Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Şara ve Suudi Arabistan buluşması

Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara'nın ilk yurt dışı ziyaretinde ilk durağının Suudi Arabistan olması, hem içeriye hem de dışarıya açık bir mesajdır. Mesele sadece Suudi Arabistan'ın Arap, İslam ve uluslararası arenalarda ekonomik ve politik bir ağır top olmasıyla değil, aynı zamanda birkaç yıldır ilerleme mücadelesinde öncü bir reform ve açılım atölyesine sahne olan yeni Suudi Arabistan ile de bağlantılıdır. Esed rejimini devirmeyi başardığı andan itibaren Şara, bölgedeki yeni güç dengelerinin, aynı zamanda şekillenmesini umduğu yeni Suriye'nin gerçek çıkarlarının da farkında olan biri olarak hareket etti.

Suriye'nin imajının değişmesi için birkaç hafta yetti. Artık vatandaşlarını kovan bir devlet değil ve kaderinin anahtarları artık Dini Lider’in ofisinde ya da Çar'ın çekmecelerinde değil. Bu umut hali, daha önce duyduğum ve Suriye'nin kurtarılması mümkün olmayan bir hasta olduğu izlenimi veren bir şeyi hatırlattı bana.

Eylül 2015'te ülkelerinden kaçan Suriyelilerin ne durumda olduklarını görmek için Berlin'e gitmiştim. Ülkesinden kaçmak için “ölüm botlarından” birine atlayan genç bir adamın söyledikleri beni düşündürmüştü. Şöyle demişti: “Almanya'ya vardığımda, ilk defa bir insan olarak onurlu olduğumu hissettim.” Başka bir ölüm botuyla gelen birine durumunu sorduğumda bana; “Mükemmel. Günde üç öğün yemek ve korkusuz uyku var. Burada Baas yok, DEAŞ yok” diye cevap vermişti. O gün, bir Suriyelinin bir Alman sığınma evinde kalmaktan, günde üç öğün yemek yemekten, DEAŞ ve rejimin Sednaya Hapishane’sinden uzak olmaktan mutlu olması canımı acıtmıştı.

Bir de iktidarının başlarında adı Beşşar Esed olan bir gencin ofisine girdiğim günü hatırladım. Ekonomik durumun zor olduğunu, yönetimin yaşlandığını, partinin de uyuşmuş olduğunu söylemişti. Ayrıca ülkelerin gücünün ordularının gücü ile değil, ekonomilerinin gücü ile ölçüldüğünü belirtmişti. Beşşar rejimi pencereyi açmaya en başlardan itibaren çekindi ve böylece sarayı halka bağlayan veya birbirine bağlayabilecek incecik bağ da koptu. “Sayın Cumhurbaşkanı”nın izolasyonu derinleşti. Saddam Hüseyin heykelinin bir Amerikan tankı tarafından yıkılmasının ne anlama geldiğini anlayamadı. Refik Hariri suikastı sonrası Lübnanlıların öfkesi nedeniyle güçlerini Lübnan'dan çekmek zorunda kalması üzerinde çok durmadı. Gerekli acı kararları almaktan korktu ve ülkesinin anahtarlarını “direniş ekseni”ne teslim etti.

General Kasım Süleymani, Kremlin yönetimini Esed rejimini kurtarmanın faydalarına ikna etti. Tahran, Suriye halkının çoğunluğunun duygularını görmezden geldi ve Moskova da aynı hatayı yaptı. Suriye muhalefetinin radikalleşmesi birçok ülkede endişeye yol açtı. Böylece, kendisinin “ebediyen” var olacağına inanmaya devam eden rejimin yıkılışı ertelenmiş oldu. O günlerde Ahmed Şara isimli bir genç, hapishane, savaş ve radikal dil deneyimlerini yaşıyordu. Son yıllarda ise Şara İdlib devletçiğinde bekliyordu. Örgütlerle ve halkla diyalog halindeydi ve hiç kimse onun bir gün Şam'daki Emevi Camii'nde görünüp iki Esed döneminin yarım asırdan fazla süren iktidarını sonlandıracak kişi olacağını düşünmüyordu.

