Suudi Arabistan İslami İşler, Davet ve İrşad Bakanlığı, Hadim-i Harameyn-i Şerefeyn (İki Kutsal Cami Hizmetkârı) Kral Selman bin Abdülaziz’in değerli onayıyla, 13-14 Ağustos 2023’te Mekke-i Mükerreme’de ‘Dünyadaki Diyanet İşleri, Fetva Kurumu, Şeyhülislamlık İdareleri ile İletişim’ başlıklı bir İslami konferans düzenliyor. Yayınlanan habere göre ılımlılık, aşırılık, yozlaşma, terörizm, halklar arasında hoşgörü ve birlikte yaşam konularının tartışılacağı konferansa 150 alim ve 85 müftünün yanı sıra şeyhler, fikir adamları ve akademisyenler katılacak.
Ilımlılık ve hoşgörü yolunda yürünmesi, dünya halkları arasında bir arada yaşam ve uyumun teşvik edilmesi ve bu meyveleri toplamayı sağlayan tüm değerlerin aşılanması, övgüyü hak eden bir şey ve değerli bir çabadır.
Bugün İslam’ı kim temsil ediyor? Dünyanın her bir noktasındaki Müslümanların tamamının dayandığı bilgi kaynağı/rehberlik kim?
Müslümanlar bugün dünyanın her yerinde. Sadece Müslüman ülkelerde değil, Batı Hıristiyan coğrafyasının derinliklerinde dahi Müslümanların varlığı, etkileşimi ve eylemi mevcut. Bunların çoğu artık bulundukları ülkelerin vatandaşlığını taşıyor. Hatta Birleşik Krallık’taki Muhafazakâr Parti’nin eski başkanı ve Londra Belediye Başkanı gibi bazıları, siyasi ‘lider’ haline geldi. Böyle liderler arasında milletvekilleri, belediye başkanları, toplum seçkinleri ve hatta güvenlik servisleri başkanları var.
Hoşgörü ve birlikte yaşam değerlerini benimseyen ılımlı bir kültür üretme talebi, İslam ülkeleri içinde ve dışında uzun bir süredir dillendirilen acil bir taleptir. Çünkü bu söylemi icat etmek ve ona ‘imkân tanımak’, sadece İslami bir mesele olmayıp, artık ‘küresel’ bir meseledir. İslami aşırılığın hasadından, başka herhangi bir aşırılık taraftarı da dahil olmak üzere tüm dünya nüfusu zarar görüyor.
Ancak bu hedefe ulaşmak, büyük ölçüde cesaret ve siyasi destek, daha da önemlisi süreklilik ve kalıcı kurumsal çalışma gerektiriyor. Ama bunlardan önce şu meseleler hakkında net bir ortak söze varmak lazım:
İslam halifeliği, Müslümanların devlet olarak varlığının geçerliliği için bir şart mı? Yoksa hilafet, tüm gelişimleri ve farklılıklarıyla zaman içinde kat edilen beşerî aşamalardan mı ibaret?
İslam şeriatının anlamı üzerinde bir anlaşma var mı? Bütünlüğü ve mükemmelliği ile öylece alınan katı bir kütle mi yoksa Seyyid Kutub ve benzerlerinin sözleri gibi terk edilebilir mi? Ya da büyük ölçüde şeriat; analoji (kıyas), naslardan hüküm çıkarma (istinbat), örfler ve uzmanların bildiği diğer şeyler gibi, insani düşünme süreçlerine dayalı bir ‘beşerî çaba’ mı?
Modern vatandaşlığın anlamı nedir? Elbette bir halkı milletle ifade edilen daha geniş bir medeni çerçeveye bağlayan duygusal ve tarihî unsurları hoş karşılamakla birlikte vatandaşlık bugün, geçici, belirsiz ve vatanperverliği yıkan ‘ulus’ kavramı değil, yasal bir sorumluluğa dayalı, aidiyet kabıdır.
Modern tarih boyunca bu meseleler üzerine çok mürekkep döküldü, binlerce sayfa yazıldı. Bunların bazıları, önemli bir çalışma ve yeni bir keşifti. Peki, ne olacak bunların akıbeti?!
Tüm insanlığın iyiliği adına, insanların iyiliğini arayan herkese başarılar dilerim…