Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Arap sorunu

1967’deki yenilgiden sonra cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır kendini savunmak için şöyle demişti: “Biz onların doğudan gelmelerini bekliyorduk ama onlar Batı'dan geldiler.” Bu, yaşanan dehşete gerekçe olarak söyleyebileceği hiçbir şey olmayan, acı çeken bir adamın ifadesiydi. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara da dün yaptığı açıklamada, sahil bölgesindeki olayların Suriye'de “beklenen” zorlukların bir parçası olduğunu söyledi.

Dünya korkuyla Gazze'ye, Batı Şeria'ya ve Lübnan'a bakarken, Suriye'den bir günde bin kişinin öldüğünden bahseden haberler geldi. Sayıya inanmayanlar, kanlı bedenlere ve çocukların parçalanmış ve ezilmiş bedenlerine dair canlı görüntülere bakabilir. Doğudan geldiler! Savaşlarda yürekler duyarsızlaşır, kan denizlerinde bu tür görüntüler sıradanlaşır.

Rejimin çöküşünden sonra Suriye en sakin, en az patlak verebilecek ve tehlikesiz cephe olarak görünüyordu. Geçiş sürecini son derece sükunetle yöneten Ahmed Şara'nın etrafında pek çok bileşen bir araya geldi. Suriye’yi Şam etrafında yeniden toplamaya başladı. Muhalifler çekilmeye, yurt dışındaki insanlar her gün geri dönmeye başladı. Şara’nın varlığı ve konumu daha meşru hale geldi. Ziyaretçileri kabul ediyor, zirveye ve uluslararası toplantılara katılıyordu. Sahil bölgesinde ise sadece bireysel olaylar yaşanıyordu. Ancak küller korkunç bir yangını örtüyordu. Sonra, tıpkı Irak ordusunun dağıtıldığı gibi, ordusu dağıtılan bir ülkede, bir günde “bin” kişi öldürüldü. Suriye yine büyük bir korku kaynağı oldu.

Dünyanın bu köşesinde artık ölü, yaralı veya uzuvlarını kaybedenlerin sayısının pek bir önemi olmadığı doğru. Ama bir günde bin ölü! Kanlar içindeki bedenler! Ne oldu? Daha doğrusu daha ne olmadı?

Sanki her şey yeniden başlıyor ve her şey sayısız “beklenen zorluklar” dahilinde olacak. Suriye'deki karışıklık şimdi ya da Beşşar Esed'in devrilmesiyle başlamadı, on yıl önce Dera'da başladı. Hatta belki çok daha önce, “doktor” Rıfat Esed'in Hama’da yaptıklarıyla başladı.

Ahmed Şara'nın gelişi ve Beşşar Esed'in gidişi, ardından Türk, sonrasında da Kürt-Türk gelişmeleriyle Suriye'deki çıkmazlar çözülmeye başlamış gibi görünüyordu. Ancak kronik düğümlerin çözümü o kadar basit değil gibi görünüyor. Suriye demek, Lübnan, Irak ve bir bütün olarak “Arap sorunu” demektir. Buna eskiden “Doğu Sorunu” ve kim bilir ne deniyordu.