Fahd Süleyman Şukeyran
Suudi Arabistanlı araştırmacı yazar
TT

Demokrasi sihirli bir çözüm değil

Seçim ve demokrasi hakkında koparılan gürültü ile bunların okuma yazma bilmeyen toplumlarda uygulanma olasılıkları hakkındaki bir önceki yazımıza devam edeceğiz.

Karl Popper bu konuda şöyle der: "Demokrasi, demokrat olmayanlardan korunmalıdır." Filozoflar arasında demokrasinin toplumlara uygulanması konusundaki tartışma hâlâ yoğun ve hararetli. Bertrand Russell: "Demokrasinin bilgisiz bir halk arasında uygulanması neredeyse imkansızdır ve demokrasi eğitim ve kültürle bağlantılıdır" der. Karl Popper, Hegel'den sonra gelmişti ve Hegel felsefesinin , "Açık Toplum ve Düşmanları" teorisinin en sert eleştirmenlerinden biriydi. Popper, demokrasiyi halkın uygarlık düzeyine bağlar ve bu düzey yükseldiğinde demokratik sisteme ihtiyaç duyulduğunu söyler. Popper'a göre demokratik kültür, demokrasinin otomatik uygulamasından önce gelir.

Alman filozof Hegel ise Popper ve Russell'ın görüşlerinin tam aksini savunur. Şöyle yazar: "Halklar eksik değildir ve hiçbir aşamada da eksik olmamışlardır." Hegel şöyle devam eder: "Okuma yazma bilmeyen bir halk arasında uygulanan demokrasi topal, çarpık veya eksik olacaktır, ancak her halükarda bir demokrasi olacaktır. Bu durumda varlığı yokluğundan çok daha iyidir çünkü insanlar hata yapsalar da demokrasiyi uygulayacaklardır.” Hegel şuna inanır: "Demokrasinin hatalarının en iyi çaresi daha fazla demokrasidir. Uygulama, umduğumuz seviyeye gelinceye kadar sürekli kendini ve hatalarını düzeltir. Bu, vatandaşa araba kullanmayı öğretmeye benzer, hata yapar bahanesiyle bu eğitim ertelenemez. Okuma yazma bilmese ve geri kalmış olsa bile halk üzerinde vesayet yoktur, çünkü sonuçta asıl çıkar sahibi odur.”

Daha önce Eric Hobsbawm'ın seçim mekanizması ve bu mekanizmanın halkı temsil etme konusundaki güvenilirliğine ilişkin görüşü hakkında yazmıştım. Bugün de demokrasinin toplumlara uygulanması için gerekli temel ihtiyaçlar konusunda filozoflar arasında var olan anlaşmazlık ve tartışmayı sunuyorum. Kendi içinde kaynayan ve galeyan içinde olan Arap durumu, halkların hayatlarını kuşatan kötülüğe dair derin üzüntüyü  ifade eder. Bu kaynama son derece anlaşılır bir durum, ancak ideolojik nüfuza ve demokrasinin demokrat olmayanlar tarafından sömürülmesine karşı korunmalı sivil demokrasiye giden yol, henüz başlamamış bir yolculuktur.

Demokrasinin mümkün olan en kısa sürede tüm toplumlara uygulanmasını savunan Hegel’in kendisi,  "pratik devrim"den önce "bilimsel devrim" çağrısında bulunur. Gerçekleşen devrimlerin olumlu ve olumsuz yanları konusunda süregelen ve hararetli tartışmaları bu yazımızın konusu olmadığı için bir kenara bırakırsak, bilimsel devrimler, herhangi bir sivil ve demokratik reform sürecine girmenin ilk ve temel yoludur. Okuma-yazma bilmeyen toplumlarda seçimlerin güvenilirliği sarsıntılı olacaktır çünkü oy verme ve karar vermede özerklik, seçilecek kişi hakkında uzun süre düşünmeye dayalı olarak bağımsız olma ve kişisel bir seçim yapma yeteneği bilgiyle birlikte gelir. Demokratik darbelerle gelen demokrasiler uygulandığında ordu onlara hakim oldu, cumhurbaşkanları şaşırtıcı oranlarda kazanmaya başladı. Yönetimi miras bırakma, bireyi silen, demokrasi anlayışını temelinden yıkan, cumhuriyetin bir unsuru haline geldi.

Herhangi bir kavramın ilk koruyucusu onun mahiyetini bilmektir ve bir kavramı beğenen toplumlar için onu sihirli bir çözüm olarak görmek ve ona ait olmak yeterli değildir.