Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İnsanî akıl yenilenebilir mi?

İnsanların bir ‘aklı’ var mıdır ki başka bir akıldan farklı olsun?!

Burada bireysel akıldan değil, belli bir toplumun birlikte düşündüğü ve hareket ettiği kolektif akıldan söz ediyoruz.

Yani Batı toplumlarının kolektif aklı, Doğu toplumlarınkinden farklı mıdır?

Tekrar hatırlatalım: Konumuz bireyin şahsî aklı değil, toplumsal akıldır.

Eskiden beri ‘Fars aklı, Hint aklı, Çin aklı, Rum aklı, Arap aklı, Sudan aklı, Berberî aklı’ gibi tasnifler yapılmıştır…

Yakın zamanlarda ise Avrupa ve Batı aklından bahsedilir oldu. Bu çerçevede Asya’daki toplumlar da kendi farklılıklarını ortaya koyarak, ‘Asya değerleri’ kavramını geliştirdiler. Bu söylemi en çok dillendirenlerden biri Malezyalı yaşlı bilge Mahathir Muhammed’ti.

Bundan 40 yıl önce, Faslı büyük mütefekkir Muhammed Abid el-Câbirî, Arap dünyasında ve ilgi duyan gayrimüslim çevrelerde büyük yankı uyandıran ‘Arap aklı’ teziyle dikkatleri üzerine çekmişti.

O dönemde ciddi bir fikrî canlılık, entelektüel etkileşim ve bilinçli bir okur kitlesi mevcuttu. Ne yazık ki bugün kamu alanını halkın en sıradan tepkileri ve sıradanlığın hükümranlığı kuşatmış durumda. Allah sonumuzu hayreylesin!

Câbirî bu meşhur tezini ‘Arap Aklının Oluşumu’, ‘Arap Aklının Yapısı’, ‘Arap Siyasal Aklı’ ve ‘Arap Ahlaki Aklı’ eserleriyle sürdürdü. Serinin ilk baskılarını 1984 yılında Arap Birliği’ne bağlı Arap Birliği Araştırmaları Merkezi yayınladı, daha sonra birçok baskı yapıldı. Son baskı olan 16. baskı 2023’te neşredildi.

Câbirî’nin en çok bilinen yaklaşımlarından biri, İslam dünyasındaki bilgi sistemlerini üç ana başlıkta sınıflandırmasıdır: ‘İrfan, Beyan ve Burhan.’

Bugün artık şu soruyu sormak gerekiyor: Kendi bilgi sistemlerimizin bağlayıcı ağlarından kurtulup düşünce hücrelerimizi yenileyebilir miyiz?!

Bu soruya beni yönelten, tıbba dair yeni bir bilimsel keşiftir: İsveçli araştırmacılar, geliştirdikleri yeni bir teknik sayesinde 78 yaşına kadar ulaşmış yetişkinlerin beyinlerinde yeni oluşmuş sinir hücreleri tespit etti. Daha da önemlisi, bu yeni hücrelerin hangi nöronlardan türediğini ilk kez belirlemeyi başardılar.

Buradan hareketle şunu sormak gerekmez mi: Mezhepçi ve aşırı milliyetçi düşünceye hapsolmuş bazı ‘beyinler’, bozulmuş düşünce hücrelerinden kurtulup onları taze ve yeni olanlarla değiştirebilir mi?!

Karşımızda sadece siyasî değil, entelektüel bilgi sistemleri arasında da bir çatışma var. Bazen bu çatışmalar iç savaşlar, siyasî komplolar, medya kampanyaları ve sosyal medyada organize dijital hücreler biçiminde karşımıza çıkmakta.

İnsanı insan yapan, aklı ve dilidir. Gerisi ise gelip geçici bir maddeden ibarettir. Nitekim Arapların hikmet sahibi şairlerinden Züheyr bin Ebi Sülmâ şöyle demiştir:

“Bir insanın yarısı lisanı, diğer yarısı ise kalbidir

 Geriye sadece et ve kandan oluşan görüntüsü kalır.”