Reşid Derbas
TT

Gazze'den sonra izzet var

Gazze'nin baş hafinden bir damla kan damlıyor ve baş harfi ayn harfine, Gazze ismi de izzet kelimesine dönüşüyor (ç.n: Arapçada Gazze ğayn harfi ile yazılır, harfin noktası kaldırıldığında ayn harfine dönüştüğü için kelime de büyüklük ve onur anlamına gelen izzet kelimesine dönüşür).

Uluslararası toplum, ceset parçalarını ve yıkımı görünce üzülüyor, sonra da seyretmekten vazgeçiyor ama acı çekmekten kaçınmak için değil, İsrail makinesini desteklemek için. Avrupa'nın Yahudilere uyguladığı zulmün kefareti olarak bu ölüm ve yıkıma gözlerini kapatıyor. Filistin kanı değersiz, çünkü nadir görülen mavi bir kan değil, aksine bu kandan çok var. Ama değersiz görülse de bir sorun var ki o da bu kanın, taştıkça toprağın verimlileştiği, ağaçların uzadığı ve meyve bahçelerinin yeşerdiği Ürdün Nehri'nin bir kolu olması. Ondan barut ve cinayetler kokusundan daha güçlü hoş kokulu anılar yayılıyor. O, Davut Yıldızı ile Filistin halkının gaspçılara gösterdiği “öğle güneşindeki yıldızlar” arasındaki inatçı bir çatışmadır. Bereketli olan ile çorak, hamile kadınları besleyen toprak ile Siyonizm'in gerçekle savaşmak için ondan daha fazla efsane çıkarmak amacıyla başvurduğu kısır efsane arasında uzun süreli bir çekişmedir.

İbrani devlet demografik ikilemin büyüdüğünü hissettikçe, farklı ırkları kendisine çekme yoluna gitti ve onlara cenneti vaat etti. Ama gelenler bu cenneti bulamadılar ve çoğu zaman toplum için bir yüke dönüştüler. Çoğunluğu işsiz kaldı ve aşırıcılık ile ırkçılığa daldılar.

Siyonist hareket, İsrail Devleti'nin temellerinin sağlamlaştırılmasının, Filistin halkını yerinden ederek, mülteci olarak dünya ülkelerine dağıtarak toprağı boşaltmaya dayandığını düşünüyordu. Ancak az da olsa bazıları topraklarında kaldı ve şimdi bunların sayısı, nesiller boyunca kimliğe bağlılığı miras alan 2 milyondan fazla Filistinliye ulaştı. Bunlara bir de Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasında yaşayan yaklaşık 6 milyon Filistinli ekleniyor. Buna karşılık İsrail Devleti'nde de 6 milyon Yahudi yaşıyor. Bunların birçoğu, ihtiyat birlikleri, toprağın asıl sahiplerine baskı yapmakta uzmanlaşmış taburlar, güvenli bir mesafeden hastaneleri vuran hava kurtları sürüleri içinde yaşıyor. Ezici çoğunluğa gelince, onlar uzun süreli istikrarlı bir yönetim arayışı içinde her birkaç ayda bir genel seçimlere gidiyorlar.

Batı Şeria ve Gazze'yi dört taraftan yerleşim birimleriyle kuşattıklarını sanarak stratejik bir gevşemeye teslim oldular. Onlara Filistin meselesine olan ilgi geri sıralara gerilemiş gibi göründü. Ama kuşatma altında olanlar, onları kuşatan kuşağı yarıp onu koruyan güçleri yenerek, hayatlarının çoğunu hapishanelerde geçirenleri kurtarmak amacıyla komutanlarını esir alarak onları şaşırttı. Şimdi Filistinli esirlerin parmaklıkların arkasından uzanan elleri, karanlıklardan ve en gizli yerlerden çıkıp, birkaç saat içinde, toprağın efsaneden daha güçlü olduğunu söyleyen ölümsüz bilgeliği kaydedenlerin elleri ile kenetleniyor.

Saldırılar uzayacak ve onlarla birlikte direniş de uzayacak, çünkü ırkçı akıl, barış ve Filistinlilere haklarını verme düşüncesini kavrayamıyor. Bir Talmud emri gereğince tüm toprakların sahibi olduğu bahanesini kullanıyor. Ama bu emir teknoloji ve istihbarata galebe çalan, en derinine kadar onların inine giren, Gazze’deki yılanların başını ezen yüzlerce kahramanın eliyle sarsıldı.

Satırlarım coşkuya kapılmış ve yıkıcı sonuçlara bakmayı ihmal eden birinin yazdığı duygusal bir metin değil. Uzayıp giden katliamın saniyeler içinde arkasında Taş Devri insanlarını ve yamyamları utandıracak bir dehşet ve korku bıraktığını, şehirleri harabeye dönüştürdüğünü, evleri metruk hale getirdiğini, çocukları paramparça  ettiğini çok iyi biliyorum. Ancak İsrail şimdi yaptıklarını daha önce de yaptı. Deyr Yasin, Kana, Sabra ve Şatilla katliamlarını gerçekleştirdi. Kıyamet Kilisesi’ne, el-Aksa’ya ve Harem-i İbrahim’e saygısızlık etti. Cenin, Nablus ve Ramallah'ı kuşattı. Gazze'ye tonlarca barbarlık yaşattı ama her seferinde irade ve kararlılık fırınında tuğladan yapılma taşlar pişiren ve bunları unutulmaz bir sahne ile yırtıcıların üzerine yağdıran Ebabil kuşlarının emrine veren çocuklar tarafından sarsılarak uyandırıldı.

Her defasında ders almayı reddetti, inkar ve ısrarında ileri gitti, ta ki kendisine açılan kapılara rağmen reddedilir, bugün sokaklarda akan Arap duyguları tarafından dışlanır hale gelene kadar. Arap yetkililer de bu duyguları dillendirerek başa dönmek gerekse bile, zorla göç ettirme ve yerinden etmeyi reddettiklerini kararlı bir dille duyurdular.

Şehitlerimiz için ağlıyoruz, yüreğimiz acıyla yanıyor ama bombalanan Filistinliler. Ölenler onlar ve kabuklarını, kum tanelerini tek tek aşarak dünyanın yenilenen döngülerinde yaşamaya devam edecek olanlar da onlar.

Binlercesi öldü ve milyonlarcası kaldı, bu gerçekten bir kaçış var mı?

Mezarlar, isimlerinin yazılı olduğu bir mezar taşı bile olmayan şehitleri kucakladı. Filistinliler yankı uyandıran isimleriyle tarihi topraklarında kaldılar. Topraklarını ekip biçtiler, eğitim aldılar ve başarılı oldular, Balfour hükümeti tarafından desteklenen Herzl'den daha usta planlar yaptılar, maruz kaldıkları saldırıları desteklemek için akan Batı silahlarından daha güçlü oldular. Toprak onlara tabiatın anası ve yenilenen bir döngü içinde olduğunu, balçığından yaratılana iade-i itibarda bulunduğunu ve fıtratının kılıcını keskinleştirdiğini öğretti.