Hasan Ebu Talib
TT

Erdoğan ve Suriye mirası

Üç başkan, Erdoğan ile Rus mevkidaşı Putin ve Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esed yakında bir araya gelebilir ama görüşme için henüz tarih belirlenmedi. Türkiye Cumhurbaşkanı'nın beklenen bu görüşmeye ilişkin imalarına, bölgede meydana gelen büyük değişiklikler ve bu beklenen değişikliklerde Suriye'nin rolüne ilişkin Türkiye’de yeni bir görüşün netleşmesinin ışığında, Türk ulusal güvenliğinin korunmasının en önemli öncelik olduğu vurgusu eşlik etti. Bu iki konu, özellikleri henüz belirlenmemiş, farklı bir Ortadoğu için süregelen değişimlerin önemli parçasını oluşturuyor. Bunlar aynı zamanda, mümkünse uluslararası düzeyde, özellikle de Washington tarafından desteklenen, hem mevcut hem de potansiyel tehdit kaynaklarının kuşatılmasına yardımcı olacak bölgesel uzlaşılar oluşturma konusunda, yeni Türk bilincinin de vücut bulmuş hali.

Prensip olarak Türkiye’nin Erdoğan'ın mevkidaşı Beşşar Esed ile görüşmesini engelleyen önemli bir çekincesi yok. Ayrıca son on yılda oluşturulan vekillere, özellikle de Özgür Suriye Ordusu, Tahrir eş-Şam hareketi ve Türk istihbaratının desteklediği benzeri silahlı dini örgütlere güvenmek artık Türkiye'nin önceliği olmaktan çıktı. Bu örgütler daha önce Suriye rejiminin devrilmesi hedefinde önemli bir rol üstlenmişlerdi, ancak onlar- yani bu hibrit oluşumlar- Türk ordusunun desteğine ve 2019'dan bu yana yaptığı çeşitli harekatlara rağmen, kuzey Suriye'de bazı bölgelerin ilhakı ve kontrol altına alınması dışında başarılı olamadılar. Bir “muhalefet” olarak güvenilir bir siyasi ufukları ve Suriye'nin geleceğine ve bölgesel rolüne ilişkin tüm tarafların kabul edebileceği projeleri olmadı.

Bu hibrit oluşumlar, ne Washington'un desteklediği Kürt Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve SDG’nin nüfuzunu ne de Suriyeli Kürtler için özerk yönetim kurma emellerini sınırlamayı başaramadı. Söz konusu özerk yönetimin genel olarak, Ankara'nın sadece Suriye'yi değil, Türkiye'yi de tehdit eden ayrılıkçı bir proje olarak gördüğü federalizme dayalı yeni Suriye rejimi için önemli bir yapı taşı oluşturması amaçlanıyor. Özerk yönetim ve federalizm hedefleri, Türkiye’nin Esed Suriyesi'ne yönelik yeni bir politika benimsemesinin yanı sıra, bu tehditleri kontrol altına almak için Moskova ile yoğun koordinasyonunda da güçlü gerekçe oluşturdu. Türkiye’nin çabaları meyvelerini verdi ve SDG kontrol ettiği yedi bölgede yapmayı planladığı yerel seçimleri henüz kesin olmasa da önümüzdeki ağustos ayına erteledi.

Suriye'de zorla rejim değişikliği ve SDG'nin etkisinin azaltılması hedeflerine ulaşılamamasının, kuzey Suriye'deki Türk varlığına karşı düzenlenen gösteriler ve Türk bayrağına yapılan saldırıda görüldüğü gibi, Türkiye'ye tam sadakati artık garanti edilemeyen vekillere güvenmenin yüksek maliyeti ile birleşmesi, bazılarının bazen göz ardı ettiği güvenilir insan deneyimine yeniden itibar kazandırdı. Zira başka bir ülkenin içişlerine müdahalenin boyutu ve bunun yol açtığı sorunlar ile karışıklıklar ne kadar büyük olursa olsun, sonunda felaketle sonuçlanacak bir başarısızlık yaşanacaktır. Bunun tek çaresi başkalarının, hele de varlıklarından kurtulmanın veya herhangi bir şekilde onları vesayet altına almanın mümkün olmadığı komşuların işlerine karışmamaya kararlı olmaktır.

Türkiye'nin Suriye'ye bakış açısında yeni olan, terörle mücadele gibi ortak hedefleri gerçekleştirmek için mevcut rejimi güvenilir bir komşu olarak kabul etmesidir. Terörle mücadeleyi iki ülke prensipte merkezi bir hedef ve üzerine bir şey inşa edilebilecek ortak payda olarak görüyor. Ortak iş birliği ve koordineli çabalarla kökünün kazınması gereken teröristlerin kim olduğunun belirlenmesinde iki ülke arasında kısmi farklılıklar olduğu da dikkate alınmalı. Şam, Ankara'ya bağlı silahlı grupları ortadan kaldırılması gereken terörist gruplar olarak görüyor. Ankara ise önceliğin, Türk normlarına göre terörist olarak sınıflandırılan PKK’nın bir uzantısı olan SDG'nin emellerini bitirmek olduğuna inanıyor.

Türkiye'nin yeni anlayışı, Suriye'deki Kürt bölgelerine özerklik kazandırma planlarını ve böylece bir süre sonra da olsa Suriye'den ayrılma emellerini, bunun Türkiye içinde yaratacağı manevi ve siyasi etkileri engellemek için Şam ile doğrudan iş birliği ve Rusya ile koordinasyon olasılığını da kapsıyor. Bizzat Türkiye'nin birliğine yönelik kaygıları artıran bu ayrılık emellerini engelleme, Şam'ın da prensipte ve güçlü olarak kabul ettiği bir husus.

Erdoğan Türkiyesi'nin öne çıkan hedeflerinden biri de sayıları 2 milyona ulaşan Suriyeli mültecilere, güvenli bir ortam sağladıktan sonra, bölgelerine gönüllü olarak geri dönme fırsatı sağlayacak pratik ve uygulanabilir bir çözüme ulaşmak. Güvenli ortam ancak hem Suriye hem de Rusya ile kapsamlı iş birliği ve koordinasyon yoluyla şekillendirilebilir. Bu hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin arasında sıklıkla görüşüldü.

Ankara şu anda Suriye hükümetinin, bir yandan Türk ekonomisi diğer yandan Türk toplumunun birlik ve beraberliği üzerindeki ağır yükleri azaltacak, belirli bir iş birlikçi perspektife göre kendisi ile bu hedefte birleşmesini arzuluyor. Türk toplumu halihazırda ister turist, ister bölge sakini, ister mülteci olsun “yabancılara” karşı tutum ile ilgili hayal bile edilemeyen meydan okumalarla karşı karşıya bulunuyor. Ankara, Suriye hükümetiyle iş birliği yaparak AK Parti hükümetinin Suriye ve mültecilere yönelik politikasına karşı çıkan milliyetçi partilerin eleştirilerine de son vermek istiyor. Şam, Suriyeli Kürtler konusunda Ankara ile iş birliğine prensip olarak sıcak bakıyor, ancak sınırları var. Bunlardan en önemlisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da prensipte kabul ettiği, Türkiye'nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve tam egemenliğine saygı duymasıdır. Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu ve ülkenin kuzeyindeki benzer oluşumlara verdiği destekten vazgeçmesi. Türk kuvvetlerinin doğrudan Amerikan koruması altındaki Kürtlerin kontrol ettiği bölgelere komşu Suriye topraklarından çekilmesi ise tartışma konusudur.

Sorun çözülene kadar, Suriye mirası, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümeti üzerinde baskı yaratmaya devam edecek.