İstemi Yılmaz
TT

Atina-Zagreb hattında holigan gerilimi

Uluslararası gündem “tatil” aylarının etkisiyle durağan bir şekilde seyrediyor. Türkiye dış politikasının da mola verdiği ve ne yazık ki Ukrayna’daki savaşın unutulduğu bu günlerde Balkanlar’da ilginç bir kriz yaşanıyor.

Atina-Zagreb hattında ipler gerildi. Bu gerilimin nedeniyse bir futbol maçı ve taşkın taraftarlar. Evet, futbolun ülkeler arasındaki ilişkileri bozduğu ve hatta savaş çıkardığı dahi olmuştur. Ancak bu seferki krizin salt futbol temelli görülemeyecek trajik bir tarafı mevcut.

UEFA Şampiyonlar Ligi 3. eleme turunda karşı karşıya gelen Yunan AEK takımı ve Hırvat Dinamo Zagreb takımları ilk müsabakalarını başkent Atina’da oynadı. Karşılaşmadan önce, deplasman yasağına rağmen Yunanistan’a gelen Dinamo taraftarları, kenti karıştırarak rakip takım taraftarlarına saldırdı. İki grubun sopalarla birbirine girdiği kavgada 29 yaşında bir Yunan genci bıçaklanarak hayatını kaybetti, 5'i Hırvatistan ve 3'ü Yunanistan de vatandaşı toplam 8 kişi de yaralandı. 90’dan fazla kişi de gözaltına alındı.

Ölümlü kavganın ardından maç ertelendi. Bir hafta sonra gerçekleştirilen Zagreb’deki rövanş maçını ise deplasmanda AEK 2-1 kazandı.

AEK ve Yunanistan’ın yaşadığı can kaybı, ülkede polis ihmalkârlığının sorgulanmasına yol açtı. Sosyal medyada paylaşılan ve Hırvat holiganların 40-45 araçlık bir konvoyla ülkeye girdiğini gösteren görüntüler, Yunan kamuoyuna “polisin neden gerekli kontrolleri yapmadığı” sualini sordurdu. Üstelik kavgaya müdahalenin de çok geç yapıldığı ortaya atılan iddialar arasında.

Hal böyle olunca adli makamların ve Yunan emniyetinin yaşadığı baskının üzerinden gelmek adına yaptığı şey, tutuklu yargılama yoluna gitmek oldu. Mahkeme, 102'si Hırvat, 3'ü Yunan vatandaşı toplam 105 şüpheliye, "kasten öldürme" ve "suç örgütü üyeliği" de dahil olmak üzere 11 suçlama yöneltirken hepsinin tutuklu yargılama kararı verdi.

Yunan makamlarının kararı sonrası Zagreb hükümeti en üst perdeden olaya müdahale etmek durumunda kaldı. Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanovic, Yunanistan'ı Hırvat vatandaşlarını yasal süreç olmaksızın alıkoyduğunu belirtti. Milanovic daha da ileri giderek Hırvat holiganlara yapılan muameleyi “savaş esirlerine yapılanlara” benzetti ve hak ihlalinin durdurulmasını için Atina'nın müdahalesini talep etti.

Milanovic’in açıklamalarının ardından Yunanistan Dışişleri, Hırvat liderin iddialarını ikili ilişkilere zarar veren “çarpıtmalar” olarak nitelendirerek kınadı. Yunanistan Yargıçlar ve Savcılar Birliği ise Milanovic'in açıklamalarını, “ülkenin kurumlarına hakaret” olarak değerlendirerek Zagreb’i sert bir şekilde eleştirdi.

Sonuç olarak, yaşanan trajedi sonrası Balkanlar’da patlak veren kriz, Atina’nın yeni bir bölge ülkesiyle daha arasının bozulmasına yol açtı. Fakat gerilimin merkezindeki “yargı” ve “siyaset” ilişkisi son yıllarda dış politikayı da etkileyen bir mesele. Yargı bağımsızlığının tehlikeli eşikte olduğu ülkelerde davalara siyasi veya diplomatik müdahaleler meyvesini veriyor. Ancak adaletin kendi serbestisi içerisinde tecelli olduğu ülkelerde davaların “istendiği gibi” sonuçlanmaması diplomatik krizlerle sonuçlanabiliyor. Ankara bunu FETÖ’cülerin Türkiye’ye iadesi meselesinde hemen hemen her Avrupa ülkesiyle yaşadı, yaşamaya devam ediyor.