Sam Mensa
TT

Hochstein ve Abdullahiyan: Uzlaşma mı yoksa mayın yerleştirme mi?

Bölgenin geçtiğimiz gün ve haftalarda sahne olduğu olaylar çelişkili ve anlaşılmaz görünüyor. ABD Başkanı'nın Enerji Güvenliği Özel Koordinatörü Amos Hochstein’ın Lübnan ziyareti, İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan'ın Beyrut'a gelişiyle aynı zamana denk geldi. BM Geçici Barış Gücü’nün Güney Lübnan’daki görev süresinin uzatılması değil, yetkilerinin genişletilmesiyle ilgili tartışmalara, Lübnan ve Hizbullah’ın isteklerinin aksine Fransız formülüyle nokta konuldu. Taraflardan hiçbirinin bu aşamada geçerli olan angajman kurallarını değiştirme niyetinde olmama ihtimalinin daha yüksek olduğu unutulmamalı. Bunların yanı sıra İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant'ın, Hizbullah'ın hareketlerinin İsrail’in kuzey sınırında gerilimin tırmanması ihtimalini artırdığı yönündeki sözlerinin ifade ettiği gibi, İsrail sınırında sınırlı veya geniş çaplı bir askeri tırmanışın tehlikelerine ilişkin söylentiler de mevcut.

Bölgeye gelince, İsrail’in İran hedeflerine yönelik hava saldırıları ve bombardımanlarının yoğunluğunun artmasının ardından Suriye birden fazla cephede kaynıyor. Fırat'ın doğusunda Amerikalıların Suriye-Irak sınırını kontrol etme girişimleri çokça konuşuluyor. Pentagon Sözcüsü Patrick Ryder'ın bunu reddetmesine, Hasan Nasrallah'ın bunun sadece bir yanılsama olduğunu düşünmesine ve böyle bir şeyin gerçekleşmesini engellemeye ant içmesine rağmen, bunun bölgedeki ABD-İran inatlaşması çerçevesinde yaşandığını düşünmek doğru olacaktır. Sahnenin merkezine ayrıca, Batı Şeria'daki eylem komutanlığının Lübnan'a taşınmasıyla ilgili haberler, Nasrallah'ın ‘Lübnan topraklarında Lübnanlıyı, Filistinliyi, Suriyeliyi, İranlıyı veya başkalarını hedef alacak herhangi bir suikasta kesinlikle güçlü bir tepki verileceği’ tehdidi arasındaki bağlantı dahil oluyor. Nasrallah’ın bu sözleri, Binyamin Netanyahu'nun Lübnan'daki Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri'ye suikast düzenleme tehdidine bir yanıttı.

Hochstein, ABD-İran uzlaşısını tamamlamak için ABD ve İsrail’in talep ettiği sükuneti sağlamak üzere Beyrut'taydı. ABD-İran uzlaşısı bir yandan Lübnan ile İsrail arasında Ekim 2022'de deniz sınırı çizim anlaşmasının imzalanmasını sağladı. Diğer yandan da Suriye topraklarında İran-İsrail çatışmasının kızıştığı bir dönemde Lübnan cephesine sükuneti getirdi. Bu ziyaret, kara sınırlarının çizilmesi konusunda uzun ve karmaşık bir müzakere sürecini başlatma girişiminin ilk adımı olabilir. Müzakereler uzun ve karmaşık olmasının yanı sıra iki büyük engele çarpıyor; Gacar köyü ve Şeba Çiftlikleri. Müzakere süreci dediğimiz gibi uzun ama başlamak bile, iki taraf arasındaki sert tehdit tonunun bozmayacağı bir sükunet aşamasına girmek anlamına geliyor. Sükunet aşaması, bir zamanlar büyük bir popülerlik kazanmış bir direniş hareketi imajını geri kazanmayı amaçlayan, bilhassa Arap dünyasında son 15 yılda anlamını yitiren söylemini yeniden canlandırmak isteyen Hizbullah için özellikle gerekli.  

