Ala Şahin Saliha
Lübnanlı gazeteci. Bloomberg'in Ortadoğu ve Avrupa'dan sorumlu yazı işleri müdürü olarak görev yapmıştır. Halen SRMG'te Eğitim ve İçerik Geliştirme Direktörü olarak görev yapmaktadır.
TT

El-Ula Deklarasyonu Suriye'yi yeniden inşa etme sözünden daha büyük

Suudi Arabistan ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF), Suriye'den başlayarak çatışmalardan etkilenen Ortadoğu ekonomilerini desteklemek için duyurduğu benzeri görülmemiş girişim, yıllardır bölgesel savaşlara ve yıkıcı ekonomik krizlere sahne olan bölgenin bir köşesinde istikrarı yeniden sağlamak için nadir bir fırsatın bulunduğuna dair bir anlayış teşkil ediyor. Başarı garanti değil, ancak iyimser olmak için birkaç temel neden var.

Bu, hiçbir ülkenin, mali gücü ne kadar büyük olursa olsun, tek başına üstlenemeyeceği bir görev. Çünkü buradaki zorluk yeniden inşa için para temin etmekle sınırlı değil, savaşlarla yıpranan, yolsuzluğun kemirdiği kurumların yeniden inşasına kadar uzanıyor. Bu nedenle deklarasyona bölge ülkelerinin yanı sıra IMF, Dünya Bankası ve bazı Arap kalkınma bankalarının temsilcilerinin de katılması ümit vericiydi.

Bu grup, savaşlardan etkilenen ekonomilerin finansal ve finansal olmayan ihtiyaçlarının belirlenmesinden sorumlu olacak, gerekli fonlar ise uluslararası toplum tarafından sevk edilecek. Bildiride, kayıpların yaklaşık büyüklüğü veya bu çabaların maliyetine ilişkin bilgi verilmedi. Bu normal, zira uluslararası kurumlar, 14 yıllık iç savaşın sadece Suriye ekonomisine verdiği zararın boyutunu henüz bilmiyor.

Belki de bu heyecanımın başlıca nedeni, el-Ula Yükselen Ekonomiler Konferansı marjında ​​yayınlanan bildirinin, alıştığımız ve genellikle yardımların başka bir savaşı bekleyerek savaşta yıkılanların yeniden inşasına harcanması ile sonuçlanan uluslararası yardım konferanslarının bildiri aşamasının ötesine geçmesidir.

Yeniden inşa etmekten yorulduk. Bugün Lübnan'ın sadece yeni evlere ve yollara ihtiyacı yok, modern tarihinin en kötü ekonomik krizinden kurtulmak için borçlarının ve tüm bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması gerekiyor. Suriye'nin sadece altyapısını yenilemeye değil, aynı zamanda kapsamlı bir mali, ekonomik ve kurumsal reforma ihtiyacı var. Bütün bunlar hiçbir tarafın tek başına karşılayamayacağı kadar büyük paralar gerektiriyor ama aynı zamanda çalışmalar, deneyimler ve ilk başta sancılı olabilecek siyasi ve ekonomik tedbirlerin uygulanmasını da gerektiriyor. Siyasetçilerden veya çıkar sahiplerinden oluşan sınırlı bir sınıfın çıkarlarını ifade eden kurumlardan ziyade, herkesi kapsayan bir ekonomi inşa eden kurumlara ihtiyaç var.

Bildiri, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde, her türlü mali yardımı, krizlerin tekrarlanmasını önlemek için harcamaların verimliliğini garanti altına alan reformlara bağlayan eğilimle tutarlı; IMF ve Dünya Bankası'nın katılımı da bunu gösteriyor. Bu, yardımlardan yararlanacak ülkelerin, üzerinde mutabık kalınan tüm tedbirlerin uygulanmasını sağlayacak bir yol haritasına bağlı kalmaları gerektiği anlamına geliyor.

Böyle bir bildirinin yayınlanmasını mümkün kılan, Beşşar Esed rejiminin beklenmedik şekilde çökmesi ve bunun sonucunda Suriye ve Lübnan'da İran rolünün gerilemesidir. Bu durumda, bu geçiş döneminin başarısını garantilemek için bölgesel ve uluslararası çabaları seferber etmekten daha iyi bir karşılık olabilir mi?

Girişimin başarısının birkaç faktöre bağlı olduğunu söylemeye gerek yok; bunlardan ilki, büyük Arap ve uluslararası kaynakların varlığı ve Suriye'ye uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılmasıdır. Başarı, aynı zamanda yıllardır istikrarsızlık ve bölünme yaşayan ülkelerin de taahhütlerde bulunmalarını gerektiriyor. Yolculuk yıllar sürecek ama başlangıç olay ve umutların büyüklüğüne uygundu.