Binyamin Netanyahu bölgeyi büyük tehlikelere doğru götürüyor. Projesini gerçekleştirmesi halinde, onu bitmek bilmeyen savaşlar alarmı veren tünellerin içine itiyor. Son savaşlarda ordusunun indirdiği darbeleri, komşu topraklarda yeni statükolar dayatmak için kullanmaya çalışıyor. İsrail'i, kendi iç çatışmaları ile meşgul, zayıf veya parçalanmış devletlerle kuşatıp, kendi zorunlu göç planlarını uygulamaya odaklanmayı hayal ediyor.
Sanki İsrail'in komşu hava sahalarını ihlal etme ve mevcut veya gelecekteki potansiyel “tehditlere” saldırı düzenleme “hakkı” varmış gibi davranıyor. Dünyanın bir orman olduğunu, güçlü olanın kendi yasalarını dayatıp, başkalarının haklarını yok sayma hakkına sahip olduğunu düşünüyor.
İsrail'in Suriye'ye yönelik son saldırıları daha öncekilerden çok daha tehlikeli. İsrail'in, Suriyeli bir bileşeni korumayı bahane ederek, ülkenin hava ve kara sahasını ihlal etmesi hiç de basit bir şey değil. Suriye'yi kalıcı bir parçalanma yoluna sokacak bir bileşenler savaşına sürüklemeyi umduğu aşikâr. Suriye'nin parçalanması ise gerçekleşmesi halinde, Suriye ve komşuları için bir trajedi olacaktır. Bu, mobil haritalar arası bir yangın projesidir.
Bu ortamda Lübnan kaygılanmakta haklı, aynı şey Irak ve Ürdün için ve hatta Türkiye için de geçerli. Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara son günlerde sahil olaylarından Dürzi sorunu ve Kürt taleplerine kadar pek çok yara ve bir mayın tarlası arasında kalmış gibi görünüyor.
Suriye ve komşuları ile ilişkileriyle uzun bağı olan bir politikacı beni şaşırtarak şöyle dedi: “Bu konu Ahmed Şara'nın yönetimini istikrarsızlaştırmaya çalışmanın ötesine geçiyor. Bu, Suriye'nin kendisini istikrarsızlaştırmakla ilgili. Büyük ihtimalle bildiğimiz Suriye'nin geri dönüşünü asla göremeyeceğiz. Netanyahu'nun Ortadoğu'yu, özellikle de İsrail'i çevreleyen bölgeyi yeniden şekillendirme söylemini hafife almamalıyız. Netanyahu'nun davranışları, onun asıl projesinin Suriye'yi parçalamak olduğunu gösteriyor. Trump'ın da bu konuda istediğini yapmasına izin verdiği ve kendisinden Türkiye ile çatışmamasını istemekle yetindiği açık ve net.”
Muhatabım, uluslararası alanda tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirdiği bir konuya dikkat çekti. Donald Trump yönetiminin Vladimir Putin'in sadece Kırım'ı değil, Ukrayna'nın beşte birini ilhak etmesini kabul etmesinin, uluslararası sınırların dokunulmazlığının kaybolduğunun açık bir itirafı ve ezici güce sahip olanın, haritaların sınırlarıyla oynama hakkının açıkça tanınması anlamına geldiğini söyledi.
Bu konu sadece Avrupa'yı ilgilendirmiyor. Ülkesinin nihai sınırlarını belirlemeyi reddeden Netanyahu, sınırların uluslararası dokunulmazlığının kaybolmasından ilk yararlanacak kişilerden biri olacak. İsrail’in komşularının topraklarına yönelik emel ve ihtirasları eski, ancak burada mesele Ukrayna ihtilafının sonuçlarından faydalanabilecek olması. Rusya, tarihi iddialar ve NATO ile ilgili güvenlik kaygıları nedeniyle Ukrayna haritasını değiştirirken, İsrail de komşu ülkelerin topraklarında güvenlik bahaneleriyle “güvenlik kuşakları” oluşturmaktan geri kalmıyor.
