Amr el-Şobaki
TT

Tökezlemiş zorlu deneyimler ortasında geçiş dönemi başkanı

Suriye meselesini takip edenlerin, silahlı grupların ideolojik ve doktrinel geçmişlerine odaklanmak yerine, Suriye'yi siyasal geçiş deneyimlerinden biri olarak ele almaları ve kendisini değiştirilemez veya gözden geçirilemez tarihi bir kader saymaları, karşı karşıya olduğu zorlukların doğasını ve başarı şansını anlamamızı mümkün kılıyor.

Gerçek şu ki, Ahmed el-Şara'nın devrimin verdiği meşruiyete uygun olarak geçiş döneminin Devlet Başkanı olarak atanması, geçiş deneyiminin karşı karşıya olduğu muazzam zorlukların büyüklüğünün farkında olduğu sürece, kendi başına temelde hiçbir itiraza yol açmamalıdır.

Gerçek şu ki, Suriye, son iki ayda geçiş deneyiminin ve yeni rejimin karşı karşıya olduğu zorluklarla başa çıkma konusunda büyük bir toplumsal ve siyasal farkındalık ortaya koydu. Bu durum sadece Suriye'nin kültürel mirasından ve kadim tarihinden değil, aynı zamanda Suriyelilerin devrimlerinin başarısından önce Esed rejimi ve işgalci müttefiklerinden kurtulmak için bir kan ve fedakârlık “faturası” ödemiş olmasından da kaynaklanıyor. Suriye deneyiminin aksine Sudan ve Libya'da olduğu gibi diğer birçok Arap değişim deneyiminde, halklar devrimlerinin veya ayaklanmalarının başarılı olmasından sonra en büyük bedelleri ödediler. Barışçıl bir iç devrime tanıklık eden Mısır bile, kurbanlar açısından en büyük bedeli “Ocak Devrimi” sırasında değil, devrim başarısızlığa uğradıktan sonra ödedi. Devrim sırasında Devlet Başkanı Mübarek, şaşırtıcı bir kolaylıkla ve sınırlı sayıda can kaybıyla istifa etmişti. Rejimi deviren, devleti parçalayan ve dışarıdan dayatılan bir siyasi süreç oluşturan silahlı Amerikan işgali sonrasında rejim değişikliği yaşayan Irak'a gelince sonuç, şiddetli bir iç savaşta yüz binlerce kurban ve Amerikan işgaline karşı direnen çeşitli yönelim ve eğilimlere sahip örgütlerin ortaya çıkışı oldu. Sonunda da el- Kaide'den DEAŞ’a kadar şiddet yanlısı ve radikal örgütlerin kontrolü altına girdi.

Dolayısıyla Suriye'de akan kanların ağır bedelini ödemesi gereken tek bir taraf olduğu konusunda otomatik bir mutabakat var. O taraf da Beşşar Esed rejimi. Diğer Arap geçiş deneyimlerinde işgalciyle iş birliği yapanlar ile ona direnenler, reformist güçler ile devrimci hareketler, Müslüman Kardeşler ile askeri yapı, Hızlı Destek Kuvvetleri ile Sudan ordusu arasındaki yan savaşlara sürükleyen “yan sorumluluklar”, “bölünmenin” boyutunu yansıtan diğer bu tür ikilikler vardı. Yani Suriye deneyimindeki gibi denklem, Suriye halkının ezici çoğunluğunun karşısında “Suriye rejimi ve suçlu ordusu” şeklinde açık veya temelde net değildi. Suriye bu hususta, Arap dünyasının geri kalan deneyimlerinden ayrılıyor, zira Iraklı Baas rejiminin bile hâlâ destekçileri ve kurumlarının çoğunun performansından olumlu bahsedenler var.

Ahmed Şara deneyiminin veya fırsatının ilk destekçisi Beşşar ve rejiminin suçlarıdır ve bu rejime herhangi bir alternatifin arkasında toplumsal birlik olması, ona gerçek bir ivme kazandıracak ve böylece kendisine yönelik gerçek bir tehdit olmadan yıllarca devam edebilecektir. Ancak asıl büyük zorluk, geçiş döneminin başarısı ve sonrasında kurulacak sistemin niteliğiyle ilgili olmayı sürdürecek.

Şara'nın silahlı gruplarının liderleri önünde “askeri” bir sahne ile geçiş dönemi başkanı olarak seçildiğini ilan etmesi “şu an için” anlaşılabilir. Kaldı ki ertesi gün, geçiş sürecini inceleyecek ve gerekli hukuki ve anayasal kuralları oluşturacak hukukçuların olacağını belirterek bu durumu düzeltti. “Tek renkli” bir hükümet yerine, yeni liderlerin karar almalarına yardımcı olmak için çeşitli kesimlerden oluşan bir danışma kurulu olacağını da kaydetti.

Mevcut Suriye'nin, Arap dünyasında bulunmayan liberal bir devlet olması beklenmiyor. Keza yeni rejim, İsveç ve İsviçre standartlarına göre de sorumlu tutulmamalı. Dinsel bir devlet değil, sivil bir devlet kurma zorunluluğundan sorumlu tutulmalı. Bu devlet, çoğu Arap anayasasında olduğu gibi, (farklı formülasyonlarda) İslam'ı temel yasama kaynağı olarak görebilir. Ayrıca bu devlette insan onuruna saygı gösterilmeli ve işkence, öldürme ve önceki rejim tarafından işlenen tüm suçlar sayfası da kapanmalı. Asgari olarak olması gereken, Fas'tan Ürdün'e, Mübarek'in Mısır'ından Kays Said'in Tunus'una kadar birçok Arap ülkesinin tanık olduğu ve olmaya devam ettiği gibi siyasi marja saygı gösterilmesidir. Bu rejimlerin hepsi demokratik değil, ancak düşünce ve ifade özgürlüğüne, siyasal sistemin devletle uyuşmamasına kısmi de olsa bir alan tanındığı rejimlerdir. Bu özellikler, onları devletin, rejimin baskı ve zulüm aracından ibaret hale geldiği diğer rejimlerin yaşadığı karanlık kaderden korumuştur.

Devletin sivil niteliği, kişisel özgürlüklere saygı, Taliban modelinden tamamen uzaklaşma, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmama, misillemede bulunmama ve eski rejimin suçlularının adil yargılanmasını sağlama gibi hususlar çözüldüğü takdirde, Suriye’de geçiş sürecinin başarılı olmasını ve hukuk devletinin kurulmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Suriye özellikle iç, Arap ve bölgesel destek ile uluslararası kabul gördükten sonra, Arap geçiş deneyimleri içinde bir istisna olma imkânına sahiptir. Geçiş dönemi Başkanının ve beraberindekilerin performansı, Suriye deneyiminin başarı şansını belirleyecek temel haline gelmiştir.