Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Gazze, yarın!

Mısır, normal ve doğal bir seçim sürecine başladı. Ancak çevresinde hiçbir şey normal veya doğal değil. Çevresi kaynar durumda, sınırları yanıyor, Arap dünyası ise üzgün ve patlamaya hazır. Mısır, iç ekonomik sorunları olmasına rağmen bölgenin az sayıdaki istikrar noktalarından biri olmaya devam ediyor. Mısırlılar, elde ettikleri başarılar için Allah’a ve devletlerine şükrederken, Araplar ve dünya Mısır'ın etrafında toplanıyor ve talepler listesi ile birlikte geliyorlar: Refah Sınır Kapısı’nın, yani Sina’nın kapısının açılması. Yani ulusal güvenlikte bir gedik oluşturmak. On yıldır birliği uğruna diyaloğa kapı açamayan Libya gibi, tezahürat uğruna başlangıç kapılarını açmak.

1948'den beri Gazze ve Filistin için gösterilerin sahnesi tekrarlanıyor. Bu, düşmanlık ve felaket zincirine, Batının ihanetine ve Doğu'nun kurnazlığına karşı içten bir acı ifadesidir. Böyle bir kaynama durumunda, kalabalıklar sakinleşmeye çağrılmamalıdır. Ancak Gazze'ye destek vermek, tüm Arap dünyasını Han Yunus'a dönüştürmek anlamına gelmediğini onlara hatırlatmak da önemlidir. Kararlı ülkeler tarafından oynanan temel bir rol vardır. Bu, direnmeyen ve protesto etmeyen ülkelerin oynadığı roldür. Bu rol, Gazzeliler, Batı Şeria ve her yerdeki yerinden edilmiş Filistinliler için bir şeyler sağlayabilir.

Fransız gazetesi Paris Match’ın, Kamboçya'nın Netanyahu'ya en çok benzeyen Pol Pot'un yönetiminde işgal altındayken verdiği ‘ölüm tarlası’ ismine uygun olarak, tüm Arap dünyasının bir ‘yıkım alanına’ sürüklenmesinin Gazze'ye hiçbir faydası olmayacak.

Kuşkusuz, Gazze'ye yönelik son saldırı, dünya çapında büyük bir medya etkisi yarattı. Ancak 1948'den sonraki ikinci felaketten yararlanmanın zamanı gelmiştir. Gazze halkı ne inliyor ne de onların inlemelerini kimse duyabiliyor. Ama yaşanan ve yaşanmakta olan, gördüklerimiz ve görmekte olduklarımızdan sonra buna gerek var mı? Zaten Gazze'den geriye pek bir şey kalmadı. Filistin için yapılan herhangi bir gösterinin herhangi bir yere sonuç verdiğini hatırlamıyoruz.

Alternatif, Gazze'nin Kudüs'ün adını ve yerleşim yerlerinin sonunu taşıyacak yeni bir haritanın başlangıcı olmasıdır. Ayrıca, Netanyahu ve eşinin yolsuzluk suçlamasıyla değil, Nazi savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg (Almanya) mahkemesi gibi uluslararası bir mahkemede yargılanmasını içermesidir.

Bu kez Araplar daha önce sahip olmadıkları belge, sertifika ve delillere sahip oluyorlar. Yaşayan bir tanık olarak tüm dünyayı sahiplendiler. Gazzeli çocuklara (kadın ve erkeklerine) bugün ne yediklerini ne kadar su içtiklerini ve üç aydır nerede yıkandıklarını sormalıyız.

Bu bir teslim olma çağrısı mı? Haşa. Askeri zaferi, siyasi zaferle birleştirme çağrısı. İsrail'i yargı kürsüsüne oturtma, anneleri öldürme ve yok etmeye son verme çağrısı.