Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Bu ya da gerçek ‘tufan’

Korkunç Gazze savaşı, ateşkes ve ateşkese dair detaylar aşamasına girdi. Ve bir ateşkes adı altında savaşı geçici de olsa durdurmanın bedeli hakkında ‘pratik’ konuşmalar başladı. Belki bu ateşkesi başka ateşkesler izler ve nihayetinde herkes ağacın tepesinden iner.

Şu an tünelin sonunda bir ışık görmeye başladık. Belki uzaktan ama olsun. Yine de 7 Ekim’den bugüne yaşadığımız ve yaşamaya devam ettiğimiz zifiri karanlıktan iyidir.  

Mevcut bedel tablosunda 15 bine yakın ölü, bunun kat kat fazlası yaralı ve mülteci, sayısı belirsiz yıkılmış evlerle kamu kurumları ve bir de eskilerinin üzerine eklenen yeni trajediler var.

Hamas’ın elinde bulunan yaklaşık 50 rehineye karşılık yaklaşık 150 Filistinli mahkûmun serbest bırakılması için bu korkunç bedeli ödemeye değer miydi?!

Bu sorunun cevabını herkese bırakıyoruz. Ne de olsa bu meseleye dair tartışmalar, her zaman olduğu gibi ne bugün ne yarın ne de ertesi gün bitecek.

Bu savaş, bugüne kadar neyi gözler önüne serdi?

Siyasi birlikteliği ve uluslararası seferberliği sağlayıp insani yardımları temin edebilen Arap kucağı, kara günlerde Filistin halkını bağrına basan ve davasını savunan tek taraf oldu (Bu arada İran’ın Gazze halkına tıbbi ve insani yardımlarının Arapların yardımlarına kıyasla ne boyutta olduğunu bilmiyorum).

Öte yandan kapalı sağın liderlik ettiği İsrail körlüğünün, bizzat İsrail’i ve halkını nihilist tercihlere sürüklediği görüldü. İsrail’de ‘efsanevî kıyamet’ çözümlerine ve aşırıya kaçanların hurafelerine dalmak, bitimsiz savaşlar için ideal bir reçete sunuyor. Ama İsrail ne kadar güç sevk ederse etsin, ne kadar savaş uçağı uçurursa uçursun Filistinliler; Ben-Gvir ve diğer aşırı İsraillilerin istediği gibi topraklarından kopmayacaklar.

Savaş makinesi durdurulduktan sonra İsrailli seçkinler, kendilerine, devletlerine ve insanlarına fayda sağlayacak tek şeyin Filistinlilerle yan yana barış içinde yaşamak olduğunu anlayacaklar mı?

Son BRICS zirvesinde yaptığı konuşmada Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Gazze’nin sivillere, masumlara, sağlık kurumlarına ve ibadethanelere karşı işlenen ‘barbarca suçlara’ sahne olduğunu ve ‘bu insani felaketin sona ermesi için’ toplu bir çabanın gerektiğini söyledi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman ayrıca, dikkate değer ve ileriye dönük bir tutumla tüm ülkelerden ‘İsrail’e silah ihracatını durdurmalarını’ talep etti.

Riyad, taleplerde bulunmak ve tutumlar sergilemekle yetinmeyerek, uluslararası siyasi hareketliliğe de yoğunlaştı ve bu doğrultuda Arapları ve Müslümanları, Riyad Zirvesi’nde bir araya getirdi. Bu zirve kapsamında Suudi Arabistan liderliğinde, bir grup ülkenin dışişleri bakanlarından oluşan ve görevi Riyad Arap-İslam Zirvesi bildirisinin içeriğini hayata geçirmek için uluslararası tutumları seferber etmek üzere önemli ülkelere uluslararası ziyaretler gerçekleştirmek olan bir komite de oluşturuldu. Bu Müslüman-Arap komitesi çalışmalarına Çin’den başladı.

Bu Gazze felaketinden çıkarılması gereken ders ve ibret nedir?

Veliaht Prens, BRICS zirvesindeki konuşmasında şu ifadeye yer verdi: “Filistin’de güvenliği ve istikrarı sağlamanın tek yolu, Filistin halkının meşru haklarına kavuşmasını ve 1967 sınırlarında bir Filistin devleti kurulmasını mümkün kılacak iki devletli çözüme ilişkin kararlardır.”

Ya bu ya da yoluna çıkan herkesi, ama en başta bugün Gazze ve çevresinde geriye kalan acılar, evler ve yaralılar için mücadele edenleri kapıp götüren gerçek ‘tufan’…

Hangisi?