşa’nın, İmam Faysal bin Türki -Kral Abdulaziz’in dedesi- ile koordineli biçimde Arap Yarımadası’na gönderdiği heyetin hazırladığı Arap atı soylarıyla ilgili el yazmasında, Âl-i Halife’den birden çok kez söz edilmiştir.
Bu konum, o tarih ve o hoşgörü; ayrıca güzel ahlâka ve kamu yararına duyulan özen, Bahreyn’de liderler düzeyinde yapılan son Körfez Zirvesi’nin bildirisini şekillendirdi. Sakhir Bildirisi adı verilen zirve açıklaması, Filistin devletinin kurulmasına yönelik çabayı ve Arap dünyasındaki savaşların sona erdirilmesi için çalışma iradesini yansıttı.
Güzel ahlâk ve yüksek erdemlere değer vermek, iyiliği korumanın ve çoğaltmanın; kötülüğü silmenin ve azaltmanın yoludur. Önce ahlâk ve değerler… sonra diğer şeyler.
Şair ve tarihçi Halid el-Ferec (Kral Abdulaziz’in çağdaşı) şu hikâyeyi nakleder: Abdulaziz henüz genç bir delikanlıyken Bahreyn Şeyhi İsa bin Halife’nin huzuruna çıkmıştı. Abdulaziz, Şeyh İsa’nın sağında otururken, şeyhin sağında solunda ileri gelen kimseler bulunuyordu ve meclis bu tarz insanlarla doluydu. Bu sırada Acman kabilesinin büyüğü, şair ve savaşçı Rakan bin Hisleyn Şeyh İsa’yı selamlamak için geldi. Selam verdikten sonra meclisin ortasında öylece kaldı, ne yapacağını bilemedi. Ona yer gösterecek kimse de çıkmadı, Şeyh İsa da herhangi bir işarette bulunmadı. Bunun üzerine Abdulaziz hemen ayağa kalktı, Rakan’a “Buraya buyur” diye işaret etti ve yanındaki kişiyle arasını açarak ona yer açtı. Bunun üzerine Şeyh İsa Abdulaziz’e dönerek: “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın, sana bereket versin. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Arapların şerefini ve itibarını koruyan sizlersiniz” dedi. Meclisten çıktıktan sonra Rakan, Abdulaziz’e gelip teşekkür etti ve bu sıkıntıdan kurtardığı için şükranlarını sundu. Ardından: “Allah bizi Âl-i Suud’dan mahrum etmesin” dedi.
Acman kabilesinin bu büyük şairi ve savaşçısı Rakan bin Hisleyn’den söz açılmışken Âl-i Halife’yi övdüğü şu zarif beyitleri hatırlayalım. Bu şiirde el-Muaydi lakabını kullanmıştır.
“Dedi el-Muaydi, kuşlukta başladı söze / Sahipleri kerem sahibi, yüzleri nurlu bu yurtta.
Hac ve tavaf edenlere verilen ayetler gibi / Mevcutlarına da göçenlerine de izzet daim olsun.”