Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Son iki asırda müzik

Mısır'ın sevinç ve zevklerini anlatan tarihçi Dr. Muhammed Ebu’l Ğar, Mısır tarihinin tarihçiler tarafından olduğu kadar şarkılar tarafından da yazıldığını söyler. Mısır, Memun eş-Şinnavi'nin ölüm yıldönümünü anarken, bize şu güzel gerçeği hatırlattı: Geçen yüzyıl Mısır'ın çağıydı ve Mısır şarkı söylüyordu. Şarkı söylemek tutkunun, coşkunun ve duygunun zirvesiydi.

Ulusal ya da politik şiir, tüm genişliğine rağmen sınırlı bir okuyucu kitlesine sahipti. İbrahim Naci'nin ‘Harabeler’ini kaç kişi okudu, Ümmü Gülsüm'ün ‘Ah, zincirlerin bileklerimi kanattı’sını kaç kişi duydu?

Ümmü Gülsüm, Abdulvehhab ve Abdulhalim Hafız sayesinde şarkının şairleri, şiirin şairlerini geride bıraktı. Konuşma dili şiiri, nazımla eşit hale geldi. Erkekler ve kadınlar evlerinde Mursi Cemil Aziz, Memun eş-Şinnavi, Ahmed Şefik Kâmil ve Ahmed Rami'nin sözlerini terennüm ettiler. Hepsi başka bir derya…

Lübnan geçtiğimiz yıl, lirik şiir dehası Assi Rahbani'nin yüzüncü doğum yıldönümünü kutladı. Assi, köy şiirini yumuşattı, düzeltti, rafine etti ve uçurdu. Kemanın telleriyle dengelenmiş şiirler yazdı. Mısır'ın dehaları ile Lübnan'ın dehaları arasında, müziğin ve şarkının en büyük çağını yaşıyoruz. Bu büyük çağ, şarkı söyleme zamanını durduran akorlar tarafından kolaylaştırıldı. Ümmü Gülsüm ve Feyruz; uzun geceler için şarkı söyleyen ve yıldızları çağıran bir ses ile sabah aşıkları için şarkı söyleyen bir diğer ses.

Memun eş-Şinnavi, bir aşık, şair ve yazardı. O bir ‘şehrin oğluydu’. Geç saatlere kadar uyumamayı ve Nil'in ritmiyle yazmayı severdi. Aşıkların sefaletine ve aşıkların baştan çıkarılmasına dair hikayeleri vardı. Assi'ye gelince, onun ciğerleri köylerin esintileri ve şarkılarıyla, mirası ise dağlardaki izole yaşamın eğlenceleriyle doluydu.

Dâhiler, zaman ve mekânda komşu olsalar bile birbirlerine benzemezler. Bir dahi çağını koltuğunun altına sıkıştırır ve yoluna devam eder. Bu yüzden bugün etrafımıza baktığımızda onlardan başka bir şey göremiyoruz. Her asırda binlerce dahi, güzellik ve sonuç vardır. Şimdi ne Memun eş-Şinnavi Hilton kafede arkadaşlarının önünde Necat es-Sağira ona yalan söylediği için ağlıyor, ne de Assi Rahbani ofisinde okul not defteri hazırlayan biri gibi şiir ya da müzik yazıyor.