Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Terörizmin en tehlikeli 7 yorumu

Bir terör eyleminden daha tehlikeli olan şey, onu takip eden yanlış yorumlamalardır. Tehlikelidirler, çünkü sorunu ele almazlar ve hızla müstakbel teröristlere zihinsel ve mantıksal kılıf sağlayan gerekçelere dönüşürler. Eğer nazik olursak bunların iyi niyetli yorumlar olduğunu söyleyebiliriz, ancak tehlikelerini hemen fark etmek için şüpheci ve entelektüel olarak temkinli olmalıyız. Biraz sağlıklı bir güvensizlik, bunları tekrarlayanların bazılarının olguya bir açıklama ve analiz getirme arayışında olmadıklarını, izleyicilerin kafasını karıştırmak ve dikkatlerini dağıtmak istediklerini fark etmemizi sağlayacaktır. Kanlı Moskova saldırısında ve daha önceki olaylarda da aynen böyle oldu ve şüphesiz gelecekte de aynı durum tekrarlanacak.

Her terör eylemi sonrasında sürekli ortalıkta dolaşan 7 tehlikeli yorumdan bahsedeceğim. Bunların tekrarlanmaması için mantıklarının tamamen çürütülmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

İlk yorum, terörizmin nedeninin yoksulluk olduğunu söyler, ancak terörizmin liderleri varlıklı ya da mali açıdan rahat kişilerdir. Aralarında doktorlar, mühendisler, finansörler ve iş adamları vardır. Bu örgütlere katılmalarının nedeni kesinlikle para ihtiyaçları değil, akılları ve uğruna fedakârlık yaptıkları misyona olan kesin inançlarıdır. Eğer bu doğru olsaydı, yoksulluk sınırının altındaki milyonlarca insanın katil ve intihar bombacısı olduğunu görürdük. Birileri yoksulluğun örgüte katılımda bir faktör olabileceğini söyleyebilir ve bu doğru olabilir. Ancak aşırılıkçı ideoloji olmasaydı, tek bir yoksul bile insanları soğukkanlılıkla öldüren bir intihar bombacısına dönüşmezdi; hırsızlara ya da zimmetine para geçirenlere dönüşürlerdi ve kesinlikle binlerce kadrosu ve sempatizanı olan gruplar değil, yalnızca bireyler ya da sınırlı soygun çeteleri şeklinde olurlardı. Ancak aşırılık yanlısı ideolojinin varlığı onların ana itici gücüdür. Her şeyde fakir insanları suçlamak, onlara ithamlarda bulunmak ne kadar rencide edici ve utanç vericidir. Aşırıcılık ve terörizm zenginlerin oyunudur ve ne yazık ki bedelini yoksullar ödüyor.

İkinci yorum ise terörizmin gençlerin Batılı (ya da Rus) toplumlara entegre olamamasından kaynaklandığı, dolayısıyla bu marjinal masumların en yakın kamyonu çalıp pazarlarda insanları ezdiği şeklindedir. Pek çok grup ve birey ötekileştirilir ve hayal kırıklığına uğrar ama katil olmaz. Delirebilir, depresyona girebilir ya da intihar edebilirler ama başkalarını öldürmezler. Neden ötekileştirilmiş bir Çinlinin Batılı bir ülkede terör saldırısı gerçekleştirdiğini duymuyoruz? Neden Hintli bir DEAŞ grubunun insanların kafasını kestiğini görmüyoruz? Bunun nedeni açık gibi görünüyor. Zihinlerine musallat olan kültür onları bunu yapmaya teşvik etmiyor ya da cesaretlendirmiyor. Ayrıca ötekileştirmeyi protesto etmenin başka yolları da var. Bunlardan biri dünyadan izole olmak, ona itiraz etmek, onu eleştirmek ve gerçekliği değiştirmeye çalışmak; insanların kafasını kesmek değil.

Üçüncü tehlikeli yorum, terörizmin, Batı'nın evlerimizi askeri ve kültürel olarak işgal etmesine ve teröristlerin yaptıklarının Batı medeniyetinin geleneksel toplumlara saldırısına bir tepki olduğudur. Bu tehlikeli yoruma verilecek basit yanıt şu şekildedir: O halde teröristler neden diğerlerinden daha fazla Müslümanı Müslüman ülkelerde öldürüyorlar? Neden genç bir adam kendisini yetiştiren annesini öldürüyor? Farz edelim annesi Batı orduları için casusluk yapıyor ve onların Müslüman ülkeleri işgal etme görevlerini kolaylaştırıyor. O halde bu genç cihatçı, annesinin canını almakta haklı mı? Bahsettikleri işgal, Doğu ile Batı'yı harmanlayan kültürel bütünleşmedir. Bunun sonucunda bir sokakta yeni küresel kimliği oluşturan yüzlerce millet ve din görürsünüz. Söz konusu işgal, bazen Batı'da yaşayan bir nefret vaizinin vaazlarında, konferanslarında ve mayınlı konuşmalarında bir seferberlik ve kışkırtma aracı olarak kullandığı bir günaha dönüştürdüğü kültürel bir üründür. ‘Komplo’, ‘sömürgeleştirme’, ‘istila’ ve ‘modernite’ gibi terimleri kullanır. Bu kelimeleri her duyduğunuzda başınız ağrır.

