2013 yılı Vatikan'da farklı bir yıldı zira beyazlı adam, Arap ve İslam dünyasında en çok hoş karşılanan ve en çok takdir edilen adam olacaktı. Nedeni de alçakgönüllülüğü, insanlar arasında köprüler kurma yolundaki yaratıcı çabaları ve böylece iki taraf arasında uzanan yol üzerindeki engelleri kaldırma gayreti olabilirdi.
Belki de Papa Francis'in papalık görevinin ilk anlarından itibaren gösterdiği sadelik ve tevazu, sadece Avrupalıların değil, Ortadoğuluların da kalbini kazanmasını sağlayan yol olmuştu. Avrupa'da, gericilik olduğu bahanesiyle dini hayattan tümüyle dışlayan kuru, yüzeysel akılcılığı reddeden bir uyanış yaşanıyor gibiydi. Doğu'da İslam dünyası, başkalarını küfürle suçlayan ve gündüz vakti onların katledilmesini isteyen ölümcül köktendinciliklerle mücadelenin kaçınılmaz olduğunun farkına varmıştı.
İslam dünyası, Papa'nın kendisine seçtiği ismi bir barış adamı olduğunun sembolü ve göstergesi olarak gördü. Kendisine isim babası olarak İslam dünyasında ismini parlak harflerle yazdıran Assisili Aziz Francis'i seçmişti. Aziz Francis Haçlı Seferleri karşısında duran gerçek bir Hristiyan çığlığı olmuştu. Haziran 1219'da Mısır'a yaptığı ziyaret sırasında, Sultan el-Adil Eyyubi'nin oğlu Sultan el-Kâmil ile görüşmesinde Haçlı Seferleri’ni reddetmişti. Sultan Kâmil Aziz Francis’e yakınlık göstermiş, birkaç gün kendisini konuk etmiş ve aralarında birçok konuşma geçmişti. Böylece Assisili Francis, İslam-Hristiyan diyaloğunu 8 asır önce kuran ilk kişi olmuştu.
İslam dünyası, özellikle de akademisyen ve aydın kesim, bu ismin seçilmesinin ardındaki mesajı şüphesiz anlamıştı. Vatikan'a akredite yabancı diplomatlarla ilk görüşmesinde Roma’nın Papası, Müslümanlarla diyaloğu yoğunlaştırarak onlarla köprüler kurmak istediğini dile getirmişti. Katolik Kilisesi ile diğer dinler, özellikle İslam arasındaki ilişkileri destekleme sözü vermişti.
Papa, bu görüşmede şunları söylemişti: “Bize zarar veren anlaşmazlıkların yaygınlaşmaması için diğer dinlere mensup kişilere yönelik faaliyetlerimizi yoğunlaştırmamız önemlidir. Böylece anlaşmazlıklara rağmen bütün halklar arasında gerçek dostluk ilişkilerinin kurulması arzusu ağır basacaktır. Zira başkalarını görmezden gelerek Yüce Allah ile hakiki bir ilişki kurmak mümkün değildir. Bu nedenle -Papa'nın ifadesiyle- farklı dinlere mensup kişiler arasındaki diyaloğun yoğunlaştırılmasına, özellikle de İslam ve Müslümanlarla diyaloğa girilmesine acil ihtiyaç vardır.”
Papa Francis, İslam dünyasına yönelik barış mesajlarına, Temmuz 2014'te Ramazan Bayramı vesilesiyle dünyadaki Müslümanlara hitaben yayınladığı mesajla başladı.
Bilindiği üzere daha önce Papalık Dinlerarası Diyalog Konseyi’nin, belirli bir konuyu birlikte ele almaya davet eşliğinde bayram tebrikleri yayınlaması adetti. Ancak Papa Francis, papalık görevinin ilk yılında bu mektubu kendi imzası ile yayınlamaya karar verdi ve mektubunun muhatabı olan Müslümanları “sevgili dostlar” olarak tanımladı.
Papa, Ramazan Bayramı’nı kutlayan mesajının başında İslam dünyasına şöyle seslenmişti: “Hepinizin bildiği gibi, Kardinaller Heyeti beni Roma Piskoposu ve tüm Katolik Kilisesi’nin Pastörü seçtiğinde, kendime Tanrı'yı ve Tanrı'nın yarattığı her insanı seven, hatta “herkesin kardeşi” olarak anılan, muhtaçları, hastaları ve fakirleri seven, onlara yardım edip hizmet eden ve tüm yaratılanlarla ilgilenen ünlü bir aziz olan Francis’in ismini seçtim.”
“Bu dönemde Müslümanlar için ailenin ve sosyal boyutun ayrı bir önem taşıdığının bilincindeyim. Tüm bu alanlarda Hristiyan inancı ve uygulamalarıyla benzerlikler bulunduğunu belirtmekte fayda var” diye eklemişti.
Papa Francis'in İslam dünyasına yönelik mesajında, özellikle Hristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki ilişkilerde, inananlar arasındaki karşılıklı saygıya geri dönülmesi çağrısı yapılmıştı. “Biz, ötekinin dinine, öğretilerine, sembollerine ve değerlerine saygı göstermeye davet ediliyoruz. Dini liderlere ve ibadethanelere de özel bir saygı gösterilmesi gerekiyor, bunların maruz kaldıkları saldırılar ne kadar acı vericidir” denilmişti.
Mesajında Papa, genç Müslüman ve Hristiyanların eğitimi konusunda, diğer dinler ve onların mensupları hakkında saygılı düşünmenin ve konuşmanın ölçü, yol ve yöntem olması, inanç ve uygulamalarına yönelik her türlü aşağılamadan ve hakaretten kaçınılması gerektiğini söylemişti.
Müslümanlar Papa Francis'i sevdiler, çünkü onun dine bakış açısının boş sloganlar değil, gerçek bir ortaklık söylemi ve diyaloğu olduğunu gördüler. “Din, insanın hedefine ulaşması için bir gerekliliktir, onu iyiliğe yönelten, kötülükten uzaklaştıran bir pusuladır. Dinler, insanlara iyiyi ayırt etmeyi öğreterek onları iyiliğe, duayı yaşamaya ve içsel mücadeleye yöneltmelidir. Buluşma ve barış medeniyetinin inşaatına sevk etmelidir” ifadelerini defalarca vurguladı. Papa Francis her zaman şunun da altını çizdi: “Dinler, asla çatışmaları ve ihtilafları genelleştirmek için kullanılmamalıdır, çünkü bencil çıkarlar için Tanrı'ya yalvaramayız, terörizmi, emperyalizmi ve sömürüyü teolojik olarak haklı çıkaramayız. Bilakis, bizden istenen, Allah ismine ibadet etmemiz, onu kirletmememiz, onu nefret ve insanlar arasındaki ihtilaflar için kullanmamamızdır.”
Tanrı Papa Francis'e merhamet eylesin.