Vail Mehdi
TT

2023’e veda ederken petrol

Biz yazarlar ve gazeteciler, her yılın sonunda, o yıl içinde meydana gelen en önemli olayların özetlerini yazarak gelecek yıldan beklentilerimizi ortaya koymayı adet edinmişizdir.

Çoğunlukla bu özetler olayların tarihsel anlatımından oluşur. Bu yüzden derinlemesine düşünmek isteyenler için bir referans ve faydalı bir şey olsa da bunları sıkıcı buluyorum. Okuyanları sıkmak istemediğim için, yıl içerisinde yaşananları anlatmaktan ziyade, sizlerle birlikte düşünmeye çalışacağım ve bu yazımı, petrolün durumunu düşünmek üzere bir davet olarak kullanacağım.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üye ülkeleri ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ üyelerinin gönüllü kesintiler şeklinde birçok fedakarlık yaptığı zor bir yıldı. Yıl, petrol fiyatlarının düşmekten kurtulmasıyla ve ne yazık ki Batı Afrika’nın ikinci büyük petrol üreticisi olan Angola’nın OPEC’ten ve dolayısıyla ittifaktan ayrılmasıyla sona erdi.

Yıl içinde yaşananları özetlemek için, Suudi Arabistan eski Petrol Bakanı Ahmed Zeki Yemani’nin 1990’lı yılların başında bakanlıktan ayrıldıktan sonra Londra’da Petrol Araştırmaları Merkezi’ni kurarken kullandığı bir terimi kullanacağım.

Merkezin açılış konuşmasında Yemani, petrol piyasasının baş aşağı dönmüş bir piramit olduğunu söylemişti. Herkes piramidin organize edilmesi ve en nihayetinde düzeltilmesi için tek bir ülkeye güveniyordu; o da Suudi Arabistan. Ters piramidi tek başına taşıdığı için 1980’lerde piyasa ve fiyatlar alt üst olmuştu.

OPEC+ ittifakının ortaya çıkması ve Rusya’nın da bu ittifakın içinde yer almasıyla koşullar biraz değişmiş olsa da bunca yılın ardından Suudi Arabistan piyasanın yükünü tek başına omuzlamaya geri döndü.

Bugün Rusya’nın yanı sıra üretim kapasitelerini önemli ölçüde geliştirmeyi başaran ve ittifakta daha fazla ağırlık kazanan Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) var.

Rusya önemli bir oyuncu haline geldi. Ukrayna ile savaşı devam ederken bugün daha yüksek ve daha istikrarlı petrol fiyatlarına olan ihtiyacı göz önüne alındığında, Suudi Arabistan ile piyasanın yükünün bir kısmını taşımaya devam edecek. Savaş yakın zamanda sona ererse, ülkenin savaşta tükettiği mali rezervleri yeniden inşa etmesi gerekecek.

Bu yıl Irak merkezi hükümeti, uzun yıllar süren hukuki ve siyasi anlaşmazlıkların ardından Kürdistan bölgesiyle mevcut bir sorunu çözmeyi ve bölgenin günlük üretimini bölge dışındaki alanlardan yaptığı üretime dahil etmeyi başardı.

BAE’ye gelince, kendisi, üretim kapasitesini her müzakere masasında üretim kotaları konusunda daha fazla pay almayı talep edecek düzeye çıkarması neticesinde etkili bir ülke olacak.

OPEC’in geri kalanına gelince, yeni bir şey yok. Dolayısıyla geleceğin belirleyicisi OPEC+ ittifakı olacak. OPEC bunun önemli bir parçası olacak ancak piyasanın ana itici gücü değil.

Petrolün geleceği sadece OPEC+ ittifakına bağlı olmayacak, aynı zamanda ABD’nin yüksek oranlarda petrol üretmeye devam edebilme becerisine de bağlı olacak. ABD ne kadar çok petrol üretirse OPEC’i siyasi baskıdan o kadar kurtarır. Bu nedenle ABD’nin kendi petrolüyle meşgul olması siyasi ve ekonomik açıdan herkes için olumlu olacak.

Petrol fiyatları ile dünyadaki jeopolitik olayların büyük oranda birbirleriyle etkileşim içerisinde olmadığını anlamak için, ABD üretiminin New York pazarına güven vermedeki rolünü anlamamız gerekiyor. Spekülatörler artık eskisi kadar ABD’de petrolün bulunabilirliği konusunda endişelenmiyor.

Üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer nokta ise, Brent petrol üretimindeki düşüşün, Platts’ın ilk kez Brent petrol fiyatlandırmasına ABD ham petrolünü eklemesini sağlamış olması. Bu bizi şu soruyu sormaya itiyor: Dünyada petrolün yarısının fiyatlandırılmasında kullandığımız Brent’in geleceği ne olacak?

Aynı zamanda yeni bir iklim anlaşması var. Bu anlaşmada ilk defa herkes fosil yakıtlardan kademeli olarak uzaklaşılmasından bahsediyor.

Bu nedenle; yıl biterken düşünmemiz gereken büyük sorular var. İlk soru: Dünya 2030’a kadar büyük ölçüde petrolden vazgeçebilecek mi? Bunun cevabı hala belirsiz.

İkincisi: OPEC+ ittifakı daha uzun yıllar varlığını koruyacak mı?! Bu olası.

Üçüncüsü: Alternatiflerin ve tüm renkleriyle hidrojenin daha büyük bir rol oynamasına tanık olur muyuz? Tüketim yapan ülkeler daha temiz enerji pahasına daha ucuz enerji aradığı sürece bu durum pek net gözükmüyor. Fosil yakıtlardan vazgeçmenin yalan olduğu bu yıl açıkça ortaya çıktı.

Dördüncüsü: Petrol fiyatlandırmasının geleceği ne olacak? Bu, özellikle Brent miktarlarının azalmasıyla birlikte daha fazla ve derin düşünmeyi gerektiren bir şey. Zira dünya üretiminin çok küçük bir yüzdesini oluşturan ham petrol, günlük üretilenin yarısını bile fiyatlandıramıyor.

Son olarak 2024 yılına dair beklentiler neler? Şu ana kadar, jeopolitik olayların azalması ve faiz oranlarının istikrara dönmesi veya düşmesi sonrasında normal bir yıl daha yaşanacak gibi duruyor.