Önceki yorumlar kültürel, dördüncüsü ise tıbbi bir yorumdur. Gerekçelendirici bir psikoterapiste dönüşür ve teröriste deli ya da ruh hastası teşhisi koyar. Bu yanlış bir yorumdur, çünkü tüm terörizm meselesini bireysel bir fiziksel sağlık sorununa dönüştürür. Buna göre teröristin zihniyle ilgili bir sorunu vardır ve bu yüzden aklı başında hiçbir insanın inanmayacağı eylemler gerçekleştirir. Suçlu deliliktir, dolayısıyla kültür masumdur. Çözümü hastanelerde ve eczanelerde bulmamızı, terörle mücadele ilaçları satın almamızı ve teröristleri psikoterapistlerin yataklarına oturtup onları din adına profesyonel katiller yapan bastırılmış çocukluk hayallerini anlatmalarını istiyorlar. Zekice ve aldatıcı bir yorum.

Beşinci yorum politiktir. Zira bazılarına göre teröristler özgürlük ve demokrasi savunucularıdır. Siyasi baskılar ve parlamentolara duydukları arzu nedeniyle öfkelerini masum insanların bedenlerinde patlatırlar. Siyasi iklimi açarsanız şiddetin otomatik olarak zayıflayacağını söylerler. Zevahiri'den Bağdadi'ye kadar terörizmin ve kan dökmenin liderleri, Jefferson ve de Tocqueville'den alıntılar yapıyor ve kadınların katledilmesi ve erkeklerin öldürülmesi için açık çağrılarda bulunmuyor olsalardı böyle bir iddiaya inanırdık.

Altıncı yorum kriminolojik yorumdur. Teröristlerin suçlu olarak tanımlanması büyük bir hatadır. Bir suçlu ile bir terörist arasında fark vardır. Bir suçlu, bir teröristin aksine, eylemini meşrulaştıran ideolojik bir arka plandan gelmez. Bir aşırılık yanlısının aksine, hiçbir hırsız ya da tecavüzcü hırsızlık yaparak Tanrı'ya yaklaşmaz. Suçlu dediğimizde tüm mesele kriminal bir hal alır ve çözülemez. Çünkü suçlular yaratılışın başlangıcından beri bilinmektedir ve kıyamete kadar da bizimle birlikte yaşayacaklardır. Suç işleyenlerin açıklamaları dini inançlardan değil, kişisel davranışlardan veya yetiştirilme tarzından kaynaklanır.

En tehlikeli olan yedinci ve son yorum ise tekrarlanan tek bir cümleyle ifade edilir: “Hiçbir yorumum yok.” Duygusal bir şokun ifadesi olarak söylenir, ancak bu olumsuz ve isteğe bağlı bir tavizdir. Tehlikesiyse masum insanların kanının bazı hayaller uğruna harcanması için aldatıcıların söylentiler ve yanlış gerekçeler yaymasına zemin hazırlamasıdır. Aşırıcılık terörizmin ilk yorumudur ve son yorum ile aynıdır. Daha önce radikalleşmemiş tek bir terörist var mıdır? Aniden uyanıp pazarlarda masum insanları öldürmeye karar veren tek bir terörist var mı? Bunun cevabı kuşkusuz hayırdır. Ancak siyasal İslam grupları tarafından yaratılan aşırılıkçı kültür, failler tarafından küçük yaşlardan itibaren aşılanmış ve onları patlama noktasına getirmiştir. Tüm çocuklar saf, normal yaratıklardır. Ancak (genç teröristlerde olduğu gibi) nefret kültürü içinde büyümelerine izin vermek onları kirletecek ve canavara dönüştürecektir. Onlar suçlu olmadan önce kurbandırlar. Dini hoşgörü ve insani bütünleşmeyi savunan tamamen farklı bir çevre ve kültürde doğduklarını düşünün. Masum insanları katletmek, boğazlarını kesmek ve onları acımasızca kanlar içinde bırakmak için kolayca istihdam edildiklerinden, kesinlikle tamamen farklı yaşam ve kariyer yolları izlerlerdi.