Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

İsrail, Lübnan'ın doğusundaki Baalbek'te füze yüklü kamyonu hedef aldı

Evin görevi sizi ve çocuklarınızı korumaktır. Yağmuru, fırtınaları ve korkuları engellemektir. Çocuklarınızın hayallerini kucaklamak, kahkahalarını ve anılarını korumaktır. Okula gidip sonra ona dönmeleridir. Yaşamınızın ve aşınızın mütevaziliğini gizlemektir. O anavatan içinde vatanınızdır. Ama siz kendinizi fazla güvende hissettiniz. Savaş geri döndü ve her zaman geri döner. Evin çatısı anavatanın çatısı gibi kırılgan. Avichay Adraee belirir ve size net bir uyarı iletir; ya gidersiniz ya da enkaz altında ezilirsiniz. Ya mülteci ya da bir ceset olursunuz. Korkunç bir cephaneliğe yaslanan Adraee, tehditlerini yerine getiriyor. İsrail'in ölüm makinesi asla geç kalmıyor. Yapay zekâ ve Amerikan füzeleri. Size geriye Amos Hochstein'ın dönüşünü beklerken sığınacağınız barınaklar dışında bir şey kalmıyor. Bu onlarca yıldır bizim hikayemiz; İsrail uçakları ve Amerikan özel temsilcisi. Nereye kaçabiliriz?

Neyse ki, Lübnan adaları arasındaki ilişkilerde bariz bozulmaya rağmen, son 20 yılda açılan yaralar, Lübnanlıların ruhlarından milli ve insani dayanışma duygularının kalıntılarını da söküp atamadı. Lübnan adalarının çoğunluğu “arenalar birliğine” karşı olduklarını gizlemiyor. Silahın “savaş ve barış kararı gibi, yalnızca meşru güçlerin elinde olması gerektiğine” inanıyor. “Destek cephesinin Gazze'yi kurtarmadığını ve Lübnan'ı bugünkü duruma getirdiğini” düşünüyor. “İsrail'in saldırgan niyetlerinin kimse için gizli olmadığını, ancak kendisine bahane sunulmaması” gerektiğini ve “arenalar birliğinin Lübnan'ın dayanma kapasitesinin üstünde olduğunu ve aynı durumun Hizbullah'ın bölgesel rolü için de geçerli olduğunu” söylüyor.

Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Necip Mikati'nin bildiklerini sıradan bir Lübnanlı da biliyor; aranabilecek tek numara, tavsiyesini aylar önce reddettiğimiz Hochstein'ın numarasıdır. Bu konuda yanılsamalara yer yok. Hochstein bir hayır kurumunun veya yardım kuruluşunun temsilcisi değil. Aksa Tufanı'nın etkilerine hemen göğüs geren ve ilk günden itibaren destek cephesini kınayan Amerikan yönetiminin temsilcisidir. ABD'nin İsrail ile “arenalar birliğini” dağıtma ve Güney Lübnan cephesini İsrail ile askeri çatışmanın dışında bırakma hedefini paylaştığı biliniyor. Lübnanlılar bunu biliyor ama Hochstein kapısından başka seçenekleri de yok.

Buna paralel olarak İsrail de yıkıcı savaşının kapsamını genişletti. Amacı açık. Hizbullah çevresine, Hizbullah’ı, arenalar birliğini ve destek cephesini sahiplenmenin bedelini çok ağır ödetmek. İsrail bu çevreyi enkaza, yerinden edilme kaygısına ve gerilimine boğmak istiyor. Bu bileşenin boğulması zorunlu olarak tüm Lübnan'ın boğulması demek. Lübnanlı bir bileşenin başka bir bileşenin başına gelenlerden kendisini ayırması mümkün değil. Sözlüklerindeki terimler ne kadar birbirinden uzak olsa da Lübnanlıların kaderleri iç içedir. İsrail 1 milyondan fazla Lübnanlıyı yerinden etti. Sanki Hizbullah’ın tüm çevresini yok etmek istiyormuş gibi şehirleri, köyleri yerle bir etti. İsrail’in planının bizzat Lübnan evinin içinde yangını yeniden alevlendirmeyi ve Lübnanlıları ülkelerinin enkazı altında “ertesi gün” birbirleriyle savaşmaya itmeyi amaçladığına inananlar var.

