Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

15 Ağustos: Anlaşma olanakları ve ötesi

15 Ağustos Perşembe, “başarı ile tamamlanırsa” Ortadoğu’nun önemli günlerinden biri olacak.

Bunun öncesindeki siyasi, diplomatik ve askeri hazırlıklar, Ortadoğu'daki tüm savaşlar ile ilgili hazırlıkların en güçlüsü.

İsrail ile Arap ülkeleri arasında yaşanan çatışmalardan bahsedeceksek, iki ana savaşa yani Haziran 1967 ve Ekim 1973 savaşlarına, sürpriz ve sınırlı doğrudan etki unsurları damga vurmuştu. İlkinde, ilk saldırı ile sonucu belirleyen İsrail saldırısı olmuştu. İkincisinde Mısır ve Suriye'nin ani çifte saldırısı, savaşın galip ve mağlup şeklinde sonucunu belirlemedi ama bundan çok daha önemli bir şeyin sonunu belirledi. Mısır'ın savaştan çekilmesi durumunda diğer ülkelerin savaşma imkânı olmadığı kuralına göre düzenli Arap ordularının İsrail ile savaşlarına nihai olarak son verdi.

Mevcut savaş, Hamas’ın 7 Ekim sürpriziyle başlangıç olarak benzer olsa da her yönüyle öncekilerden farklıydı. Hatta bazı açılardan istisnai bir savaş olarak da nitelendirilebilir. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; yukarıdakilerin hepsinden daha geniş olan bölgesel ve hatta küresel etki alanı, tarafların doğrudan veya başka yollarla savaşa katılımı, öncelikle insani kayıpların, ardından durdurulamaz bir kanama noktasına ulaşan ve dünyanın en güçlü ve en zengin ülkesinin de (ABD) kaçamadığı diğer kayıpların boyutu. Buna ilave olarak uzun süresi, küresel, bölgesel bir savaşa dönüşme olarak tanımlanan daha geniş alana yayılması korkularının artması, aynı zamanda sadece doğrudan savaşan taraflar değil, tüm dünya düzeyinde ülkelerin iç koşullarına etkisinin boyutu. Tüm bunlar açısından istisnai bir savaş ve hatta şu ana kadar dikkat çekme ve takip edilme açısından ikizi olan Ukrayna sorununun önünde olan bir dünya meselesi. Ukrayna’dan bahsetmişken dünyanın bugüne kadar Ukrayna savaşını bir dünya savaşına, nükleer çatışmaya dönüşmekten uzak tutmak dışında ona çözüm bulmadığına dikkat çekilmeli.

Öncesinde eşi benzeri görülmemiş hazırlıkların, seferberliklerin ve çabaların görüldüğü 15 Ağustos Perşembe, olağanüstü savaşın bir geçiş sürecine sokulacağına dair bahislerin oynandığı bir gündür. Bu süreç, geçici bir ateşkes, kısmi bir rehine takası anlaşması, kan, yıkım, bölgesel ve uluslararası kaygı düzeyinin azaltılmasıyla başlayacak. Hatta iyimser tahminleri ve bahisleri takip edecek olursak, dahası bu bahislere biz de katılırsak, o gün, Gazze savaşı öncesinde oluşan büyük dosyaların açıldığı gün olabilir. Söz konusu dosyalar arasında en büyük iki dosya, İran ve Ortadoğu’da uzlaşı dosyalarıdır. Aslında bu iki dosya zaten açık ama kendilerini çözmek için değil, yönetmek için.

Savaşın gelişmeleri, bölgesel ve uluslararası çalkantıları, savaşın durdurulması, bölgesel ve uluslararası uzantılarının sınırlandırılması için bir başlangıç ​​noktası olarak başarısına oynanan tüm bahisler, 15 Ağustos Perşembe gününü en önemli günlerden birine dönüştürüyor. Ancak dikkat edilmesi gereken bu günde yaşanacakların kaygı verici ve olumlu olacaklarına dair yeterli garantinin bulunmadığı etkiler altında gerçekleşecek olmasıdır.

İyimser senaryoyu bağlamının dışına çıkarabilecek güce, belki de çıkarlara ve arzulara sahip olan iki ana kutup İran ve İsrail'dir. Bölgesel, uluslararası ve nükleer bir güç olarak gururu, prestiji ve hatta iddiaları yara almış İran'ın, öncelikli kaygısı hâlâ bu derin problemi, sınırlarını belirlemesi zor, sonuçlarıyla yüzleşmenin daha da zor olduğu doğrudan bir askeri harekatla nasıl çözebileceğidir. İran, İsrail, ABD ve tüm dünyada şu anda soru şu; perşembeden önce bir macera yaşanır mı, yoksa sabır aşamasının yenilenmesine mi çalışılıyor? Bu, henüz kesin olarak karara bağlanmamış gibi görünen bir konu.

İsrail ise Netanyahu'nun ajandasının, iç durumun gidişatına ve gelişmelerine, mutlak zafer fırsatlarını iyileştirme veya garanti altına almaya dair hesaplarının tutsağı olmaya devam ediyor. Belirsiz bir zamana kadar da öyle kalacak. Nereye giderse gitsin, koalisyonunun kontrolü elinde olsun ya da olmasın, kararlarını, davranışlarını ve hatta risklerini belirleyen husus kendi kişisel durumu. Endişe verici olan ise işlerin kendi lehine ilerlediğini düşünmesi. Zira performansla ilgili çekincelere rağmen, ABD’nin verdiği yetki ve onay cebinde. Anketlerde rakiplerine üstünlüğü netleşti, dolayısıyla 15 Ağustos Perşembe’ye kendisine yönelik zararları azaltmış bir şekilde gidiyor. Kendisine kazanç sağlayacak ama hedeflerini iptal etmeyecek kısmi bir anlaşmayı kabul etme fikrine yaklaşmış görünüyor.

Koalisyonunun dağılacağı korkusunu dillendirirken abartıya kaçmanın, mücadelesinin gereklerinden ve başkalarının ona karşı hoşgörülü davranmasının koşullarından biri olduğuna dikkat edilmeli. Analiz gereği nereye giderse gitsin koalisyonun sonuna kadar yanında duracağı ihtimali dışlanmamalı.

Kendime soruyorum; 15 Ağustos Perşembe gününün önemini ve konumunu abartıyor muyum? Belki ama gelin, kaderin bu günün başarısının Demokrat Parti'nin düşmekten kurtuluşunu etkileyen ana faktörlerden biri olacağına nasıl karar verdiğine bir bakalım. ABD ve müttefiklerinin askeri yığınağının, Biden yönetiminin bu konudaki bahisleriyle nicelik ve nitelik açısından nasıl örtüştüğüne, bu askeri yığınağın nasıl olur da sadece Gazze değil, tüm bölgede bir sonraki günün belirlenmesi için kullanıldığına bir bakalım. Başarılı olsa da olmasa da 15 Ağustos Perşembe gününün önemi bu bağlamda netlik kazanıyor.

Özetle, anlaşmanın başarılı olma şansı her zamankinden daha yüksek, ancak kapsamlılığı, gizli ve doğrudan saikleriyle savaş, farklı ivmelerde ve yollarda da olsa devam edecek.