İki ziyaretin eş zamanlı olması dikkat çekiciydi. Büyük olasılıkla eşgüdümlü değildi ancak aralarındaki ortak payda, bölgede, özellikle de doğusundaki çalkantılı durumdu. Burada ekilen üç mayın, sükunet ve uzlaşı çabalarını sabote edebilir. Birinci mayın, yanlış bir hesabın her iki tarafın da istemediği bir savaşa sürüklemesidir. İkincisi, İran'a yönelik herhangi bir Amerikan veya İsrail askeri eylemine yanıt vermek amacıyla İsrail'in modern ve gelişmiş silahlarla kuşatılmasına yönelik amansız girişimlerdir. Bu girişimler silah sevkiyatlarının devam ettiği anlamına geliyor. Buna Lübnan-İsrail dosyasını Suriye'deki İsrail-İran ve İran-ABD dosyasından ayırmanın zorluğu da ekleniyor. Suriye, İran, İsrail ve Hizbullah arasında neredeyse ilan edilmemiş bir savaşa tanıklık ediyor ve bu savaşın ana başlığı da Tahran'ın silah sevkiyatları ve depolarının bombalanması. Bu savaşın yanı sıra Fırat'ın doğusunda Amerikalılar ile İran'a bağlı milisler arasında birden fazla nedenden dolayı gerilim tırmanıyor. Ukrayna'da Moskova, Washington ve müttefikleri arasındaki savaş devam ederken, özellikle Rusya'nın İranlılarla koordinasyonu ve iş birliğini artırmasından sonra, Suriye'de Rus varlığı ile birlikte ABD dengesi bu nedenlerden biri.

Yeni olan üçüncü mayın ise işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan eylem komutanlığının Lübnan'a taşınması ve İsrail tarafından suikastla tehdit edilen Hamas Hareketinin Başkan Yardımcısı Aruri'nin Beyrut'ta bulunduğuyla ilgili sızdırılanlarla bağlantılıdır. Bu mayın çok dallı ve karmaşık ve ilk boyutu da, sahaların birleştirilmesi ilkesinin uygulanma olasılığıdır. İsrail ve Mısır ile vardığı mutabakat ve Gazze’de sürdürülebilir ateşkes hakkında söylenenler nedeniyle Hamas ile mevcut görüş ayrılıklarına rağmen, Batı Şeria'nın İsrail'e karşı silahlandırılacağına dair bilgiler doğru çıkarsa, o zaman Batı Şeria'da, Gazze'de ya da Güney Lübnan'da yaşanacak herhangi bir çatışma tüm cephelere uzanan bir aleve dönüşebilir.

Yukarıdakilerden, mayınların pek çok açıdan müzakereler ve mutabakatlar sürecinin bir parçası olduğu anlaşılıyor ve bu, İran'ın iyi bilinen bir yöntemi. Washington'un hedefleri açık ve tam bir uzlaşının hâlâ çok uzak olduğunu biliyor. Ona göre uzlaşının alternatifi ise İran ile nükleer dosyadan başlayarak İsrail'in, Güney Lübnan'ın ve Irak'ın güvenliğine kadar uzanan, hatta Suriye'de olup bitenleri tüm karmaşıklığıyla kapsayacak şekilde meseleler üzerinde tek tek mutabakata varmaktır. İran tarafında ise bu aşamada asıl amaç şudur; Suudi Arabistan ile varılan anlaşmanın devamlılığının sağlanması. Kendi nüfuz alanlarında müttefiklerini ilgilendiren meseleleri kontrol altına almaya ve onları desteklemeye çalışmak. Bunu yaparken de kazanımları korumak, ne onlardan feragat etmek ne de sükunet arzusundan geri adım atmamaya dikkat etmek. Öte yandan Tahran, odak noktasını mümkünse, önemi ülkeden ülkeye farklılık gösterse de, bölgede bir fikir birliği oluşturan Filistin meselesine taşımayı hedefliyor. İran rejimi, diğer çatışmaların doygunluğa ulaştığına, Filistin meselesinin ise birçok fayda taşıdığına inanıyor. Birinci fayda, Araplar arasında kaybettiği popülariteyi geri kazanmak ve hazırlanmakta olan herhangi bir Arap-İsrail uzlaşısını engellemek. Ayrıca İsrail'in iç anlaşmazlıklar nedeniyle yaşadığını düşündüğü zayıflık ve gerilemeden yararlanmak. Bunu, daha büyük bir çatışma çıkarma riskine girmeden İsrail'i kışkırtmak için bir fırsat olarak görüyor. Bu düşünce, bölgede ölümcül kaymalara yol açabilecek tehlikeli bir yanılgıdan başka bir şey değil. İran, Washington'un savaş istemediğini ve onunla anlaşmaya varmaya çalıştığını biliyor, bu da ona manevra için zaman ve alan sağlıyor.