Tüm dünyanın iki ay sonra Beyaz Saray'daki dizginlerin Donald Trump'ın eline geçmesini beklediği bir dönemde Lübnan, Hochstein'ı bekliyor. Amerikan Özel Temsilcisinin misyonunun kaderi, ikinci Trump döneminde İran'ın durumunun nasıl olacağına dair süregelen konuşmalardan ayrılamaz. Yakın zamanda yayınlanan, Trump'ın göreve başladığında yeniden İran ekonomisine baskı yapmaya geri döneceği yönündeki bilgiler doğruysa, Tahran'ın, Hizbullah’ın Güney Lübnan'dan füzelerle mesaj gönderme kabiliyetini ortadan kaldırma sürecini kolaylaştırmasını beklemek zor. Hizbullah’ın 1701 sayılı kararın ciddi bir şekilde uygulanmasına onay vermesinin İran'ın onayını gerektirdiğine şüphe yok. Hatta sorun daha karmaşık olabilir. Trump yönetimi, Barack Obama yönetiminin yaptığı gibi İran ile sadece nükleer meseleyi müzakere etmeye hazır görünmüyor. İran’ın kolları konusunu da içeren müzakereler istediği açık ve net.

Lübnan'ın tamamen çökme riskini önlemek için hızlı bir ateşkese ihtiyacı var. Bilhassa Binyamin Netanyahu hükümeti İran topraklarındaki hedefler listesini son derece hassas alanları kapsayacak şekilde genişletme tehdidinde bulunurken, Lübnan, İran ile İsrail arasında yeni karşılıklı saldırıların sonuçlarını kaldıramaz. Bu nedenle, şu ana kadar elinde tek anahtar, yani 1701 sayılı kararın ciddi şekilde uygulanması olan Hochstein’ın dönmesi gerekiyor.

1701 sayılı kararın hayata geçirilmesi çok önemli ama Lübnan'ı kurtarmak için yeterli değil. Lübnanlı yetkililer birden fazla uluslararası taraftan Lübnan'da yeniden inşanın normal bir Lübnan devletinin kurulmasını gerektirdiğini duydular. Dünya, etkileri gelecekteki bir savaşta buharlaşacak bir yardım sunmayacak. Bu, Lübnanlıların cesur ve hatta acı verici kararlar alma zorunluluğuyla karşı karşıya oldukları anlamına geliyor. Almaları gereken ilk karar, karar alma yetkisinin yeniden Lübnan devleti ve kurumlarının elinde olmasını kabul etmektir. Bu açıkça arena olma döneminden devlet olma dönemine dönüş ve Lübnanlıların Taif Anlaşması'na ve kurumların düzenli işleyişine dönmeleri anlamına geliyor. Hochstein Güney Lübnan'daki yangını durdurabilir, ancak Lübnan evini restore etmek, Lübnanlıların yeniden kurumlarda buluşmalarını ve önceki aşamanın acılarının üstesinden gelmeyi gerektiriyor. Bu bağlamda liderliği ve çevresi yara alan Hizbullah'tan “acı verici kararlar” alması isteniyor.

Bizi Trump'ın göreve başlayacağı tarihten ayıran dönem son derece tehlikeli. İsrail vahşetinin ne sınırı ne de caydırıcısı var. Hochstein bir zorunluluk. Acı verici kararlar bir gereklilik. Bugün acı veren kararlar almak, bunları tam bir çöküşün ardından almaktan daha iyidir. Hochstein'ın dönüşü yeterli değil. Devletin de dönmesi gerekiyor. Halihazırda hedef alınan bileşenin yaralarını ancak devlet sarabilir ve tüm bileşenlerin korkularını sadece o giderebilir.