Şara'nın ortaya çıkışı bölge ve dünya halkını şaşırttı. Yeni güçlü adamın söyledikleri, aklından neler geçtiğini bilme isteğini daha da kamçıladı. Birkaç hafta içinde Şara'nın imajı Ebu Muhammed el-Colani'nin imajına göre çok değişmişti. Hiçbir dışlama olmaksızın tüm unsurların bir arada yer aldığı bir Suriye istediğini söyledi. Bir devlet Suriyesi istiyorum, hizipler Suriyesi değil dedi. Ülkesini savaşlara ve yıpratıcı mücadelelere sokmak istemediğini açıkladı. Ülke içindeki ve dışındaki Suriyelilere katılım kapısını açmak istediğini söyledi. Eski rejim tarafından komşu ülkelerdeki çadırlara sığınmak zorunda bırakılan ya da uzak ülkelerde kalmak için yalvarma aşağılanmasına maruz kalan milyonlarca Suriyelinin geri dönmesini sağlamayı hayal ediyor. Şam'da Şara’nın görülmesi ile birlikte, birçok kişi intikam eylemlerinden korktu. Ama tam tersine Şara, intikam fırtınasını önlemede belirleyici bir rol oynadı.

Şara’nın son haftalardaki deneyimleri, kendisinin “İdlib Cumhuriyeti”ndeki uzun bekleyişi sırasında içeride ve dışarıdaki korkuları gidermek için detaylı bir program hazırladığını gösteriyor. O ziyaretçilerini şaşırttı. Onun gerçekçilik silahıyla yol aldığını, yeni Suriye'yi izolasyona veya iç savaşa sürükleyebilecek, dünyanın ona yardım elini uzatmasını engelleyecek katı reçeteler uygulamanın tehlikesinin farkında olduğunu hissettiler. Ziyaretçiler onun dinleme ve ikna etme yeteneğine, esnek ve kararlı olabilme yeteneğine, çeşitli etnik, dinsel ve mezhepsel aidiyetlerin bulunduğu bir ülkede ötekini kabul etme ve tek tipleştirme konusunda ısrarcı olmama becerisine sahip olduğunu söylediler. Bazıları da Şara’nın bölgeyi ve dünyayı çok iyi bildiğini düşünüyor. Suriye topraklarındaki İran varlığının buharlaşmasına rağmen, İsrail'in aşırı saldırgan davranışlarına karşı hızlı tepki verme tuzağına düşmekte acele etmemesini de buna delil olarak sunuyorlar. Ayrıca, “direniş eksenine” ölümcül bir darbe indirdiğine, ancak bunu kutlamaktan kaçındığına ve herhangi bir intikam açıklaması yapmadan Rus askeri varlığını azalttığını da dikkat çekiyorlar.

Şara'nın ilk durak olarak Suudi Arabistan'ı seçmesi, Suudi Arabistan'ın Suriye halkının iradesine saygı göstererek, egemenliğini, toprak bütünlüğünü, istikrar ve kalkınma hayalini destekleyerek Suriye'yi Arap ailesinin aktif bir üyesi olarak tutma konusundaki sürekli ilgisinin farkında olduğunun bir ifadesidir. Şara'nın, Suudi Arabistan rönesansının meşalesini taşıyan Prens Muhammed bin Selman'la buluşması, yeni Suriye'nin Arap ailesindeki ve uluslararası ilişkilerindeki konumu üzerinde iz bırakacak müstesna bir buluşmadır.

Suriyeli ziyaretçi Suudi Arabistan'ı tanıyor; Riyad'da doğdu ve çocukluğunu orada geçirdi. Şu an bir istikrar gücü, yatırım ve kalkınma ortaklıkları olan Suudi Arabistan'ı tanıyor. Ayrıca Batılı ülkeleri Suriye'ye yönelik yaptırımları hafifletme veya kaldırma konusunda ikna etmede oynadığı rolü de biliyor. Donald Trump adında bir adamın yaşadığı dünyada Suudi Arabistan'ın ülkesine sağlayabileceği yardımın boyutunun farkında. Bölgesel değişimlerin hızlı olduğunun da farkında. Kendisi Suudi Arabistan'a giderken, Binyamin Netanyahu sürprizler, dönüşler ve girişimler adamı döneminde yaşamayı seçen Beyaz Saray'a gidiyordu. Suudi Arabistan-Şara buluşması her iki ülke için olduğu kadar Suriye ve Ortadoğu'nun istikrarı açısından da önem taşıyor.