Siyasetçi, Netanyahu'nun Beşşar Esed'i İran’ın programına ve direniş eksenine katılması nedeniyle cezalandırmakla yetinmediğini, planında daha da ileri giderek, bir parçalanma sürecine girmesini ve bileşenleri arasındaki ilişkinin bozulmasını sağlayıp, kalıcı hasara uğratmak amacıyla Suriye'nin kendisini yıprattığını kaydetti. Netanyahu sadece Şam'da güçlü bir yönetim kurulmasını engellemek istemiyor, aynı zamanda yaraları ve mayın tarlaları ile meşgul, zayıf bir Suriye'nin temellerini atmak istiyor.
Politikacı bir dizi soru sordu; örneğin Arap kamuoyu, 1967'de İsrail ordusunun karşısındaki Arap ordularının belini kırdığı yenilgiden çok daha tehlikeli bir yenilgiyle karşı karşıya olduğumuz ifadesini kabul edebilir mi? Aksa Tufanı arifesinde, İsrail ablukasına rağmen Gazze'deki durumun, insanlara ve binalara yönelik kitlesel imha olarak niteleyebileceğimiz şu anki durumdan çok daha iyi olduğunu söylemek mümkün mü? İsrail’in vahşetini ve geniş çaplı öldürme gücünü teyit etmek için yeni bir deneyime ihtiyacımız var mıydı? Örneğin bir gözlemci, Hamas lideri Yahya Sinvar'ın bizzat deneyimlediği gibi neden bir veya üç İsrail askerini kaçırıp Filistinli esirlerle takas etme operasyonu gerçekleştirmediğini sorabilir mi? Sinvar, İsrail'in sadece büyük çaplı bir savaş ile karşılık verebileceği büyük çaplı bir operasyona neden girişti? Tufan aslında İran'ın çeşitli haritalardaki müttefiklerinin rollerini paylaşacağı daha geniş bir saldırının parçası mıydı? Lübnan Hizbullahı ile Husileri savaşa katılmaya iten sebep bu mu?
Politikacı, baba ve oğul Esed Suriyesi'nin her zaman tehditler dışarıdan geliyormuş gibi davrandığını kaydetti. İç sorunları ve özellikle de bileşenlerin hakları ve aralarındaki ilişkilerle ilgili sorunları açık bir şekilde ele almaktan kaçındı. Önceki yönetim, her türlü hak talebini harici bir eylem olarak değerlendirdi ve bunu en ağır cezayı gerektiren bir komplo olarak sınıflandırdı. Böylece çözümü fiili olarak istihbarat örgütüne bıraktı ve o da sorunları çözmek yerine daha da derinleştirdi. Kürt sorunu, Hafız Esed ve daha sonra oğlu Beşşar döneminde vatandaşlık ve eşitlik temelinde çözümlenseydi, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara döneminde bir sorun haline gelir miydi? Geçmişin yaraları ve uygulamaları olmasaydı ve bileşenler kurumların sınırları içinde doğal olarak bir araya gelebilseydi, sahil bölgesinde yaşanan son olaylar bu kadar vahşi olur muydu? Hukuk, bir şemsiye ve hakem olsaydı, İsrail, Suriyeli Dürziler dosyasında avlanabilir miydi?
Birçok taraf tehlikeli bir yol ayrımında. Bu durum hem Gazze için hem de Filistin meselesinin tamamı için geçerli. Savaş ve barış kararını kendisi alan normal devlete dönüş yolculuğunu başlatamaması halinde Lübnan için de geçerli. Bir kez daha İsrail fırtınasının merkezinde görünen Suriye için ise daha çok geçerli.
İsrail saldırıları, Şara’yı yıpratma veya ona şantaj yapma eyleminin çok ötesinde, Suriye'nin gelecek on yıllar boyunca belini kırmayı hedefliyor. Şara şu anda hem Arap desteğine hem de Türk desteğine sahip. İsrail ile bir çatışmaya girmeyeceğine dair birden fazla sinyal verdi. Ancak Netanyahu'nun projesinin dizginlenmesi için Trump'ın sert ve kesin bir kararı gerekiyor. Bu kararın ise Suriye'nin ödemesi gereken bir bedeli var ve bu hiç de az bir bedel değil.